Z kuşağından korkmayın çünkü hepsi alayına zzzz modunda...

Z kuşağından korkmayın çünkü hepsi alayına zzzz modunda...

Herkesin dilinde, siyasi partilerin güdümünde, haberlerin mutfağında bir “Z kuşağı” muhabbetidir dönüp duruyor...
İlk duyduğumda ‘bu ne yahu’ dedim çoğu insan gibi...
-Z kuşağı!
-O ne ki?
-Oy kullanma çağındaki son nesil?
-Niye bir daha seçim olmayacak mı ki son nesil olsun?
-Offf öyle değil! Yani önümüzdeki seçimde çoğu ilk kez sandığa gidecek olan gençler.
-Yani gençlerimiz, evlatlarımız, geleceğimizi emanet edeceklerimizin adı Z kuşağı mı oldu? Tövbe tövbe...
***
Evet geleceğimizi emanet edeceğimiz mis kokulu evlatlarımızı bir anda Z kuşağı yapıverdi birileri ucubeleştirerek! Onlar Z oldu, biz Y, büyüklerimiz X, daha ötedekilere de Allah büyük bulunur elbet bir harf.. Son süreçte çok kullanıyorum farkındayım fakat bir kez daha tövbe tövbe demek istiyorum! Evet tövbe tövbe; sanki android devrini yaşıyoruz x, y, z model kodlarımız ile...
Özentici hallerimizin yansıması olan bunca alengirli terim ve havalı anlatımlar ile Anadolu Kültürümüzün ne çok değerinin üzerine kara topraklar atıyoruz farkında mısınız?
Velhasılı kelam bir Z kuşağı türettik el birliğiyle... 2023 seçimleri öncesinde siyasi partilerin sıklıkla gündemlerine aldığı dönem dönem de kamuoyu önünde konuştuğu Z kuşağı başlığını bugün de biz konuşalım müsaadenizle...
Z Kuşağı nasıl belirdi, bu polemiğe ne gerek vardı biliyorum fakat “sandıkta kime oy verecekler” merakı üzerinden büyütüldü bu kuşak meselesi... Peki sonuç ne çıktı? Anketler ve söylemler eşliğinde yürütülen çalışmalar sonunda her siyasi parti “Z kuşağı oyunu bize verecek” diye notlar düştü kendi hafızalarına... Ekran yorumcuları da bir o yana bir bu yana çekiştirip durdu kendilerince...
Peki sonuç gerçekten konuşulanlar gibi miydi? Haydi artı ve eksileriyle Z kuşağını konuşalım...
Vaktin birinde karı-koca arasında yaşanan problemler sebebiyle her ikisinin ailesi kavgaya tutuşur... Ardından mallar bölüşülür, evler ayrılır ve sıra çocuğa gelir... Kadının ve erkeğin akrabaları ile çocuğun babası zavallı çocuğu bir o yana bir bu yana çekiştirip durur “çocuk bizim” bağırtıları arasında... Evladının canını acıtan çekiştirmelere daha fazla dayanamayan “ana yüreği” bir anda ortaya atılır ve kendi akrabalarına “bırakın onların olsun yeter ki evladımın canı acımasın” der...
Bugün de olaya işte böylesi bir “ana yüreği” ile bakıp yazmak istiyorum...
Z Kuşağı diye bir şey yok aslında! Onlar bizim gençlerimiz, evlatlarımız, geleceğimiz dedim... Peki bizden olanlara neden bu kadar şüpheyle, korkuyla, tereddütle, alengirli tanımlamalar ile yaklaşıyoruz? Ardımıza gizlemeye çalıştığımız suçlu ruh hallerimizi gizlemek için olmasın? Onları yıllarca görmedik, duymadık, anlamadık, unuttuk, deli gibi iş-para-kariyer diyerek koştuk, yarış atı niyetine eyerleri omuzlarına yükledik, kamçı misali azarlarımızı sırtlarına vurduk ve şikayet etmeden sadece koş dedik... Sonra bizden, her şeyden, herkesten uzaklaştılar o zaman da öfkeyle “ne oluyor bunlara böyle” diye bağırıp suçlamaya başladık... Halbuki “ne verdik ki ne bekliyoruz” iğnelerini kendimize batırmamız gerekiyordu... Hep kızdık, suçladık, cezalandırdık, ucubeleştirdik fakat hiç hoşgörüyle ülkemin evlatlarını sinemize basmadık!
Sonra baktık suçlayınca yine olmuyor olmuyor... İsimlerini değiştirirsek suçlarımızı unuttururuz belki dedik ve Z kuşağı demeye başladık “evlatlarımıza...”
Oldu mu? Olmadı tabi ki! Yemediler! Çünkü kim bilir kaç zamandır onlara samimiyetle dokunmadık, gözlerinin içine bakmadık, en sevdiği yemekleri hazırlamadık, oturup sohbetler eşliğinde yemek yemedik, vakit geçirmedik, bize göre saçma da olsa esprilerine gülmedik... Unuttuk gençleri unuttuk! Bu sebepten neyi yiyip neyi yemeyeceklerini bilemediğimiz için artık sık sık faka basıyoruz gençlerimiz konusunda... İnsanoğlu yakaladığının yoldaşı kaçırdığının berduşu olurmuş... İşte gençlerimiz yani namı alengirli Z kuşağını kaçırınca onları anlamaz olup berduşlar misali savrulduk her alanda... Özetle gençleri artık çözemediğimiz için ağzımızdan çıkan cümleler onlara hitap etmiyor, yemiyorlar, bize güvenmiyorlar, attığımız tüm oltalar boş dönüyor...
Halbuki biz X kuşağının çocukluğu böyle miydi? Hiç görmediğimiz öcülerin korkusuyla bile “öcü geliyor” dedi mi büyüklerimiz anında susardık, yatardık, bayılırdık, yerimize çivi gibi çakılıp uslu çocuk modunda gıkımız çıkmazdı... Çünkü onlara güvenimiz, sevgimiz, saygımız sonsuzdu! Ne derse büyükler doğrudur deyip itibar ederdik...
Evet o zamanlar öcüden korkan biz, şimdi Z kuşağı diyerek ötelediğimiz gençlere yaptığımız haksızlıkları unutturamadık haberiniz olsun! Onları ne korkutabiliyoruz ne de kazanabiliyoruz!
Gelelim Z kuşağı sandıkta ne yapacak meraklarına dair tespitlerimi sunmaya... Öncelikle Z kuşağı çok büyütülüyor ve abartılıyor bence... Bu kuşağın en belirgin özelliği “alayına isyan-alayına red-alayına bana karışmayın” ruh hali... Hele ki mevzu siyaset ve siyasetçiler ise vizelerinin rengi komple kırmızı! Kimseye geçit yok!
Muhalefet partileri “Z kuşağı bende” diyor, iktidar partisi “Z kuşağı bende” diyor...
O halde bizler Z kuşağını neden siyasi parti teşkilatlarında, mitinglerinde, etkinliklerinde coşkuyla göremiyoruz? Neredeler?
Neredeler biliyor musunuz; umursamaz ve kırgın ruh halleriyle evde telefon, tablet, oyun konsolu başındalar... Birkaç gün önce gençler ne halde diye sorduğumda aldığım şu cevap Z kuşağını tam anlamıyla özetliyor aslında;
”gençler mutsuz bir umutsuzluk içindeler... Mutluluk kavramını bilmiyorlar...”
Bu sebepten ben Z kuşağını 2023 seçimlerinde nötr bir etki ile göreceğimize inanıyorum yani siyasi partiler Z kuşağını yok sayıp eldeki verilerini baz alsınlar “son dakika sosyal medya üzerinden ikna edici ekstra bir yönlendirme” olmazsa!
Evet Z kuşağı “ne yerde ne gökte bir garip seferde” yalnızlığa doğru yol alırken hangi limana demir atacak belli değil henüz hatta sandığa gitmeme ihtimalleri çok yüksek bu sebepten bence evlatlarımızı bir o yana, bir bu yana çekiştirip sandığın can simidi olarak görmek yerine onların sevgi ve ilgi açlığını gidermek adına el birliğiyle hareket edilmeli...