15 Temmuz'dan sonra dikkatleri üzerine çeken, gönüllere hitap eden, ruhun bam teline dokunan Kehkeşan albümüyle tanıyoruz çoğumuz Mustafa Kamacı'yı. Ama o aynı zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanı olarak görev yapıyor. Kamacı, çalışmalarını ve hayata bakış açısını YeniBirlik'e anlattı.
15 Temmuz’dan sonra dikkatleri üzerine çeken, gönüllere hitap eden, ruhun bam teline dokunan Kehkeşan albümüyle tanıyoruz çoğumuz Mustafa Kamacı’yı. Ama o aynı zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanı olarak görev yapıyor. Görevinden arda kalan tüm zamanını milli, manevi değerlerimizi ezgiler ve marşlarla buluşturmaya adayan Kamacı, çalışmalarını ve hayata bakış açısını YeniBirlik’e anlattı.
- Musikiye ilgili bir ailede mi büyüdünüz?
Babamın musikiyle arası hiç yoktu. Karadenizli bir aile olduğumuz için evde sadece kemençeye özel bir ihtimam vardı. Onun haricinde hiçbir müzikle iştigal olduğunu ben bilmiyorum. Arabada dahi müzik açılmazdı. Açılırsa bile belli süre sonra belki de dini kaygılar nedeniyle başka bir konu açardı, sohbete devam ederdik müzikle pek ilgilenmezdik. Ben böyle bir aileden, çok marjinal olarak çıktım. Tabii dini içerikle muhafaza edilmiş bir eğitimim vardı. Arapça ilahiler, kasideler, Kuran’ı Kerim okumaları. 6 yaşında Kuran’ı Kerim’i hatmettim. 7 yaşında ilkokula başlamazdan evvel, annem de diyor, evde teypten açardın, sürekli olarak, dilim dönmediği halde Arapça bir şeyler mırıldanmaya çalışırdım. Tabii bir zaman sonra bende ilkokulda müsamerelerde şiir okumalar, ilahiler... Babam işi dolayısıyla yurtdışına çıktığı zamanlarda annemle radyoda ilahiler açıp dinlerdik. Ama sonradan babam da Cat Stevens gibi keskin dönüş yaptı. Şimdi annemle beraber her sabah kahvaltıda beni dinliyorlar.
- Çevrenizde musikiyle ilgili birileri var mıydı peki gençken?
İlahiyat’ta okurken bir hocam vardı; Ali Erbaş. Hem dekanımızdı hem de musiki dersleri verirdi. Aynı zamanda da komşumuzdu ve muazzam bir sesi vardı. Sabahları mahalledeki caminin imamından izin alarak ezan okurdu. Her sabah yatakta oturup onu beklerdim. Herkes imam olabilir ama herkes müezzin olamaz bana göre. Çünkü namaza çağırıyor. Sesinin etkileyici olması gerek. Peygamberimiz zamanında Bilal Habeşi’nin ezan okumasından Yahudiler ve müşrikler de etkilenirmiş. Ali Hoca da sıradan bir müezzin değildi bence. Geçenlerde sosyal medyada benim bir tweetimi paylaşmış. Yüzlerce kişi paylaşmış gibi mutlu oldum. Çünkü onun bana emeği var…
- Gençken kimleri dinlerdiniz? İlham aldığınız isimler kimler oldu?
2005 yılında Beyefendinin (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan) yanında müşavir olarak başladığımda, musikiye ve marşlara olan ilgimi görünce ‘aynı tandansa sahipsiniz’ diyerek biriyle tanışmamı tavsiye etti. O arkadaşla buluştuk. Ramazandı, sahile çıktık, saatlerce sadece bizim bildiğimiz ezgileri söylemeye başladık. Söylediklerimiz bizim kuşağın 90’larda radyolardan öğrendiği ezgilerdi. Ömer Karaoğlu, Diriliş Muştuları, Grup Yeniçağ, Taner Günceoğlu ve Aykut Kuşkaya gibi… Abdülkadir Kömür diye bir sanatçı vardı. ‘Mert!’ dedim arkadaşıma, ‘haydi bu adamı arayıp bulalım.’ Aradık bulduk, öğretmenlik yapıyormuş. Adama telefonda hayranlığımızı anlattık.
O da şaşırdı tabii. Hala onu tanıyan birileri olmasına…
1 KASIM SEÇİM GÜNÜ BEYEFENDİNİN KAPISINI ÇALDIM…
- Albüm çıkarma yolculuğunuzu anlatır mısınız?
2016’da Dem Bu Demdir diye bir demo kayıt yaptım. Hücum kayıt olduğu için dinlenebilir bir durumu yoktu kaydın. Aranjörüm Sinan Kayabaşı ile o zaman tanıştım. Bir ayda ters aranje yaparak kaydı dinlenebilir hale getirdi. Prestij albüm olarak sadece tanıdıklarıma dağıttım o albümü. Bu arada Sinan Kayabaşı da eskiden enstrümental sufi müzik yapan bir müzisyendi. Kervansaray albümleri vardı, hayranlıkla dinlerdim. Ayrıca apaçi müziğini ilk geliştiren de kendisidir yine. Ama formatı sahiplenmediği için Bağcılara kaptırmış müziği. Çığır açan bir müzik ama sınırlarını kendisinin oluşturamadığı bir müzik haline dönüşmüş. Neyse bizim albüme geri dönecek olursak, bir ayda aranjesi bitti. 1 Kasım seçim gününde Beyefendiye dinletmek için öğlen vakti evine gittim, neyzen olan eniştemle beraber. Seçimlerden hezimetle çıkarsak albümü hiç götüremezdim. Başarıyla çıkarsak da arada kaynardı albüm. O nedenle tam seçim günü öğlen kapısını çaldık. Gergindi dinleniyordu. Acil mi diye sordu. Acil dedim. Girip albümü dinlettim kendisine. Tabii şaşırdı, stüdyoya girdin mi diye. Biz çıkarken dedi ki ‘dua edin güzel bir sonuç çıksın seçimlerden’. Tabii bana da garip geldi o gün albümü dinletmek. Sonra asıl şimdiki Kehkeşan albümünün çalışmalarına başladık.
- Ne kadar sürdü çalışmalarınız?
6 ayda tamamladık Kehkeşan’ı. Yusuf İslam’dan ‘A is for Allah’, Seyyid Kutup’tan ‘Kardeşim Sen Özgürsün’, Arif Nihat Asya’dan ‘Biz Kısık Sesleriz’ gibi eserlerin ezgilerini ya da sözlerini aldık albüme. Albümü tamamladık. Yenikapı Mitingi’ne giderken havaalanından Hasan Doğan’ı aldım, albümün hepsini dinlettim. Kendisi bana her zaman destekçidir. İbrahim Kalın da beni çok destekler ki kendisi de zaten çok iyi saz çalar. İbrahim Kalın’ın ön ayak olmasıyla Kehkeşan’ı da Beyefendiye dinletmeye götürdük. Albüm onun sesiyle başlıyor zaten ‘Biz Kısık Sesleriz’ diye. Neyse dinliyor albümü, tam ‘A is for Allah’a sıra gelince ‘e bu Yusuf İslam’ dedi. ‘Yok efendim ben geliyorum şimdi’ dedim. ‘Kardeşim Sen Özgürsün’ü dinlerken mimikleriyle beni cesaretlendirdi. Maşallah demedi ama gözlerinden anladım desteğini. Aralarda da Mustafa Varank ‘Efendim yeni bir Maher Zain çıkıyor ortaya’ diye beni destekliyordu. Beyefendi de dedi ki, ‘O zaten var niye çıksın ortaya. Bu adam Mustafa Kamacı.’ Benim zaten öyle büyük bir iddiam yok, ben sadece kendi değerlerimizi vurgulamak için yaptım bu albümü.
ALBÜME İLGİ RAMAZAN MÜSLÜMANLIĞI GİBİ…
- Albümünüz 15 Temmuz’dan sonra dikkat çekmeye başladı. Neden?
Çünkü bu tarz ezgiler acılı, sancılı süreçlerden sonra ortaya çıkıyor hep. Ben albümü 15 Temmuz öncesinde yapmıştım oysa. Sırf bu nedenle ‘15 Temmuz sana yaradı’ diyenler bile oldu. Niye bana yarasın? Bu tıpkı Ramazanlık Müslümanlığa benziyor. Bir ay boyu musiki, ilahi dinler, tasavvufi sohbetlere katılırsın. Geri kalan mübarek 11 aylarda hepsini unutursun. 15 Temmuz’dan sonra da benim albüme olan ilgi veya bu tür marşlara olan ilgi arttı çünkü bir ruh oluştu. Bundan sonra da ben bu tür marşlara talibim. Çünkü bu alanda hiç çalışma yok. Kategorik olarak değerlendirilemiyor bile. Alternatif müzik diye adlandırılıyor.
- Bu ezgiler ve marşlarla asıl hedefiniz nedir?
Benim amacım sözleriyle farklılık oluşturan, bir ruh veren eserler oluşturabilmek. 15 Temmuz gecesi sabaha kadar onlarca duygu yaşadık. Endişe yaşadık, kaygı yaşadık, üzüntü yaşadık; sonra moralimiz düzeldi… Ben bu duyguları anlatabilmek, duygu dünyamı yansıtabilmek, şehit yakınlarını teselli etmek, sabır duygusunun, metanet duygusunun önemini anlatabilmek derdindeyim.
- Yeni yetişen gençliğin musiki konusundaki isteği çok sevindirici. Talebe yeterince cevap verilebiliyor mu sizce?
Benim albümüm, çalışmalarım bir taleple ve bir ihtiyaç için ortaya çıkmadı. Bu tamamen benim hayat görüşümle alakalı bir şey. Belli bir kesime ait değil. Toplumda her yaştan her kesimden insan içinde bir anlam bulabilir. Hele ki Bayrak ve Dua ile ilgili olanlar tamamen herkese hitap ediyor. Anadolu kokan, Anadolu motiflerini ön plana çıkaran bir albüm yaptım. Bundan sonraki projelerim de böyle olacaktır. Anadolu’nun erdemli taraflarını, milli, manevi duyguları ön plana çıkaran albümler yapacağım.
YARIN: ‘ÇOCUKLARIMA EN BÜYÜK MİRASIM’