Şansölye Angela Merkel beklediğimiz açıklamayı biraz erken de olsa yaptı. Bizim Almanya ve Şansölye ile ilgili son dönemde kaleme aldığımız yorumları okuyan okurlarım için şaşırtıcı bir gelişme olmadı.
Son aylarda özellikle Angela Merkel’in başkanı olduğu CDU’nun Bavyera Eyaleti’ndeki kardeş partisi CSU ve onun başkanı olan federal içişleri bakanı Horst Seehofer’in sığınmacılar politikasına yönelik nerdeyse kendi şansölyesine karşı bir isyana dönüşen tavrı artık Merkel’in günlerinin sayılı olduğunun da işaretiydi. Üstelik sadece kardeş parti CSU’nun değil kendi partisi CDU içinde de geniş bir kesimin desteğini yitirmiş durumdaydı Şansölye Merkel.
Son olarak geçtiğimiz ayın 14’ünde Bavyera’da Eyalet Meclisi seçiminde CSU’nun yenilgisi ile sonuçlanan ve de ardından 28 Ekim Pazar günü eyalette başarılı olmasına rağmen, federal politika nedeniyle CDU’nun büyük bir hezimete uğradığı Hessen Eyalet Meclisi seçimi Angela Merkel’in “artık CDU başkanlığına aday olmayacağı” açıklamasının da planlandığından daha erken gündeme gelmesine neden oldu.
Eğer Almanya’da geçtiğimiz pazar günü bir federal seçim olsaydı kamuoyu yoklamalarına göre CDU/CSUnun oy oranı yüzde 25 ve koalisyon ortakları SPD’nin de yüzde 14 olacaktı. Buna karşın muhalefetteki Yeşiller yüzde 20, AfD yüzde 16,5, Sol Parti yüzde 11 ve liberaller (FDP) yüzde 9,5 oy oranına sahip olacaklardı.
Bu rakamlar bile Merkel Dönemi’nin sona erdiğinin ilanı aslında!
Hoş, bu zaten Almanya’da son seçimlerden beri gözlemlenen ve beklenen bir gelişme oldu. Bu nedenle olsa gerek bu haftaki AB Komisyonu’nun basın toplantısında Angela Merkel’in açıklamasına ayrılan toplam süre sadece 34 saniye oldu. Şansölye Merkel epey uzun bir süredir artık AB nezdinde oldukça zayıflamış bir konuma sahipti. Şimdi bu durum daha da kötüleşti. Elbette ülkesinde desteğini kaybetmiş ve artık partisi tarafından başkan seçilmeyen bir şansölye Almanya’nın AB nezdinde konumunu da güçleştirmekte. Bu durum ayrıca tüm AB için yeni bir dönem anlamına gelmekte.
Şimdi sadece Almanya değil, en başta AB olmak üzere tüm dünya Almanya’nın gelecekteki şansölyesini merak etmekte. Merkel’den sonra kim gelecek? İşte bu sorunun cevabını Almanya medyası kendine özgü tarzı ile tartışmaya başladı. CDU’nun Aralık ayında Hamburg’ta yapacağı kongresine yönelik olarak dört isim hakkında tartışma başladı.
38 yaşındaki federal Sağlık Bakanı Jens Spahn, 62 yaşındaki CDU’nun eski federal meclis grubu başkanlarından Friedrich Merz, 56 yaşındaki CDU Genel Sekreteri Annegret Kramp-Karrenbauer ve 57 yaşındaki NRW Eyaleti (Aşağı Ren Vestfalya) Başbakanı Armin Laschet Almanya’nın yeni şansölye adayları olarak gözükmekte.
Ancak medya şimdiden Jens Spahn ile ilgili olarak “bir homoseksüel CDU başkanı olabilir mi?”, Friedrich Merz’e yönelik olarak “Bir milyoner şansölye için uygun olur mu?”, Annegret Kramp-Bauer için “Sadece kocasının soyadını almayan ve kızlık soyadını da kullanan ve de üstelik evde çocuklara kocasının baktığı bir kadın CDU için doğru şansölye midir?” ve Armin Laschet’e yönelik olarak “Doğru dürüst Almanca (yüksek Almanca) konuşamayan yani Ren şivesi ile Almanca konuşandan tüm Almanya için şansölye olur mu?” tarzı sorularla adayları yıpratmaya başladı. İzleyeceğiz ve göreceğiz sonucu.
Ancak bir gerçek daha var. O da Merkel’in olmayacağı bir federal hükümette büyük koalisyonun her gün biraz daha eriyen ortağı SPD’nin, Merkel’in yerine gelecek olan yeni şansölyeyi kabul etmeyeceği gerçeği. SPD tabanı zaten artık muhalefet geçilerek partinin erimesinin durdurulmasını talep etmekte. Büyük koalisyon bozulursa kimse hemen erken seçim beklemesin. Çünkü erken seçim yaralı CSU, yeni lideri yeterince profil yapmamış CDU ve şu an kesinlikle hiçbir seçime hazır olmayan SPD için tam bir “intihar” olacaktır. Bu nedenle CDU/CSU’nun Yeşiller ve FDP ile bir “Jamaika Koalisyonu” kurması ihtimali de küçümsenmemeli. Ancak yüzde 20’lere ulaşmış Yeşiller ile kendilerine muhtaç olunduğunun fazlasıyla farkında olan bir FDP’nin de “fiyatı” çok yüksek olacağa benziyor.
Kısacası önümüzdeki dönem Almanya için zor bir dönem olacak. Bu yeni dönemin AB açısından ne anlama geldiğini önümüzdeki haftalarda değerlendireceğiz.
Türkiye ve Almanya arasında son dönemde hepimizi sevindiren, bir şekilde yoluna girmekte olan ilişkiler açısından büyük bir kaygıya gerek yok. Çünkü Almanya “tankerinin” rotası kolay kolay değişmez. Bu konuyu da önümüzdeki dönemde yorumlayacağız.