24 Eylül 2017 Avrupa'nın ve Almanya'nın tarihinde maalesef kara bir gün olarak hatırlanacak.
24 Eylül 2017 Avrupa'nın ve Almanya'nın tarihinde maalesef kara bir gün olarak hatırlanacak. 24 Eylül 2017 gününden itibaren ırkçılar ve bazı Neo Nazi zihniyeti temsil ettiklerini utanmadan söyleyen şahıslar Bundestag koltuklarında milletvekili olarak oturma hakkını elde ettiler. Irkçı ve Neo Nazi söylevlerle seçim propagandası yapan şahısların da adayları arasında yer aldığı AfD (Almanya için Alternatif) isimli parti artık federal meclisin üçüncü büyük grubu konumunda. Üstelik eğer sosyal demokrat SPD aldığı ağır yenilgi sonrası doğru olanı yapmayıp kendini tamamen yok edebilecek bir büyük koalisyon macerasına girmeye niyetli olsaydı belki de meclisin en güçlü ana muhalefet partisi olacaktı AfD. Hiç değilse bu olanağa sahip olamayacak olması bir teselli bizler için.
Hep yazdık, “seçmen her zaman orijinal olanı seçer” diye. Maalesef haklı çıktık. En başta CDU, SPD ve Yeşiller gibi partilerin tüm seçim kampanyası boyunca sanki AfD için çalışırcasına “Türkiye ve Türkiye Cumhurbaşkanı karşıtı” söylevleri kendilerine değil AfD'ye bol sayıda oy kazandırdı. Almanya'da demokrasi büyük yara aldı.
SPD'nin şansölye adayı Schulz, Dış İşleri Bakanı Gabriel ya da Adalet Bakanı Maas ve özellikle Yeşiller eş başkanı Özdemir tüm seçim kampanyası boyunca sabah, öğle akşam ve gece “Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan” diyerek Alman seçmeni bezdirdiler. Oysa Almanya'nın bir Türkiye sorunu yoktu. Hele Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile de sorunu olması için aslında bir neden de yoktu. Alman kamuoyunu yanlış bilgilerle Türkiye ile meşgul edip Türkiye'ye karşı bir hale getirerek büyük bir hata yaptılar. Irkçıların özellikle Suriyeli mülteciler üzerinden yürüttüğü “Müslüman düşmanlığı” bu sayede “Türkiye ve Türk düşmanlığı” olarak da ırkçı ve Neo Nazi propagandaya hizmet etti.
Şimdi özellikle bir gerçeğim altını çizmek istiyorum: Eğer Türkiye ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmasaydı bugün AfD yüzde 20'ler yakın oy almış olacaktı. Belki de Şansölye Merkel bile şansölyeliğini garantileyememişti. Eğer Türkiye ile imzalanan “mülteci anlaşması” olmasaydı ve Türkiye bu anlaşmayı “dört dörtlük” mükemmel bir şekilde uygulamasaydı 24 Eylül 2017 akşamı durum şimdikinden çok daha vahim olacaktı. Mültecileri istismar ederek ve hükümetin bu konudaki hatalarını ustaca kullanarak yüzde 13'lere ulaşan ırkçılar “mülteci anlaşmasının” olmadığı ve Almanya'ya çok daha fazla mültecinin giriş yapmış olduğu bir ortamda çok daha fazla oy alıyor olacaklardı.
Bazı Alman dostlarımız bu gerçeği görmek isteniyor olsalar da “Almanya demokrasisinin daha büyük bir yara almamasını sağlayan isim Recep Tayyip Erdoğan'dır.”. Aslında “mülteci anlaşmasındaki” duruşu nedeniyle Almanya'da ırkçılığın daha da büyük başarılar elde etmesini engelleyen Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a “teşekkür edilmeli” bence!
Şimdi Almanya'da yeni bir dönem başlıyor. Bakalım Angela Merkel koalisyon kurmak zorunda olduğu liberal parti FDP ve Yeşiller ile oldukça zorlu geçeceği kesin olan koalisyon görüşmelerini ne kadar zamanda yapabilecek. Kardeş partisi Bavyeralı CSU acaba Yeşiller'in taleplerine ne derece katlanabilecek. Dört partili bir koalisyon hükümetine şansölyelik yapacak olan Merkel AB'e artık eski güçlü Merkel olabilecek mi? Ayrıca Almanya demokrasisi zor bir sınav verecek. Bundestag'a giren AfD Almanya'nın en hayati alanlarında meclis komisyonlarında yer alacak. Demokrasi ile sorunlu bir çok milletvekili demokrasiyi korumakla görevli kurumlar üzerinde “kontrol” olanağına sahip olacaklar. Türkiye'de TBMM'nin PKK terör örgütünü destekleyen bir parti ile olan deneyimlerini ve önlemlerini eleştiren Almanya'da demokrasi ile sorunlu AfD'ye yönelik atılacak adımları izleyeceğiz. Almanya demokrasisi haklı olarak korunmak zorunda. Bundestag'ta bazı kuralların değiştirilmesi bizi şaşırtmayacak.
Elbette söz konusu demokrasinin savunulması olduğundan biz de Alman demokratlarının yanındayız. Irkçılığa karşı hep birlikte tavır almamız şart. Almanya'daki Müslümanlar ve özellikle Türkler 24 Eylül 2017 akşamından itibaren çok daha kaygılılar. Haklılar! Türkiye kökenli Müslüman Almanyalılar tüm Alman demokratlar gibi demokratik haklarını kullanarak ve anayasanın koyduğu çerçeve içinde ırkçılığa karşı mücadelede her yerde Alman demokratları ile birlikte olacaklar.
Şimdi hep birlikte zaten büyük sıkıntılar yaşanmakta olan Türkiye-Almanya ilişkisinin ırkçı AfD'nin Bundestag'ta güçlü bir meclis grubuna sahip olması nedeniyle daha da büyük sorunlar yaşamaması için özen gösterme zamanı. Bu konuda yeni Alman hükümeti büyük sorumluluk taşıyacak.
Dileriz 24 Eylül 2017 seçim sonucundan Almanya politikası ve medyası alınması gereken dersi almıştır.