"Yapacağımız işleri altı temel başlık altında toparladık. Bunlar bizim temel ilkelerimizi oluşturdu"
Trabzon’un Sürmene ilçesi doğumlu olan ve ilk, orta ve lise eğitimini de Sürmene’de tamamlayan has Karadenizli Abdullah Özyiğit, Akdeniz’in incisi Mersin’in Yenişehir belediye başkanlığında ilklere imza atıyor…
Abdullah
Özğiyit, ‘Böyle bir tesadüf olur mu?’ sorusunu sık sık kendisine sorduğunu her
fırsatta söylüyor.
Sonuçta Karadeniz
sahillerinde büyüdü ve Akdeniz sahillerinde bir ilçenin belediye başkanı oldu. Abdullah
Özyiğit’in bölgeye gelmesi tamamen bir tesadüf. Mersin’e adım attığında
gerçekten de tek bir tanıdığı yokmuş. 1990 yılında Yenişehir’in Güvenevler
Mahallesi’nde Özgün Eczanesi’ni açmış. Aradan geçen 25 yıl sonra, 2015 yılında
‘Mersin Karadenizliler Derneği Başkanlığı’na seçilmesiyle birlikte artık bu
kentin bir parçası olmuş. Bu da Abdullah Özyiğit’i 31 Mart 2019 Yerel
Seçimlerinde Yenişehir Belediye Başkanlığına aday gösterilmesi ve seçimlerde
yüzde 64 oranında oy alarak Belediye Başkanlığına taşıdı. Bu sayede Mersin halkı
Özyiğit’i adeta bağrına basmış oldu..
Mersin
Yenişehir Belediye Başkanı Abdullah Özyiğit ile YeniBirlik okurları için
konuştuk.
Sayın Başkan
beş yıldır yönetiyorsunuz burayı, başlarken verdiğiniz sözlerin nispeten ne
kadarını tutabildiniz? Eksik kalan bir şey oldu mu?
Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Mutlaka eksiğimiz
vardır, biz hizmet alanındayız. Ne kadarını yapsak, bir yan eksik kalacaktır.
Ancak, biz bir planla yola çıktık; ne yapacağımıza teknik kadro ile en başta
oturduk konuştuk. Yapacağımız işleri altı temel başlık altında toparladık.
Bunlar bizim temel ilkelerimizi oluşturdu.
Bu altı temel ilkenin biri olan ‘Hareket’ sporu, sanatı,
kültürel faaliyetleri içeriyor. Onun dışında ‘Eğitim’, ‘Hemşerilik’, ‘Kentleşme’, ‘Ekoloji’ gibi
temel başlıklarımız da var.
Her başlığın altını dolduralım. Hareket ilkemiz insanların
durağan olmaması, kendi içlerine kapanarak konutlarını hapishaneleri haline
getirmemeleri, komşuları ile ilişki ağı kurarak daha verimli ve yaşamdan keyif
alarak yaşamalarını sağlamaktı. Bunun için Mersin’de sokak festivallerinden
sanat festivallerine kadar çalışmalarımız oldu. Daha geçenlerde toplamda 13 bin
kişinin izlediği ‘Komedi Oyunları
Festivali’ni gerçekleştirdik. Binbeşyüz kişinin katılımıyla ‘Bozkırın
Tezenesi Neşet Ertaş’ı Anma Gecesi’ni daha yeni yaptık. Biz mevcut yaşam anına
ve geçmişine de saygı gösteren, sahip çıkan bir anlayışla yönetiyoruz.
Hareket ilkemiz kapsamında spor faaliyetlerimize göz atacak
olursak Yenişehir’in triatlon yarışlarını Mersin’e taşıdık. Pandemi nedeniyle
bir yıl mecburen ara vermek zorunda kaldık ama üçüncü yılında Avrupa Şampiyonasını
gerçekleştirdik. Bir kızımız ilk defa altın madalya kazandı. Cumhuriyetimizin
100. Yılında bir Türk çocuğunun Avrupa Şampiyonasında altın madalya kazanması
bizim için çok kıymetli, büyük bir onur.
Spora daima çok önem verdik. Yenişehir Belediyemizin
desteklediği Çukorova Basket Kulübümüz geçtiğimiz yıl Avrupa ikincisi oldu. Bir
Anadolu takımının futbol ya da basketbol gibi bir branşta Avrupa’da finalde
oynaması 100 yıllık Cumhuriyet tarihinde bir yine bir ilk. Tesellimiz finali
Fenerbahçe’ye yani bir Türk takımına kaybetmek. Biz zoru başardık, Fenerbahçe
kolayı başardı. Biz ev sahibi Prag ile dörtlü finalde oynadık. Ev sahipleri her
spor dalında avantajlıdır ve biz ev sahibi takımı yendik, sonra döndük ve
finalde Fenerbahçe’ye yenildik. O final maçından dört ay önce Fenerbahçe’yi
Cumhurbaşkanlığı Finalinde yenerek kupanın sahibi olmuştuk. Bu yılda Avrupa
potalarında çocuklarımızın mücadelesi devam ediyor. Çukurova Basketbol
Kulübümüzün iyi bir tesisi var. Mersinli ya da dışarıdan 500 kadar genç eğitim
alıyor. Kadın basketbolcular da Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray dahil olmak
üzere Türkiye’nin bütün takımlarına en az iki oyuncu veren tek kulübüz. Yani
biz Yenişehir’de kadın basketboluna dair bir alt yapı oluşturduk ve devam
ettiriyoruz. Spor sahalarımızda 16 yaş gurubu futbol takımımızdan voleybola
kadar diğer branşlarda da eğitim veriyoruz. Geçen yıl Yenişehir’den Piri Reis
Ortaokulumuz ‘Türkiye Şampiyonu’ oldu. Bunlarda hep elimiz vardır. Mutlaka bir
desteğimiz olur. Hatay Basketbol Kadın takımını Yenişehir Belediyesi olarak
misafir ediyoruz. Misafirhanemizde kalıyorlar. Halkımıza hitap eden 6 tenis
kortumuz var. Bu kortlar var olmalarının ötesinde işletilmeleri ve halkın da bu
işin içine dahil olması açısından çok kıymetli. ‘Çay Saatinde Tenis
Öğreniyoruz’ diye bir program gerçekleştirdik. Çok sayıda Yenişehirli sakinimiz
katıldı.
Kişisel gelişim merkezimizde yirmi ayrı branşta yaklaşık
ikibin kişiye eğitim veriyoruz. Derslerin bir bölümünü eğitim, bir bölümünü de
gösteri ve sanatsal faaliyetler oluşturuyor. Bunlar genellikle çocuk ve
gençlere yönelikler, dört ve beş yaştakiler için resim ve bale ile başlıyor.
İleri yaştakiler için çok sayıda Türk Sanat Müziği koromuz var. Alt yapı
sağladığımız o korolar insanların bir hoca eşliğinde sanatla buluştuğu noktayı
oluşturuyor. Belirli bir yaşa gelen insanların çok kaliteli düzgün zaman geçirmelerini
sağlıyoruz.
Yenişehir
halkı kültür ve sanat ile adeta iç içe yaşıyor gibi…
Klasik belediyecilik hizmetleri çerçevesinde iki adet sanat
galerisi açtık. Bu galerimizin Türkiye’nin en güzelleri olduğunu ben
söylemiyorum. Ressamlarımız geldiler,
açılışını yaptılar, sergilere katıldılar, koleksiyonlarını sergiledik
Türkiye’de ki en güzel sanat galerisi ifadesi onlara ait. En güzel sanat
galerileri olmaları iyi bir şey ama sergilenen içerik elbette daha kıymetli.
Spordan ve sanattan eğitime gelecek olursak bu konuda da
bir ilki gerçekleştirdik.
0-3 yaş çocuk eğitimini Türkiye de hayata geçiren ilk
kurumuz. Kurum diyorum, belediye demiyorum çünkü Milli Eğitim Bakanlığı’nın ya
da her hangi bir kurumun bu konuya bile el atmışlığı yok. Yenişehir Belediyesi
olarak göreve gelmeden önce dersimize iyi çalıştık. İşin başına geçince bir numaralı
projemizi yani ‘Erken Çocukluk Eğitimi’ni hayata geçirdik. ‘0-3 Yaş Erken
Çocukluk Eğitimi’, projenin tam adı bu. ‘Eğitimde Yenişehir Modeli’ başlığında
Cumhurbaşkanlığı Strateji Dairesi’ne sunum yaptık. İkiyüz belediyeye yakın
‘Marmara Belediyeler Birliği’ne gittik, anlattık. UNICEF’in konudan haberi var.
Bilimsel olarak hayata geçiren Yenişehir Belediyesi’nin ismini birçok yerde
kullandılar. Cumhurbaşkanlığı Strateji Dairesi’nin bizi davet etmesinin bu
nedenle olduğunu düşünüyorum. Göreve gelir gelmez ilk olarak Marmara
Üniversitesi Aile Becerileri Eğitimi Programı veren kurumla iş birliği yaptık.
İçeriği onlar hazırladı ama bir çocuğun nasıl yetiştireceğine dair anne baba
eğitimini biz hayata geçirdik. Aileler çocuklarını genelde kulaktan dolma bilgiler
ile eğitiyor. Biz bilimsel temellere dayanan eğitim veriyoruz. Şu ana kadar çok
sayıda ailemiz bu eğitimi aldı ve son derece mutlular.
Yenişehirli
çocuklar çok küçük yaşlarda belediyenizle tanışmış oluyor…
Uzman psikologlarımız çocuklarla oyun oynarken
eksikliklerini tespit ediyor. Biz buna ‘Gelişimsel Değerlendirme’ diyoruz.
Maalesef ki bilinçsiz ya da evladında kötü bir şey görmek istemediği için
duygusallıktan kafasını çeviren ebeveynler çocuğunun durumunu atlayabiliyor.
‘Gelişim değerlendirmede uzmanlarımız bugüne kadar üçbine yakın çocuk gördüler.
Yaklaşık yüzde yirmisinde bir olgu tespit edildi, bir uzmana sevk edildi.
Akademiden uzman psikolog arkadaşımız Simge hanımın bana her ay gönderdiği
raporlardan hareket edecek olursak toplam 2571 başvuru olmuş. Bunlardan 1734
tanesi normal gelişim göstermiş çocuk, 76 tanesi yaşıtlarından ileri gelişim
göstermiş. Yani çocuk üç yaşında ama 4.5 yaşın zekasına sahip. Hafif düzey
otistik düzey riski olan 35, orta düzey otistik düzey riski olan 25, yüksek düzey
otistik 6 çocuk var. 35 çocuk uzmana sevk edilmiş. 13 çocuk iyileşme göstermiş.
Bakın, 35’de 13. 13 çocuğun iyileşme
göstermesi demek 13 aileyi kurtarmamız demek. 13 tane çocuğu kurtarıyorsunuz ve
topluma kazandırıyorsunuz. Konuşma terapistine sevk edilen çocuk sayısı 348.
Belirli bir yaşta belirli bir konuşması seviyesi gereken 164 çocuk tedavi ya da
yapılan çalışma sonucu normal seviyeye gelmiş. Çalışmalarımızda ortopediye
kadar her şey yer alıyor.
“BİZ AİLE BÜYÜĞÜ GİBİYİZ”
Biz bir aile büyüğü gibiyiz. Belediye olarak çocuklarımızın
sağlık durumunu tespit ediyoruz. Tedaviye ihtiyaç varsa hemen
gerçekleştiriyoruz. 0-3 yaş zihinsel gelişimin yüzde yetmiş, sekseninin
tamamlandığı bir zaman dilimi. Bu süreç içersinde gerekli önlem alınmadığında
geçmiş olsun oluyor. Yani bir engelli evladınız var. 3-6 yaş için
çocuklarımızın özünde var olan ancak bazı tekniklerle bilimsel yöntemlerle
ortaya çıkarılabilecek becerilerini de tespit ediyoruz. Burada yine Marmara
Üniversitesi çözüm ortağımız. Her sınıfımızda iki tane lisans mezunu öğretmen
var. 3-6 yaş eğitim merkezinde 240 çocuğumuz var. 240 çocuğumuzun ailelerinden
bir tane bile mi şikayet almazsınız. Yani herkesin mi yüzü güler ve teşekkür
eder, böyle bir güzellik var orada. Bu sistem devam edecek. Şimdi onların
bizden bir talebi var. İlkokul istiyorlar. İlkokulu da 9. aya yetiştirmeye
çalışacağım. Yani eğitim sezonunun açılışında hazır olacak. Yani eğitim
alanında da Türkiye’de bazı ilkleri hayata geçirdik. Biz belediye başkanlığına
şöyle dostlar alışverişte görsün ya da işte yasak sağma, göz boyama anlayışıyla
bakmıyoruz. Bu ülkenin bir vatandaşı olarak ülkeyi emanet aldığımız o büyük
devrimcinin vasiyetine ya da emanetine iyi bakmak adına üzerimize düşeni
yapmaya çalışıyoruz.
Çocukların
bu şekilde eğitirken örnek aldığınız bir sistem var mı?
Finlandiya’da ki eğitim sistemini anlatan bir kitap var.
‘Beyaz Zambaklar Ülkesinde’. Grigoriy Petrov’un yazdığı bu kitap bir ülkenin
eğitimle ayağa kalkışını ifade eden bir manifestodur. Ben il başkanı olduğumda
bu kitaptan 15 bin tane dağıttım. Finlandiya iyi bir örnek ve buna Güney Kore de
eklenebilir. Bunlar en iyi ekonomik seviyede ülkeler. Kişi başına düşen milli
gelir bakımından benzerlik gösteriyorlar. Kişi başına düşen milli gelirleri
yaklaşık olarak bizim on katımız seviyesinde. Neden böyle? Çünkü onlar eğitime
erken başladılar. Bizim yapmamız gereken de eğitime yatırım yaparak
çocuklarımızı doğru sistem ile eğitmek.
Eğitimde bir seferberlik başlattık. Yaptığımız bu çalışmalardan muhteşem
sonuçlar aldığımızı söyleyebilirim.
“İŞİN
PÜF NOKTASI ZEMİN VE TEMEL”
Deprem
ve kentsel dönüşüm ile ilgili ne tür çalışmalar yapıyorsunuz…
Belediye olarak bir görevimiz de çarpık kentleşme
sorunlarına yönelik çözümler üretmek. Bu ülkemizin en büyük açmazlarından biri.
Faturasını felaketlerde görüyoruz. Depremden sonra meslek odaları ile
yaptığımız toplantıda şunu anladık. Bu işin püf noktası zemin ve temel. Yani
doğru temele doğru zemini yaparsanız o bina yıkılmaz ama bu iş maalesef
atlanıyor.
Elli, altmış yıllık binalarımızın zemin tespiti, yeni
binaların sağlamlığının tespit edilmesi, daha sonra yerinde dönüşüm, ardından
yeni yapılacak binaların zeminlerinin önce bizim mühendis arkadaşlarımız
tarafından denetlenmesini hayata geçiriyoruz. Altmış yıl önce yapılan binalarda
deniz kumu kullanıldığını düşünüyoruz. Yani birçoğu güvenli değil. Altı kişilik
yeni bir ekip kurduk. Bu ekip İstanbul Teknik Üniversitesi’nde eğitim alarak
sürece tam olarak hazırlandı. Hem jeoloji mühendisleri, hem inşaat mühendisleri
ve teknikerleri binalarımızı kontrol ederek mal sahipleri ile oturup konuşacak.
Deprem sonrasında çalışanlarımız sadece ilk 18 saatte altı
kişiyi enkazların altından çıkardı. Bunun etkisiyle keşke hazırlıklı teçhizatlı
bir ekibimiz olsa dedik. Şimdi her şeyi hazır altmış kişilik bir ekibimiz var.
Bu ekip tamamen bizim çalışanlarımızdan oluşan gönüllülerden oluşuyor. Hiçbir
yerde, hiçbir malzemesi kullanılmamak kaydıyla sadece acil bir durumda
kullanılmak üzere bütün teçhizatları var.
UYUM EYLEM PLANI
Mersin,
dolayısı ile Yenişehir yılın 12 ayı en çok güneş alan bölgelerimizden birisi. Bu
güneşten ve enerjiden faydalanmak için ne tür çalışmalarınız var?
Önümde duran kitap Türkiye’de İstanbul, Ankara ve İzmir’den
sonra sürdürülebilir enerji ve iklim değişikliği ile ilgili olarak hazırlanan
bir uyum eylem planı. Bu planın dördüncüsü bizim belediyemiz tarafından
hazırlandı. Göreve gelir gelmez ilk olarak iklim ve enerji konulu ‘Avrupa
Belediye Başkanları Sözleşmesi’ni imzaladık ve 2050 yılında sıfır emisyona
gideceğimizin sözünü de vermiş olduk. Bu sürdürülebilir enerji ile ilgili iklim
değişikliği uyum eylem planını çok büyük emekle hazırlandı. Dolayısıyla
yaşamımız bundan sonra buna göre şekillenecek. Bu kitap üzerinden yürüyerek iş
yapacağız. Yenişehir’de ekolojik olarak çevreyi koruyup kollayan ilk yeşil
binayı yaptık. Eğitim Merkezimiz altın madalya seviyesinde bir sertifikaya
sahip. Yeşil bina yapan müteahhitlerimiz var. Bu müteahhitlere teşvik için yasanın
sınırları içerisinde kalarak kolaylıklar sağlamaya çalışıyoruz. Yeşil bina
yapanın yeri bizde başka. Şu anda Mersin’de, Yenişehir’de yapılan son elli
projenin belki otuz tanesi yeşil sertifikalı iyi projeler. Türkiye’nin en
büyük, kendi enerjisini üreten doğaya duyarlı ve çevre ile uyumlu sitesi de
Yenişehir’de yapılıyor. İnsanlar bir ev alırken nasıl yapıldığını bilmeden
karar veriyorlar ama bundan sonraki süreçte bilinçlenecekler. Evin
sertifikasına bakacaklarını, hangi temel yapısına sahip olduğunu ve o temelde
ne kullanıldığını araştıracaklarını hatta bir uzmandan yardım alacaklarını
düşünüyorum. İnsanlar depremden sonra şunu anladı; ‘Oturduğum ev mezarım
olmasın’.
Son
yıllarda belediyelerin sokak hayvanları
rehabilitasyon çalışmaları zaman zaman büyük eleştirilere neden oluyor. Bu
konuda siz neler yapıyorsunuz?
Sokaklarda saldırgan olmayan uysal ve kısırlaştırılan
köpeklerimiz var. Büyükşehir Belediyemizin nüfusu 100 binin üzerindeki yerlerde
barınak yapma görevine getirildim. Onbeş dönümlük son derece iyi bir alanı
donanımı ve ekibiyle hazırladık ve geçen hafta iki veteriner iki tekniker
görevlendirdik. Hayvanların bakımı açısından bu hizmete gönüllülük çok
önemli.
Türkiye’de
çoğu belediye günü kurtarmak için çalışırken siz belediyeyi kurtarmak için
çalışıyorsunuz..
Buna gayret ediyorum. Samimiyetle yaptığınız bir işte
samimisinizdir. Örneğin pandemi yaşadık,
örneğin deprem yaşadık. Ben sanmıyorum ki Türkiye de hiçbir belediye bin
kişilik depremzede gurubuna altı ay süreyle sadece gıda ve barınakla değil
internetinden televizyonuna varana kadar her şeyiyle hizmet etsin. Atatürk
Kültür Merkezi’mizin altında binbeşyüz metrekarelik yer açtık ve orada 55 bin
kişiye giyim hizmeti sunduk. Bunu orayı mağaza şekline getirerek yaptık ve
dörtyüz gencimiz gönüllü çalıştı. Ayağında terlik ile kaçmış gelmiş insanların
giyim kuşam, hijyen ve gıda ihtiyacını oradan karşıladık.
“GELMEM BİR TESADÜF”
Karadenizlisiniz
ve Trabzonlusunuz. Ama Akdeniz’in ortasında belediye başkanısınız.
Böyle bir tesadüf olur mu? Yani şöyle Mersin çok kadim bir
kent ve herkese sahip çıkmış kucak açan bir coğrafya. Mersin’de Maraş’tan,
Hatay’dan ondan sonra Diyarbakır, Urfa, Adıyaman, Malatya bütün o bölgelerden
insanlar yaşıyor. Dönüp geriye baktığımızda hepsinin sosyolojik alt yapıları
var. Sivas olayları, Kahramanmaraş olayları yaşandı. Dolayısıyla onlar
güvenilir bir kent, liman olarak Mersin’e gelmişler. Benim gelmem ise bir
tesadüf. Şehre adım attığımda tek bir tanıdığım yoktu. Burada ‘Eczacı Odası
Yöneticiliği’, ‘Eczacı Kooperatifleri Yöneticiliği’, ‘Başkanlığı’, Birlik Başkanlığı, ‘Türkiye Eczacılar Birliği
2. Başkanlığı’ gibi görevler yaptım. Sonra il başkanı daha sonra Yenişehir
Belediye başkanı olmak nasip oldu.