Türk ve Müslüman olmanın verdiği müspet zaafları, kendi menfi amaçları için kullandılar. Sözüm ona, askerî okullardan atılanlar hep onların evlatlarıydı.
Türk milletinin zayıf noktalarını çok bilenlerden akıl aldıkları için, kırk yılda suistimâl etmedikleri değer, sızmadıkları yer kalmamıştı. Ama karşılarına onların akıl babalarından daha güçlü bir akıl ve irâde çıkınca, hemen en iyi bildikleri şeyi yapıp gizlendiler. Ama oyunlarına devam ediyorlar. Şeytânî bir inatla, bu millete ve ümmete kumpas kurmaya devam ediyorlar, kurulan tuzaklara yataklık ediyorlar.
28 Şubat sürecinde, İslâmî çevrelerin hemen hepsi darbe yerken, onlar okullarını devredecek kadar oyunun içindeydiler. Askerî okullardan atılanlar, iflas edip dükkânına kilit vuranlar, hep onların avı oldular. Gerçek mağdurlar yağmurdan kaçarken doluya tutulduklarını çok geç anladılar. Ama onlar, yâni FETÖ, sanki en büyük mağdur kendileriymiş gibi, yine iyi bildikleri bir şeyi yapıp salya sümük ağladılar.
Türk ve Müslüman olmanın verdiği müspet zaafları, kendi menfi amaçları için kullandılar. Sözüm ona, askerî okullardan atılanlar hep onların evlatlarıydı. Bunun sahte ispâtı için, kaynağı himmet zannedilen paralarla tazminatları üstlendiler.
Sözüm ona 28 Şubat’ta çekmedikleri çile ve eziyet yoktu. Araştırmacı gazeteciler, nedense onlara göz açtırmıyordu(!). Nereden geldiğini bilmediğimiz şefaat haklarını kullandıkları insanlar bile, onlar kadar mağdur(!) edilmiyordu. Dışarıdan bakınca, bu milleti ve Müslümanlığı onlar kurtaracaktı ve bu milletin ve bu dinin düşmanları sanki onlara cephe almıştı. Secde ettikleri alınlarını bile suistimâl etmekten çekinmediler. Kandırdılar, aldattılar, ihânet ettiler, nankörlük ettiler. Dünyâya açılmak için kurdukları okulların parası Türkiye’den gidiyordu, ama Türkiye’yi herhangi bir ülke gibi görecek kadar nankördüler.
Yeni Mağduriyet Oyunu
Allah, FETÖ’nün 15 Temmuz’daki hesaplarını ters yüz edince, kimisi kaçtı, kimisi saklandı, gerisi adâlet önüne çıkarıldı. FETÖ’nün aleyhinde tanıklık edenler, Pensilvanya’da hâin ilan edildi. Susanlara sabırlı olmaları telkin ediliyor. Onlar, tıkıldıkları hapishâne hücrelerinin Medrese-yi Yusufiye olduğu halüsinasyonlarını görürken, ağababaları uzaktan kumandalı işlere devam ediyor.
Pensilvanya’daki çiftlikte oturup korkudan çarşıya çıkmayanlar, güllü dallı şiirler okudu. Gülden, bülbülden, gülistandan teşbihler yaptı. Aklınca birilerini işâret etti. Başka işâretler de vardı. Kimisi tavşan rolünde kaçtı, kimisi tazı rolünde tutma gayretine girdi.
Ömrünün yarısından fazlasını verdiği davâda, “kardeşim” olarak adlandırılıp arkasında durulan Abdullah Gül, dönülmez akşamın ufku kadar geç bir vakitte çıkıp, aday olmayı kabul etmediğini açıkladı.
Erken seçim karârı alınmadan çok önce başlayan kulislerde adı konuşulan Abdullah Gül, kamuoyuna renk vermedi. Bir taraftan İyi Parti kurulup, FETÖcü peykesi boynuna asılırken, diğer taraftan Gül ile hedef şaşırtıldı. 15 milletvekili rezilliği için gelen emirle, kamuoyunun muhakeme terâzisinin kantarı bozulmaya çalışıldı. Güllü şiirlerle FETÖ’nün sâdece Gül’ü desteklediği imajı oluşturuldu.
Ancak daha üst plânlarında İyi Parti’yi mağdurmuş gibi göstermek var. 15 milletvekili rezilliği tepki çekince, 100.000 imza çıkışı ile şimdi “eyvallahı olmayan kadın”, “Türk Demir Lady” ve “mağdur parti” imajı yaratılmaya çalışıyor. Bu milletin dirâyetli ama mağdur olanın yanında durma refleksini harekete geçirmek için uğraşıyorlar.
Esas Dertleri Meclis
Aslında 24 Haziran’ın kazananının Recep Tayyip Erdoğan olacağını bal gibi biliyorlar. Ama yine hedef şaşırtıp sanki cumhurbaşkanlığında ciddi ciddi niyetleri varmış gibi davranıyorlar. Asıl dertleri, Recep Tayyip Erdoğan’ı cumhurbaşkanlığında zayıf hâle getirecek bir Meclis aritmetiği sağlamak. Yürütmenin başı olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın ihtiyaç duyacağı yasaları çıkarmada ayak direyecek bir Meclis yapısını elde etmek için uğraşıyorlar. AK Parti ve MHP seçmeninin dikkatini, cumhurbaşkanlığına çekmeye çalışırken, kendileri altı yüz milletvekilli TBMM’de 300+1 ile bürokrasiyi çalışmaz hâle getirmek ve Recep Tayyip Erdoğan’ın Meclis’i fes etme karârı alıp birinci dönemini kısa sürede harcamak istiyorlar.
Vatana, millete, devlete hizmet etmekle uzaktan yakından alâkası olmayan bu plânlar, elbette Cumhur Cephesi tarafından dikkatle izleniyor. Kurdukları “Sıfır Baraj İttifakı”nın getireceği ganimeti paylaşırken yaşayacakları kavgayı tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok. Zâten onların da istedikleri hizmet değil, kavga ve kaos.