Uzun süre evde, asosyal yaşam hepimizin dengelerini bozdu.
Uzun süre evde, asosyal yaşam hepimizin dengelerini bozdu. Ama anlaşılan hepimizden çok Ece Erken’in dengelerini bozmuş. Şimdi Allah var, onu sadece koronavirüs etkilemedi. Öncesinde de bayağı zor günler yaşadı. Son ilişkisinin hala evli olduğunun ortaya çıkması. Arabaları yumruklarken çekilen görüntülerini herkesin izlemesi. Ardından gelen bir dolu dedikodu, eleştiri, oh olsunlar… Ve tabi ki işini kaybetmesi. Kızın dengeleri bozmasın da ne olsun. Bu bozulan dengelerden midir bilinmez, Ece Erken garip davranmaya devam ediyor. Kendisi Instagram’dan sevgilisinden ayrıldığını şu cümle ile duyurdu. “Hatamdan döndüm… Hırsızlık yapmadım, dolandırmadım kimseyi…” Bu da yetmezmiş gibi ayrıldığı sevgilisi için “Geçmişi elimde!” tehdidi savurdu. Hani hep dilinize pelesenk olan o cümle ile ben de başlıyayım o zaman. Sen bir annesin! Yaşın 40’ı geçmiş. Aklı başında görünen, görüp geçirmiş, hata yapma oranı en az olması gereken gruptasın. Ve o hata dediğin şey durum ve şartlara göre “aşk” üstünden 3 ay geçince de “hata” olmuyor. Hata; her şartta, istinasız herkese hatadır. Ki hadi hata yaptın, aklın şimdi başına geldi “tövbe” ediyorsun. O da böyle yapılmaz! Biraz pişmanlık, biraz utanma biraz da özür dilerken adap ister.
Yastığına sarıl, akıma tutul…
Siz de çok iyi bilirsiniz sosyal medya akımlarla yürür. Akımlar, sosyal medyanın kalbine kan taşıyan damarlar. Bu iş için zamanlama da bir o kadar önemli. Kabak tadı vermeden modası geçemeden yapmalı. Bu son akım için süreniz az. Ama Allah’tan bu kez işiniz basit. Evinizde, evinizdeki malzemelerle çok rahat uygulayabilirsiniz. Hem de tek başınıza…
Malzemeler: 1 adet yastık (en şık kılıfı tercih edelim lütfen) 1 adet kemer (tercihen Dior, Chanel, LV logosu büyükçe olsun.) Mekan; tercihen yatak odası, eğer ki yatak odanız da boy aynası yoksa maalesef olmaz. O zaman o ayna hangi odada varsa orayı tercih edin. Olabildiğince ortamı süsleyeceğiniz o an ki ruh halinize uygun objeleri de yanınızda bulundurun. Sonrası çok basit. Soyunun, yastığı böğrünüze bastırıp, yastığı kemerle sıkıca belinize bağlayın. Objeleri etrafa saçın. Ve dudağınızı büzüp, en şuh bakışınızla aynanın karşısına geçip fotonuzu çekin.
Hatırladın mı?
Biz evlerimizde inzivaya çekilmişken, doğa dört başı mamur yaşıyor. Bozulan tüm dengeler kendini tamir ediyor. Ellerimizle bile isteye bozduğumuz düzen, aslına rücu ediyor. Isınan yer küre soğuyor. Kutupların erime hızı yavaşlıyor. Hava temizleniyor. Doğayı esas sahipleri teslim aldı. Özetle, dışarıda her şey hiç olmadığı kadar yolunda. Peki ya evde! Biz de biraz olsun değiştik mi? Yüzleştik mi kendimizle? Derinlere itip bastırdığımız vicdan, merhamet bünyemizde olağan yerini alıyor mu? Hırsımız, mantığımızın ardına düştü mü? Artık öfke dizginini sıkı sıkı tutabiliyor muyuz? Sevmediğimizi, sayma zorunluluğunu tekrar hatırladık mı? Yüzleşip tüm kötülüğümüzle, yürekten tövbe ediyor muyuz? İyi olmak zorunda olduğumuzu fark ettik mi? İşin aslı astarı; tekrar insan oluyor muyuz?