Almanya geçmişte "diplomatik", "serinkanlı" ve "arabulucu" rolüyle nam salmış bir ülkeydi.
Almanya geçmişte “diplomatik”, “serinkanlı” ve “arabulucu” rolüyle nam salmış bir ülkeydi. Hele “Almanya'nın çıkarları” söz konusu olduğunda hiç bir kışkırtmaya gelmemesi ile bilinirdi.
Almanya'nın şansölyeleri, dış işleri bakanları ve parti başkanları “konuşmuş olmak için konuşmamaya”, “başka ülkelerin yöneticilerini rencide edici açıklamalar yapmamaya” ve “Almanya'nın çıkarlarına zarar vermemeye” çok özen gösterirlerdi.
Ne yazıkki bunun son yıllarda artık böyle olmadığını yaşamaktayız.
Alman seçmenleri olarak Almanya'nın ve üyesi olduğu AB'nin çıkarlarının savunulması konusunda size büyük bir sorumluluk düşmekte. Maalesef artık Willy Brandt, Gerhard Schröder ya da Konrad Adenauer, Helmut Kohl gibi “gözü kapalı” olarak bu devlet adamlarımız “işlerini bilir” diye iç rahatlığı ile “politika ile ilgilenmeyeceğiniz” şansölyeleriniz yok. Bir yandan Almanya'nın çıkarlarını kollarken diğer yandan savaşan ülkeleri barıştırma konusunda becerikli dış işleri bakanlarınız da yok. Sonuncusu Joschka Fischer'di.
Gerhard Schröder'in Şansölye ve Joschka Fischer'in Dış İşleri Bakanı olduğu yıllarda Avrupa Parlamentosu milletvekiliydim. Bir gün İran'da göz altına alınan bir şahıs ile ilgili olarak bir basın bildirisi yayınladım. Peşinden Berlin'deki İran Büyükelçisi randevu istedi. Randevu vermedim. Bu bir kaç kez tekrarlandı. Bir gün Avrupa Parlamentosu Strazburg'ta toplantıdayken kapım çalındı ve İran'ın Paris Büyükelçisi odama giriverdi. Çok kibar bir şekilde gerçekleşen sohbetimizde bana çok anlamlı bir mesaj verdi. “Sayın Ceyhun, Almanya ve İran arasındaki ilişkinin önemini bilmiyorsunuz galiba, size önerim böyle bir basın bildirisi yazmadan kendi hükümetinizden görüş almanızdır” dedi. Evet haklıydı. Bu bir Almanya gerçeğiydi. Almanya'nın çıkarları söz konusu olduğunda Almanya'da seçilmiş bir milletvekili çok dikkatli olmalıydı.
Ne oldu da tüm bu kriterler unutuldu?
Hadi Federal Parlamento'daki partilerden Sol Parti zaten Almanya'nın çıkarları ile sorunlu ve onun için PKK terör örgütünü destekliyor ve Türkiye düşmanlığı yapıyor ve böylesine bırakın Almanya'nın çıkarlarını insan haklarına ters politikalar için Almanya'da yüzde 8 oy bulabiliyor. Bu tip durumlar her ülkede var.
Joschka Fischer'in Dış İşleri Bakanı olarak temsil ettiği politikayla bütünüyle ters düşen Yeşiller Partisi'nin de durumu vahim. Türkiye ile şahsi sorunları ve bir takım kompleksleri nedeniyle partisini şahsi kavgasının peşinden sürükleyerek “Türkiye düşmanlığı” yapan bir eş başkan günde 24 saat ve haftada 7 gün “Türkiye” dışında hiç bir konuyla ilgilenmiyor. Bu elbette Almanya için büyük bir talihsizlik. Onca soruna sahip Almanya'da Yeşiller gibi önemli sorumluklar alabilecek bir partinin “Türkiye düşmanlığı bataklığında” kayboluyor olması acı.
Ancak asıl üzücü gelişme SPD'nin geldiği durum. Almanya'nın en başarılı şansölyelerinden Gerhard Schröder'in partisini bugün bu hale getirenler aslında utanmalı. Almanya'nın çıkarları ile çelişen politikaları ile sadece partileri SPD'ye değil Almanya'ya ve dolayısıyla AB'ye de zarar veriyorlar. Özellikle “Türkiye'ye karşı kışkırttıkları düşmanlık” artık AB'de iktidarda olan Sosyalist Enternasyonal üyesi partileri de çok rahatsız etmekte. Bu nedenle de “Türkiye'ye karşı düşmanca çağrıları” AB olarak desteklemiyorlar. Çünkü SPD'nin talepleri “AB'nin çıkarlarına zarar verici” konumda. Bir yeni diğeri eski SPD başkanları Martin Schulz ve Sigmar Gabriel federal düzeyde koalisyon ortakları olarak en başta federal hükümeti yanlış bir politikanın peşine takmaya çalışmaktalar. Almanya-Türkiye ilişkilerini sabote etmek en başta Alman sanayine hiç bir şey kazandırmaz. Tam tersine kaybettirir. Türkiye, Almanya için ekonomik açından çok değerli bir ülke. Türkiye düşmanlığı uzun vadede bir çok sektörde işverenlere ve çalışanlara gelir kaybı anlamına gelir. Martin Schulz siz seçmenlere bunu mu vaad ediyor ve bir de bunun için mi oy istiyor?
Almanya'nın çıkarları siz seçmenlerin elinde. Siz seçmenler Türkiye konusunda yanlış bilgilendirilerek gereksiz ve suni krizleri desteklenmeniz isteniyor!
Oysa Almanya'nın çıkarları ne Rusya, ne Çin, ne Trump ABD'si, ne Brezilya ya da ne de Türkiye ile kriz lüksüne sahip. İran' a ambargo varken buna uymayanların başında Alman işadamları vardı ve olanı biteni Almanya bilmiyor muydu?
Almanya ve Türkiye iş birliği yaptıklarında birlikte kazanırlar. İki ülkenin havayolu dünyanın önde gelenleri. İki ülkenin havaalanları bu dünyanın en işlek havaalanları. Almanya, Türkiye için AB'ye bir kapı, Türkiye ise Almanya'nın iki cihan harbi dönemlerinden beri hiç giremediği Afrika'da bir iş ortağı olabilir.
Türkiye ile düşmanlık değil dostluk ekonomi için kazanım ve toplumsal yaşam için huzur demektir. Bu da siz Alman seçmenleri için Almanya'nın çıkarları açısından daha iyi bir gelecek anlamına gelir.
Lütfen bunları göz önünde tutarak oyunuzu verin. Şansölye Merkel'in yeni kuracağı hükümetin “Türkiye saplantılı ve kompleksli bakanların” oyuncağı olmasına izin vermeyin. Bu mümkün. Kamuoyu yoklamaları CDU/CSU'nun illa “Türkiye düşmanı” bir parti ile koalisyon oluşturmak zorunda olmadığını göstermekte.
Belki de artık bu değişimin zamanı gelmiştir.