Hollanda Ligi'nde PSV Eindhoven ile Ajax arasındaki şampiyonluk mücadelesi kelimenin tam anlamıyla nefeslerin tutulduğu bir yarış oldu ve son haftaya kadar sürdü.

Hollanda Ligi'nde PSV Eindhoven ile Ajax arasındaki şampiyonluk mücadelesi kelimenin tam anlamıyla nefeslerin tutulduğu bir yarış oldu ve son haftaya kadar sürdü. Son hafta maçlarında PSV, deplasmanda PEC Zwolle'ye, Ajax ise küme düşmemek için play-out maçı oynayacak De Graafschap'a konuk oldu. Final maçları öncesi iki takım da 81 puana sahipti ve Ajax'ın şampiyon olması için mutlak kazanması gerekiyordu.

Futbol elbette ki sonucu üç ihtimalli bir oyundu ancak “Ajax, De Graafschap'ı yener şampiyon olur” diyenler daha çoktu.

Hele ki Ajax yöneticileri şampiyonluğu çantada keklik görüyorlardı! Fakat o çok bilenler! yöneticiler, taraftarlar kısaca Ajax için işler istenildiği gibi gitmedi. PSV Eindhoven rakibini 3-1 yenerken, Ajax 1-1 berabere kaldı. Bu sonuçların ardından PSV Eindhoven puanını 84'e çıkararak Hollanda Ligi'nde şampiyon olurken, Ajax ise 82 puanda kaldı ve ligi 2. sırada tamamlayarak ayağına kadar gelen büyük fırsatı kaçırdı. Bir başka deyişle çantada keklik De Graafschap vaziyetin hiçte öyle olmadığını gösterdi.

İşte ne olduysa ondan sonra oldu!

‘Vay efendim sen nasıl olurda küme düşmüş bir takımı yenemez de şampiyon olamazsın?” diyen Ajax başkanı ve yöneticileri futbolcularını soyunma odasında bir güzel haşlayıp, üstüne bir de ‘Maçı sattınız” diye itham etmez mi? Olacak şey mi? Bitmedi. Kaçan şampiyonluğu kabul edemeyen yöneticiler “Öyle olmaz, böyle olur” dercesine takımın teknik patronu Frank De Boer ve futbolcuları soyunma odasında öylece bırakıp, takım otobüsünü de alıp havalimanına gitmez mi? Ne olduğunu anlamaya kalmadan Stadion De Vijverberg’in orta yerinde kalakalırlar öylece!

Nereye gidiyor bu Hollanda futbolu yahu?

Ne yapacak şimdi o kadar insan yaban ellerde?

Kaçan şampiyonluğa mı yansınlar?

Yedikleri zılgıta mı?

Yoksa iftiraya maruz kalmalarına mı?

Olan bitene “Olacak şey mi bu?” diyen De Graafschap yöneticileri kayıtsız kalmaz elbette. Hemen bir otobüs tutarlar ve Ajax kafilesini uçaklarına binsinler ve Amsterdam’a dönsünler diye havalimanına ulaştırırlar. Ulaştırırlar ulaştırmasına ama o da ne? Teknik adam ve futbolculara Stadion De Vijverberg’de yaptıkları yetmeyenler bu kez de havalimanında tacize başlamaz mı? Küfür, tehdit, darp girişimi derken araya security falan girer de bir badire daha atlatılır. Atlatılır atlatılmasına ama garibim Ajaxlıların çekeceği varmış ki; bu kez de uçak biletlerinin iptal edildiğini öğrenirler oracıkta. Kimi kendi parasıyla bir sonraki uçağa, kimi de otogara gidip ilk otobüse bilet alır. Bazıları var ki “taraftardan dayak yeme pahasına” yöneticiler ve yanlarıyla aynı uçağa biner! Kabus bir an önce bitsin derdindedir hepsi de.

Fakat bitmez.

Telefonları çalar bu kez hiç durmadan. Küfürler, tehditler ‘Orada kalın, Amsterdam’a gelmeyin yoksa sizi…..” diyenler sıraya geçmiştir adeta ! Sosyal medyada linç edilmelerine de tanık olurlar o arada. Amsterdam’da futbol uleması kim var, kim yoksa düne kadar “aslanım, koçum” derken şimdi asıp kesmektedirler kendilerini! Hedef gösterilirler bir anda. Bir kez daha yıkılırlar. Hatta bazı genç futbolcular yaşadıkları, duyduklarından öyle etkilenir ki korkar ne yapacaklarını şaşırırlar. Kabus gibidir her şey… Hollanda’da böylesi olacak şey değildir.

Ajax, Ajax olalı böyle zulüm görmemiştir.

Doğrusu bu ya bende böyle saçma, kabus gibi bir rüyayı ilk kez gördüm. Ter içinde uyanmışım.

Meğer her şey hayalmiş!

ANLAYANA