Eminim o profesör televizyona çıktığı kadar ders anlatmıyordur.
O emekli asker de anlattığı süre kadar cephede bulunmamıştır. Hele hukukçu hocama yapılan eziyetin haddi hesabı yok. Adam her konuda bilgi sahibi olmak zorundaymış gibi her soru soruluyor. Utanmasalar zaman doldurmak için “Eee sabah kahvaltıda ne yediniz?” denecek.
Hangi kanalı açsam aynı isimler var. Hepsi hem deprem hem savaş hem Amerikan hukuku hem de Avrupa Birliği uzmanı. Zaman zaman da gıda mühendisi oluyorlar. Adeta dönüşümlü olarak bir gece birine bir gece diğerine çıkıyorlar. Hep aynı 10 isim. Dönüyor dolaşıyor aynı insanlar ekranda. Biraz sıksalar müzik eğlence programlarına çıkıp şarkı da söyleyecekler.
Aslında televizyonlardaki tartışma programlarına çıkanlara bir sözüm yok. Bir konuda uzman olsalar da tartışma konusu değişince ister istemez konunun muhatabı oluyorlar. Kimse de “Benim bu konuda bir bilgim yok” demiyor. Onlar yiğitliğe bok sürdürmeyince ortaya “her şeyden biraz” bir çorba çıkıyor. Eminim büyük bir kısmı bin bir naz niyaz ile çağrılıyordur. İçlerinde ne zaman çağırılsa gelen hazır kıta olanlar da vardır. Nöbetçi televizyon yorumcusu gibi.
Türkiye’de insan kaynağımız bu kadar mı kısıtlı arkadaşlar? Başka insan bulunamıyor mu? Daha kısaca sorayım: Sıkılmadınız mı?
Programcıların, hele hele siyasi tartışma programı yapanların ne kadar çıldırtıcı bir işle uğraştıklarını iyi bilirim. Konuk ayarlamak ciddi sıkıntılı bir iştir. Gelen olur, gelmeyen olur, son anda vazgeçen, hasta olan olur. Daima yedeklerinde “Her çağrıldığında gelir” sınıflandırması içinde insanlar da bulunuyor. Her iptalde hemen onu ararlar.
Sonra bir de denge kurmak zorundadırlar. Muhalafet iktidar dengesi ki yayın tek taraflı olmasın. Kimi kanalların böyle bir derdi yok. Ben olanlar için söylüyorum. İktidar partisi bu tip çoklu tartışma programlarından haz etmiyor. Kendisi yüzde 50 oy aldığı halde ekranda beş farklı görüş ile birlikte yer alırlarsa bir tür eşitlik algısı yaratılacağını düşünüyor olmalılar. Bu yüzden nadiren bir AK Parti milletvekili tartışma programlarında yer alıyor.
AK Parti içinden kimse görevlendirilmeyince de meydan haliyle görüş olarak AK Parti’ye yakın, ancak teorik olarak pek de donanımı bulunmayan kişilere kalıyor. Beş laflarından üçü parti politikaları doğrultusunda ise 2’si rahatlıkla başka yönlere çekilebilecek türde oluyor. Diğer görüştekiler ise daha rahat. Genel sıkıntı bu.
Programcıların dikkat edeceği bir diğer unsur ise, çıkan kişinin ne laf edeceğinin aşağı yukarı belli olması gerektiği. Öyle ya, çıkarttıkları kişi öyle bir laf eder ki, bunun altında hem program kalır hem de kanal. Sonra ayıkla pirincin taşını.
Bütün bunlar toplanınca, ortalığa hep aynı kişilerin göründüğü, hep aynı şeylerin konuşulduğu, yeni bir görüş ileri sürülmeyen vasat içerikler hâkim oluyor. Tek değişen aynı lafların aynı ağızlardan söylendiği stüdyo. Bunun kısa vadede çözümü ya yeni insanlar bulmak ya da katılımcı sayısını azaltmak.