31 Mart 2019 tarihinde Türkiye'de yerel seçimler var. Tekrar ediyorum sadece yerel seçimler. Hatırlatayım. Genel seçimler yapıldı ve 2024 yılına kadar başka seçim de olmayacak. 

Avrupa’da ve en başta AB’de “Türkiye’nin AB üyesi olmasını istemeyen” ya da “Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada güçlü bir ülke olması” ile sorunlu olan çevreler yine fazla telaşlanmaya başladılar. Türkiye’de gündeme gelen her seçim ortamını Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı “yıpratmak” amacıyla istismar etmeye çalışanlar yine faaliyet halindeler.

Yine Türkiye’de milletin desteklemediği ve “olmayan” muhalefetten umutlananlar var. Ne genel ne de yerel düzeyde seçmenin hiçbir şekilde güvenmediği ana muhalefet partisine CHP ve onun sayısız seçim başarısızlığı ile nam salmış başkanı Kılıçdaroğlu’na aslında kendileri de güvenmediğinden terör örgütlerinden medet ummaktalar. Kendi ülkelerinde besledikleri ve barındırdıkları terör örgütlerini bu sefer yerel seçim için seferber ettiler. CHP’nin başaramayacağını biliyorlar. Suni olarak kurdurdukları “İ Parti” isimli parti ile gerçek MHP’lileri aldatamadıklarını çoktan fark ettiler. AK Parti seçmenini hedef alsın diye yarışa soktukları Saadet Partisi tam bir “fiyasko”. Tek güvendikleri HDP. O da HDP’ye değil terör örgütü PKK’ya güvendikleri için.

AB’de Türkiye’ye zarar vermek isteyen çevrelerin düştüğü bu durum işte böylesine çok vahim. Her seçimde denedikleri gibi bu seçimde de son çare olarak terör örgütleri aracılığıyla Türk milletinin demokratik tercihlerini etkilemeye çalışmaktalar.

Avrupa’nın göbeğinde besledikleri ve korudukları FETÖ terör örgütünün Türkiye’deki sessiz kalan uzantılarına CHP, İ Parti ve Saadet Partisi’ni destekleme emrini verdiler.

Yine Avrupa’nın göbeğinde örgütlenmesine göz yumdukları PKK terör örgütünün sözcüsü konumundaki HDP’ye bizzat Kandil’deki terör merkezinden talimatlarını ulaştırdılar. HDP, sözde tüm savundukları ile baştan sona çelişen CHP’yi, İ Parti’yi ve Saadet Parti’sini desteklemekte. Bu üç partide sözde teröre karşı oldukları halde terör örgütü PKK’nın emriyle gelen HDP desteğini alkışlamaktalar.

İnsanlık adına çok acı bir durum.

Tüm dünya genelinde “demokrasinin beşiği” olduğunu iddia eden AB içinde bazı çevreler ve Türkiye’de milletin demokratik seçimlerde güvenmeyip seçmediği partiler hep birlikte “terör örgütleri” desteği ile 31 Mart 2019 tarihinde yerel seçimlerde başarılı olacaklarına inanıyorlar.

Bunlar bugüne kadar bu “insanlık adına utanç verici” yöntemin tutmadığından da ders çıkaramadılar. Bu yöntemi neredeyse her seçimde ve referandumda denediler. Tutmadı. Tutmayacak.

Türkiye’de organize ettikleri “kirli seçim işlerine” tam olarak güvenmediklerinden bu hafta Strazburg’ta toplanan Avrupa Parlamentosu’nda da 31 Mart Seçim Desteği kararı çıkaracaklar. AP, bu hafta gerçek Türkiye ile hiç ilgisi olmayan bir “Türkiye Raporu’nu” daha oylayacak ve kararlaştıracak. Türkiye gerçeği ile ilgilenmek yerine Türkiye’ye zarar vermek isteyenlerin avukatlığına soyunan Türkiye raportörü ve onu ustaca yönlendiren Türkiye karşıtları bu raporla bir kez daha Türk milleti nezdinde Avrupa Parlamentosu’nun itibarının kaybına neden olacaklar.

31 Mart öncesi oylanan “Türkiye’ye yönelik gerçek dışı iddialar” ve AB üyesi birçok ülkenin hiç bir zaman kabul etmeyeceği beklentiler dile getiren b rapor da tarihin çöp kutusunu boylayacak çok hızlı bir şekilde.

Tüm bu uğraşlar boşa.

Bu planları yapan ve uygulayanlara onlar için “kötü haberlerim” var. Geçtiğimiz pazar günü Türkiye Devlet Başkanı ve AK Parti Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tüm Türkiye genelinde gerçekleştirdiği seçmenlerle buluşmalarından üç tanesine tanık oldum. Onunla beraber gittiğim Adana, Mersin ve İskenderun’da on binlerce insanın AK Parti ve MHP adaylarını nasıl coşkuyla desteklediklerini izledim. Adana ve Mersin’de MHP’li adayların sadece MHP’nin değil aynı zamanda AK Parti’li seçmenin desteğine sahip olduğunu gördüm. İskenderun’da da Hatay kentinin belediye başkanlığına aday olan AK Parti adayının MHP seçmeni tarafından coşkuyla desteklendiğine şahit oldum.

Türkiye’de seçmenler on binlerce insanın katledilmesinden sorumlu terör örgütü PKK’nın desteği ile yerel seçim kazanmaya çalışanlara haklı olarak çok tepkili. PKK’nın desteği ile belediye başkanı olanların en başta Güneydoğu’da yaşamakta olana insanlara büyük zarar verdiğini geçmişte HDP’ye oy veren Diyarbakırlılar ya da Vanlılar acı bir şekilde yaşamak zorunda kaldılar. Aynı acıları bir daha yaşamak istemiyorlar.

Avrupa’da Türkiye’deki taşeronları ile Türkiye insanının demokratik tercihlerini “kirli planlarla” etkileyebileceklerini sananlar 31 Mart günü bir kez daha hüsrana uğrayacaklar.

Avrupalı “dostlarımız” bu şekilde Türkiye seçimleriyle uğraşacaklarına 23 ve 26 Mayıs tarihlerinde yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimiyle meşgul olsalar onlar için daha hayırlı olur.