Hüküm ve karar verme yetkisine haiz kişilerin, -özellikle yöneticilerin- gözetmeleri gereken bir takım hassas konular olduğu, eski zamanlardan beri bilinen bir gerçektir.
Hüküm ve karar verme yetkisine haiz kişilerin, -özellikle yöneticilerin- gözetmeleri gereken bir takım hassas konular olduğu, eski zamanlardan beri bilinen bir gerçektir. Hak, Hukuk, Adalet, Eşitlik bu hassas konulardan olduğu için toplumların beklentisi; toplumdaki statüsü ve gücü ne olursa olsun bireylerin her birinin, hak ettiği ne ise; mükafat veya ceza olarak onu almasıdır. Referansınız ne olursa olsun; bütün Hak dinlerde vazedilen bu olduğu gibi, din dışı bütün kaynaklarda da; (Roma Hukuku’ndan, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine kadar) bu gözetilmiş ve öncelenmiştir. Adliye binalarımızın her yanında “Adalet Mülkün Temelidir” diye boşuna yazılmamıştır. Alman Ceza Hukukçusu Anselmo Feuerbach’ın deyişiyle : “ nullum crimen, nulla poena-sine lege” Kanunsuz Suç ve Ceza Olmaz nasıl temel ilkelerden ise Anayasamızın 10. Maddesinde belirtilen “Kanun Önünde Herkes Eşittir.” İlkesi de evrensel normlarda bir adalet anlayışını belirtmektedir.
Sadece spor ve futbol konularında değil, hak-hukuk gerektiren tüm konularda toplumumuzda adalet anlayışına olan güven, günden güne azalmakta ve bunun olumsuz sonuçlarını hayatımızın birçok kesiminde gözlemlemekteyiz. 15 Temmuz’da deşifre edilen yapı ve kadrolaşmanın da bu erozyonda pay sahibi olduğu düşünüldüğünde, adalet anlayışına olan güvenin artması için önümüzde daha uzuuun bir yol olduğu muhakkaktır.
Adalet ne kadar toplum dinamiklerini hareke geçiren bir etkiye sahipse; adaletsizlik de aynı oranda durağanlaştırıcı ve beklentisiz bir toplum inşasına giden yolda atalet etkisine sahiptir. Beklentisiz ve amaçsız hale getirilmiş kişilerin sahip oldukları dinamizm de bu yolla sönümlenmektedir.
Kişiler ve topluluklar kamu düzeni açısından adaletle muamele görmezlerse içe kapanarak sosyaliteyi terk ederler ve farklı adalet anlayışlarına (mafia, rüşvet vb) yönelebilirler. Sistem dışına itilen toplulukların zamanla toplum düzenine zararlı olmaları dünyada sıkça rastlanan sonuçlardandır.
Önceki hafta yaşanan ve çeşitli saha içi/saha dışı olaylara sahne olan, Süt Kupası Beşiktaş-Fenerbahçe Derbisi’nin akabinde açıklanan PFDK kararları yukarıdaki özeti geçmeye mecbur bıraktı. Hukuk Kurulu’nun sevk maddelerini açıklamasıyla başlayan tartışmalar ne yazık ki durulmadı ve artarak devam etti. “Kör Gözüm Parmağına” anlayışı ve göstere göstere gelen kararlar ile kriz önlenemez boyuta ulaştı. Bu saatten sonra bu yara artık dikiş tutmaz. Önce iltihabın kurutulması lazım.
Aziz YILDIRIM’ın 19 yıldır (Tevazu yerine nobranlığı, diyalog yerine suçlamayı tercih eden bir zihniyetle) ilmek ilmek dokuduğu, medyada ve kamuoyundaki antipatik görüntünün/örtünün altına süpürülen diğer birçok konu gibi, bu konu da önyargıların ve algı ayarlarının esiri olarak adalet terazisinin kefesinde hak ettiği eşit ağırlığa sahip olamadı.
Yönetimde istikrar-temsilde adalet kuralı gözetilmeden alelacele kurulan ve 3 Temmuz sürecini yönetme ile görevlendirilen DEMİRÖREN Federasyonu ve bağlı tüm kurullarının, son kullanım tarihinin geçmek üzere olduğu anlaşılıyor. Merhum Hasan DOĞAN’dan beri, renk ayrımı yapmadan küçük- büyük tüm takımları kucaklayacak bir yönetim anlayışına hasret olan Türk Futbolunun bileşenleri, 16 Nisan Referandumu’nun ardından gereğini yapacaklardır.
Sevgililer Günü’nde daha sevimli bir yazı yazmayı, aşktan, sevgiden, ottan-böcekten bahsetmeyi ben de isterdim ama kusura bakmayın.
Düzeltme ve Özür; Cumartesi günü yayınlanan yazıda Karabük-Akhisar karışıklığını fark ederek düzeltmeme rağmen sehven hatalı olan yazı basılmıştır. Özür dileriz. İyi bir hafta diliyorum.