Bu hafta başında bazı haber sitelerine Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başbakanı Mesrur Barzani'nin hafta içinde Türkiye'yi ziyaret edeceğine dair bir haber düştü.
Konu Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’a soruldu. Kalın, “Ziyaret planlanıyor” diyerek haberleri teyit etti.
Ancak dün yapılması beklenen ziyaret gerçekleşmedi. Mesrur Barzani Türkiye’ye gelmedi.
İbrahim Kalın’ın açıklamasından kısa bir süre sonra sosyal medyada, Mesrur Barzani’nin Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’na tepki olarak daveti reddettiği iddiaları yayıldı. İddia Mesrur Barzani’ye yakın isimler tarafından dolaşıma sokuldu ve Erbil yönetiminden bu iddialara dair herhangi bir yalanlama gelmedi.
Son olarak Mesrur Barzani’ye ait K24 televizyonunda Başbakanlık kaynaklarına dayandırılan bir haberde Ankara’dan gelen davet teyit edildi ancak haberde şu an için herhangi bir ziyaretin söz konusu olmadığı belirtildi.
Mesrur Barzani, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin eski başkanı Mesut Barzani’nin oğlu. Eğitiminin büyük bölümünü ABD’de almış, Washington ile ilişkileri olan bir isim. Erbil ile Ankara’nın arasının bozulmasına neden olan bağımsızlık referandumunda da önemli etkisi olan biri.
Türkiye’ye yakın bir isim olan Neçirvan Barzani’nin başkanlık koltuğuna oturmasıyla Ankara-Erbil ilişkilerinin düzelmesi öngörülüyordu. Hatta Neçirvan Barzani başkan seçilince Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arayıp kendisini tebrik etmiş ve Türkiye’ye davet etmişti. Neçirvan Barzani de kısa bir süre sonra Türkiye’ye ziyarette bulunmuştu.
Ancak geçen süre içinde Mesrur Barzani, babasının da desteğiyle Erbil’de ipleri önemli ölçüde kontrolüne aldı. Mesrur Barzani’nin arkasında sadece babasının desteği yok. ABD’nin Ortadoğu politikalarına belirleyen, Türkiye’ye karşı PKK/PYD’yi destekleyen birimler de güçlü şekilde onun arkasında. Aynı şekilde Fransa, İngiltere ve Almanya da onu destekliyor.
Erbil yönetiminin Türkiye karşıtı yönelimlerinde bu güçlerin etkisi fazlasıyla kendini hissettiriyor.
Daha önce Türkiye’nin PKK’ya yönelik operasyonları konusunda PKK’yı suçlayan açıklamalar yapan Erbil yönetimi bu dönemde oklarının yönünü Türkiye’ye çevirmiş durumda.
Kürdistan Bölgesel Parlamentosu’nda Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’nı kınayan hatta bunun durdurulması yönünde uluslararası kuruluşlar nezdinde girişimlerde bulunulması yönünde karar alındı. Hatta parlamentoda Peşmergenin Türkiye’ye karşı savaşmasını öneren, Türkiye’ye karşı savaşmaya hazır olduklarını dile getiren parlamenterler oldu.
Erbil merkezli yayın organları yoğun bir şekilde Türkiye karşıtı propagandaya giriştiler. Hatta en önemli yayın organlarından birisi geçtiğimiz hafta New York’ta gösterime giren YPG’li kadın teröristlerin hayatını konu alan “Silah Kız Kardeşleri” isimli filme sponsor bile oldu.
Tüm bu gelişmelerden fazlasıyla rahatsız olan Ankara’nın Türkiye ziyaretinde bu rahatsızlıkları Mesrur Barzani’ye aktarması bekleniyordu.
Ancak o ziyaret gerçekleşmedi.
Erbil yönetimi uzun yıllar Türkiye ile ilişkileri düzeltmek için çabalayıp durdu. O düzelme AK Parti iktidarıyla 2007’den itibaren aşama aşama gelişti ve 10 yıl içinde en üst düzeye çıktı.
Eylül 2017’de Washington’un yönlendirmesiyle yapılan bağımsızlık referandumuyla Ankara-Erbil ilişkileri ciddi bir yara aldı. Referandumun askıya alınmasından sonra ilişkilerin düzelmesi beklenirken şimdi bir kez daha Washington ve diğer batılı güçlerin yönlendirmesiyle ilişkiler kopuşa doğru gidiyor.
Halen Kürdistan Bölgesi’nde faaliyet yürüten yabancı şirketlerin yüzde 43’ü Türkiye menşeli. Erbil’in en önemli gelir kaynağı Kerkük-Yumurtalık boru hattından Türkiye üzerinden sattığı petrol. Habur Sınır Kapısı da deyim yerindeyse Bölgesel Yönetimi’n can damarı.
Daha önce defalarca yazdım. Ankara-Erbil ilişkilerinin kopması elbette Türkiye açısından da büyük kayıp olacaktır ama böyle bir sonuç Erbil için yıkım olur.
Erbil yönetimi bunun farkına varıp bu yanlış yoldan döner mi, çok emin değilim.