Hipokrat tarafından tanımlanan ve psikolojik bir rahatsızlık olan histeri; Latince'de Histeron, eski Yunanca'da Hysterikos kavramından gelir.

Aşırı ilgi çekme isteği, yakın ilişki ve iletişimde zorlanma, ani sinirsel reaksiyon, duygusal taşkınlık, kendini değersiz hissetme, yeni heyecan arayışları, sürekli olumlu izlenim bırakma çabası, olayları büyütme, hızla değişen duygu dünyası, benmerkezcilik, ulaşılması zor hedeflerin peşine düşme ve bazen bunlara eşlik eden ağrı, titreme, nefes darlığı, kasılma… Bunlar tipik bir histeri tablosunun belirtileri olabilir. Araştırmalar genellikle travma sonrasında görülen, düşük benlik algısı ile kendini değersiz hissetmenin kaynaklık ettiği bu belirtilerin yeryüzünde birey, aile ve toplum düzeyinde giderek arttığını ortaya koyuyor.

Hipokrat tarafından tanımlanan ve psikolojik bir rahatsızlık olan histeri; Latince’de Histeron, eski Yunanca’da Hysterikos kavramından gelir. Kadınlarda daha çok görülen bu olgu, ruhsal bir buhran olarak tanımlanmıştır. Bazen isteri olarak da dile getirilen histeri; daha çok travma sonrasında görülen duygusal dalgalanmaların, bireyin normal günlük yaşam uyumunu bozacak düzeye ulaşmasının sonucudur.

Peki, böyle bir durumda neler olur? Bireyin yerleşik kişilik özelliklerinde değişmeler görülür. Duygusal iniş çıkışlar, ani tepkiler, sinirlilik hali, kendini kontrol edememe gibi davranışların yanında kasılma, titreme, ağrıya duyarsızlık, görme, konuşma ve işitme bozuklukları gibi bedensel tepkiler de görülebilir.

Histeride; anlık kişilik değişimleriyle karakterize olan duygusal bozukluklar, bunlara eşlik eden psikosomatik belirtiler ve kendini değersiz hissetme yer alır. Kişinin benlik algısı zayıfladığından kendisini gösterme ihtiyacı hisseder. Geçici kişilik değişimleri ile günlük duygu ve davranışlarında abartıya gider, ısrarcı olur ve dramatizeler yapma ihtiyacı hisseder. Bu psikolojik rahatsızlığı sergileyenler, çoğu zaman bunun farkında değildirler ve bu sebeple rehberlik almaları ve tedavi olmaları kolay olmaz.

3 BENLİK ALGISI

Pandemi sürecinde yapılan araştırmalar göstermektedir ki; bireylerde Travma Sonrası Stres Bozukluğundan (TSSB) sonra en çok histerik hal görülmektedir ve gelecekte bu tabloyu gösteren birey ve toplumlar artacaktır. Bireyin hayatında yaşadığı düzenin ve dengenin uzun süreli olarak bozulması ya da bozulma ihtimaline karşılık olarak ruh dünyası ve bazen buna eşlik eden bedensel tepkiler söz konusudur.

Histeri tablosunun özünde benlik algımız belirleyici rol oynar. Benlik algısı; insanın kendisi ile ilgili temel duygu ve düşüncelerini içerir ve üç düzeyde gerçekleşir. Birinci düzeyde birey, sahip olduğu benliği olduğu gibi yani gerçek boyutlarında algılar. Kişi kendisini bilir, tanır, kendini ifade etmede zorlanmaz ve kendisinden memnundur. İkinci düzeyde benlik, olduğundan abartılı algılanır. Bu tabloda egoya yüklenen değer, beklentilerin çok üzerinde olduğundan bir ego şişmesi söz konusudur ve ağır sonuçları olabilir. Kendini olduğundan yukarıda görmek, başkalarına üstünlük taslamak ve farklı olduğunun teyit edilmesi beklentisi, benlik takıntısına neden olur.

Üçüncü düzeyde birey, benliğini olduğundan daha zayıf biçimde algılar. Bu hazin bir tablodur. Zira düşük benlik algısında kişinin kendisini aciz, işe yaramaz, tercih edilmeyen ve nihayet değersiz hissetmesi söz konusudur. Bu durum ise günlük ilişkilerini, iş verimini, motivasyonunu ve yaşamla bağını zayıflatır. Kişi hayatın külli anlamını yitirmenin rahatsızlığı ile durmadan kendiyle uğraşır.

Benlik algısındaki yönelimler, temel bir kişilik özelliği olarak doğuştan getirilen genetik mirasın yahut özellikle yaşamın ilk dönemlerindeki aile ve yakın çevredeki etkileşimlerin, öğrenmenin sonucu olabilmektedir. Düşük benlik algısı, uzun süre devam eder ve kişinin, gerçek benlik bilgisiyle buluşamaması, histeri tablosunu kolaylıkla davet eder.

DÜŞÜK BENLİK ALGISI

Böylece düşük benlik algısını dengelemek üzere birey, çeşitli aşırı davranışlarda bulunur, aşırı duygulanmalar yaşayabilir, dikkatini odaklamada sorunlar yaşayabilir, nedensiz ağlama krizlerine girebilir. Düşük benlik algısı sonucu gelişen histeride kendini değersiz hisseden kişi, sürekli yeni heyecanların peşine düşen renkli bir yaşama yönelerek zayıf algıladığı benliğini adeta tamamlamaya çalışır. Bu durum, ani kişilik değişimleri şeklinde davranışlara yansır. Bireylerde artan bu tablonun yaygınlaşması sosyal yaşamda iletişim sorunları, belirsizlik gibi belirtilerle toplumsal histeriye neden olur.

Dünya üzerinde hızla yayılan histeri tablosu, bireyde olduğu gibi aile ve toplumlar için de geçerlidir. Kendisini olduğundan değersiz gören aile ve toplumlar, psikolojik yorgunluk ve tükenmişlik belirtileri gösterirler. Dolayısıyla sosyal ortamlarda genel olarak durgunluk, hüzün ve iletişim sorunları öne çıkar.

Toplumsal histeride, bireylerin birbirlerine yönelmesi, hemen kavgaya tutuşması, yersiz şikâyetlerin artması, duyguları yönetmede zorlanma, kitlesel olaylar, toplum düzeyine yayılan endişe, tahammülsüzlük, ayrışma, gelecek endişesi, panik hali, toplumsal kültür ve ahlak anlayışında zayıflama gibi belirtiler söz konusudur. Çoğu zaman toplum verdiği bu resmin farkında değildir.

İster birey ister aile ve ister toplumda olsun histeri belirtilerinin giderilmesi için öncelikle içinde bulunulan ruh halinin ve normalden sapan davranışların anlaşılması, mantık zemininde kabul edilmesi gerekir. Birey düzeyinde psikoterapi süreçlerinin, toplum düzeyinde kurallı bir yaşamın, toplumsal kültürün, ahlakın ve özellikle adalet duygusunun yerleşmesine yönelik aktif çabalar, pandemi ile artan ve artmaya devam edecek olan histeri ile mücadelede yardımcı olacaktır. Ötekine güzellik yayan bir hayatın yolcusu olmak, gerekirse yol olmak ve benliğini küçülterek hayatını büyütmek, kaynağı ne olursa olsun psikolojik sorunlarımızın panzehiri olacaktır.