"Bir yastıkta kocayın!" sözünü hepimiz duymuşuzdur.
Aşk masalları hep “Onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine” ile son bulur. İki sevgili birbirine kavuşmak için pek çok zorluklardan geçerek birbirine kavuşmuştur o masallarda. Ama hiç kimse o masallarda sevgililerin birbirine kavuştuktan sonra ki hayatlarını merak etmez. Belki de asıl hikaye burada. Acaba evlilik sadece aşkın mutlu sonu mu? Aşk biterse evlilik biter mi? Nedir bu mutlu evlilik?
“Bir yastıkta kocayın!” sözünü hepimiz duymuşuzdur. Uzun yıllar aynı yastığa baş koymaları için çifte iyi dileklerde bulunulur. Yani birlikte yaşlanın, hiç ayrılmayın temennisidir bu. Şimdilere baktığımızda artık kimse bir yastığa baş koymuyor? Eşler ayrı yastıklarda kocuyor. Yastık ayrılınca bu işin büyüsü de gidiyor mu acaba? Onun için mi çiftler boşanmaya sürükleniyor?
Teknolojinin gelişmesi ve modern çağ ile birlikte artık ilişkiler de değişiyor. Son yıllarda ilişkilerin daha zor olduğunu kabul etmek gerek. Beklentilerin yükselmesi, egonun kendine değer verme ile karıştırılması, ilişkiyi sadece kendi mutluluğu için istemek gibi yanlış algılar nedeniyle ilişkilerdeki sorunlar gittikçe büyümekte. Teknolojide olduğu gibi ilişkilerde çözümler ne yazık ki aynı hızda ortaya konulamıyor. Böylesi bir süreçte duygusal ve zihinsel farkındalıkların arttığını fakat çözüm yollarının ise bir o kadar da geride kaldığını görüyoruz. Bu durumda ilişkilerin çok çabuk tüketildiğini, çiftlerin birbirlerine fazla tahammülsüz olduklarını ve çaba göstermek istemediklerine de tanık oluyoruz. Kendilik değerimizi arttırmayı başkası üzerinden sağlamaya çalıştığımız sürece hem ilişkileri tüketecek hem de içimizdeki derin acıya merhem bulamayacağız.
İlişkilerde yaşanan sorunların iletişim yetersizliği, açık olunmaması, güç ve ego savaşlarının artışı gibi nedenlere bağlı. Bunların çözümünün ise tek tarafa yüklemenin ne kadar olumsuz sonuçlara neden olduğu ortaya çıkan boşanma istatistikleri ve çarpık ilişkilerden anlaşılmakta.
Günümüzde iki evlilikten birinin boşanma ile sonuçlandığı bir dünyada yaşıyoruz. Evlilikler, geçmişe oranla insanların tercih ettiği bir ilişki biçimi olmaktan hızla uzaklaşıyor. Buna yol açan pek çok toplumsal sebep arasından iki temel sebep öne çıkmakta. Birincisi kadın ve erkek arasındaki cinsel ilişkileri düzenleyen hukuki normların değişmesi ve toplumun önceleri meşru görmediği ilişki biçimlerine daha fazla hoşgörüyle bakması; ikincisi ise modern hayatın sosyoekonomik gerekliliklerinin evlilik yaşını yükseltmesi ve bunun sonucunda bireylerde evlilik düşüncesinin önemini yitirmesi.
Biraz önce yukarıda sorduğum soruları cevaplayacak olursam, evlilik sadece aşk değil. Aşkın bitmesi evliliğin bitmesini gerektirmez. Evlilikte aşktan başka daha fazla duygular bulunmakta. Mesela vefa, mesela emek, saygı, fedakârlık, mesela anlayış ve güven, mesela cinsellik… Bu nedenle sadece aşk bitti diye evliliği bitirmek bencillikten başka bir şey olamaz. Eğer hiçbir duygudan söz edilemez ise bu aşk burada biter ve siz çekip gidersiniz…
Peki nedir mutlu evlilik?
Bu soruya sık sık rastlarız. Özellikle biz psikologlara çok sorulur ve merakla nasıl bir cevap verilecek beklenir. Oysa nikâh memuru nikâh anında mutlu evliliğin tanımını çoktan yapmıştır: “Evlenmede asıl olan, aile birliğinin ömür boyu huzur ve mutluluk içerisinde korunmasıdır. Sürdürülebilir bir evlilik, karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörüye bağlıdır. İyi günlerinizde olduğu gibi, kötü ve sıkıntılı günlerinizde de sevgi ve saygı çerçevesinde birbirinize destek ve yardımcı olmalısınız. Aranızdaki bu dayanışma, çocuklarınızın da mutluluklarının temeli olacaktır.” Nedense evlilik heyecanından mıdır, evlilik cüzdanını kapma heyecanından mıdır nedir çiftler bu sözlere pek kulak vermez. Oysa mutlu evliliğin şifresi tam da bu sözlerde verilir.
Evlilik tıpkı nikâh memurunun söylediği gibi, birbirini seven iki kişinin hayatlarını birleştirmesi, ortak amaçlara ulaşmak için birlikte çabalaması, zorluklara birlikte göğüs gerip, mutlulukları paylaşması, kısaca, hayat denilen yolu birlikte yürümeleri için insanları aynı çatı altında biraya getirdiğine inanılan çok eski bir kurumdur. Ancak, ne yazık ki teoride bu kadar idealize edilen evlilik kurumu, pratikte bir paylaşım olmaktan çıkmaktadır.
Aslında evlilik bir tekneye benzer. Bu teknede iki kürek bulunmakta ve her eş kendi küreğini çekmek zorundadır. Eğer sadece bir eş sürekli küreği çekerse tekne küreği çekenin yönüne kendi ekseninde döner durur. Bu da şu demektir bir evliliği tek taraflı yürütmek küreği çekenin başını döndürür. Uyum ve emek üzerine kurulmayan evlilikler daha fazla kırılgandır.
Şu halde mutlu evlilik, iyi anlaşmaktır. Sizi anlayan biriyle ancak iyi anlaşırsınız. Akıllı kadın sizi kontrol edecek kadın değil sizi anlayacak oturup konuşacak ve sorunları muhakeme edecek kadın demektir. Mutlu evlilik huzurdur, üretkenliktir, iş yaşamında başarıdır, sağlıktır, bol kazançtır, geleceğin sağlıklı toplumudur, bir lokma aştır bir yudum sudur. Hayatı anlamlı kılandır. Bir düşünün evlilikleri veya evliliğinizi. Böyle değil midir yaşam sizin için? Bir de tam tersini düşünün. Nasıl da alaşağı eder insanı…
Unutmayın!
“MUTLULUĞU BULMAK İÇİN DEĞİL, PAYLAŞMAK İÇİN EVLENİLİR.”