Geçtiğimiz hafta yine aşk-ımız depreşti Türkiye'ye yönelik yapılan haksız çıkışlar sebebiyle...
“Aşk öyle güçlüdür ki; uçurumdan atlar yine yola devam edersin...” diyordu duvar yazısında...
Aşk; kime ve neye olduğunu ayırt etmeden sevmek, sevilmek, emek vermek, bağlanmak, ait olmak, hasretini çekerken burnunun direği sızlamak, her zerresine binlerce şiir atfetmek, yüreğinin en derinlerine yazmak, zarar vereceklere karşı aslan kesilmek...
Evet kime ve neye olduğunu ayırt etmeden sevmenin en yüklü halidir aşk...
Geçtiğimiz hafta yine aşk-ımız depreşti Türkiye’ye yönelik yapılan haksız çıkışlar sebebiyle...
“Şimdiye kadar dünyanın hangi ülkesinde büyükelçiler toplanıp misafir oldukları ülkenin iç işlerine müdahale etmek amacıyla bir açıklama yaptı? Cevap hiçbir ülkede! Ve ülkemizin gri listeye alınması hangi adalete sığar” diye tepki göstermiştim Türkiye Aşkı, akıl, mantık, uluslararası kanunlar, diplomatik ilişkiler çerçevesinde...
Soy alıp soy verdiğimiz vatan topraklarına dokunacak her zararın karşısında olmakla birlikte “10 Büyükelçi Vakası” ayrı bir beyin dumuru oldu hepimiz için çünkü böylesi bir şey çok ama çok mantıksızdı, emsalsizdi ve fazlasıyla art niyetliydi...
Fakat sonrasında çok daha büyük dumurlara şahit olduk... Bizler bu durumun hiçbir çerçevede kabul edilir olmadığını savunurken içimizdeki bir kesim eline davulu tokmağı alıp büyükelçilerin girdiği notadan olayın içine balıklama atladı ve o minvalde Türkiye karşıtı açıklamalara devam etti... Peki ne oldu? “Emperyalizm seli” yine yarı yolda yüzüstü bıraktı “peşine akılsızca takılan kum tanelerini...”
24 Ekim Pazar günü ne demiştik köşemizden; “emperyalizm seli gelir, gazı verir, kumları peşine takar, yakar, yıkar, harabeye çevirir ve hiçbir sorumluluğu üzerine almadan gider! Geriye de harabeler içinde unutulan, yüzüstü bırakılan, heba olan kum taneleri kalır...”
Ve köşe yazımdan hemen bir gün sonra büyükelçilerden hiç beklenmedik geri adım açıklaması geldi; yaptıklarının yanlış olduğunu kabul eden özürler mahiyetinde...
Aklın ve mantığın yolu tekti ve er ya da geç bu açıklama gelecekti biliyordum...
Büyükelçiler özür dilemişti de onların seline kapılan kumlar ne olacaktı? Emperyalist kanunları yine tekerrür etmişti ve 10 büyükelçinin gazına gelip savrulan kumlar pat diye ortada bırakılmıştı... Şimdi şunu söylemek istiyorum; madem büyükelçiler haklıydı neden geri adım attılar? Ya da hadi büyükelçilere inancınız ve güveniniz sonsuzdu o zaman onlar geri adım atınca siz neden geri adım atmadınız ve “yanlış yaptık” demediniz?
Gelelim beyinleri dumura uğratan bir diğer karar olan Türkiye’nin gri listeye alınmasına... Mantık ve adalet yoksunu bu kararı alanlarında en kısa zamanda çark edeceğine ve büyükelçiler gibi geri adım atacağına inanıyorum...
Velhasılı kelam diyorum ki; bazen kırılıp üzülsek de akıl, mantık, vicdan ve vatan her daim aşk-ımız olmalı çünkü “her şey er ya da geç aslına varır...”
O halde bu toprakların bütünlüğü, devamlılığı, gücü, geleceği, huzuru, refahı, tüm renklerin ahengiyle oluşan güzelliği adına canla-başla-yürekle-küsmeden-kırılmadan emek vermektir bizim için AŞK...
Ve evet “aşk öyle güçlüdür ki; uçurumdan atlar yine yola devam edersin...”