Ve hayat şimdi; yaralı, gözü yaşlı, matemde!
”Hayat; onun yaralarını, sevinçlerini, gözyaşlarını, emeklerini gördüğün kadar anlamlı, değerli ve senindir...
Ve hayat şimdi; yaralı, gözü yaşlı, matemde!
İnsanoğluna düşen de sabırla, sükunetle ve azimle hayatın yarasına merhem olmak...”
Ne çok şikayet işitiriz kainatın bir türlü memnun edemediklerinden.. Alırlar, alırlar, alırlar da doymazlar ve mutlu olmazlar her ne hikmetse! Üç beş yıl öncesine kadar toplu taşıma araçlarını kullananların şimdilerde bir helikopterinin eksik olduğuna şahit miyiz? Ve tüm bunları ‘bir maaşla’ yapıyorlar ya işte orada beyinler dumura uğruyor! Ve açgözlülükle her şeyi silip süpürürken kimselere kırıntılarını bile silkelemezler ya işte buna yağar tüm lanetler ve ahlar...
Velhasıl-ı kelam büyük bir kesim piranhalar misali sadece talana güdümlüyken diğer küçük kesim de kendi dünyalarında huzur ve mutluluk veren ‘hayırlı kazançlar’ yolunun yolcusu olmayı benimsiyor...
Onların ki ‘hayata gönüllü’ olmak, onların ki ruhunu korumak, onlarınki vicdanına sımsıkı sarılmak, onların ki dosta yönelmek, onların ki eyvallahsız kahkahalara pervane olmak, onlarınki hayatı görmek ve sevmek, onlarınki ‘bir var olasın’a meyletmek, onlarınki ‘zararım kendime aman kimsenin ahını almayayım’ demek...
Kısaca onlarınki zamanı gelince ‘hayat treninden lanetler eşliğinde tekme tokat atılmak’ değil tam aksine zamanı gelince dualarla uğurlanmak ve aradan uzun yıllar geçse dahi nesillerin sevgiyle ‘insan gibi insandı’ demesi...
Yıllar öncesinden benimsediğim hayat felsefemdir; ‘Kıyamet koparsa bir gün, bil ki sebebi masumların ahıdır...’ cümlem inanıyorum ki çoğumuzun felsefesi. Lütfen hep öyle kalın çünkü kainatta öyle bir yer var ki, er veya geç yaydığınız enerji oraya çarpıp size geri dönüş yapıyor... Aldığınız dualar da lanetler de size ilahi güdümlü!
Evet insanoğlu bir virüsle alt üst oldu! Mars’ta, Ay’da, orada, burada cirit atan insanoğlu şap diye oturdu kıçının üstüne! Hem de ne oturmak adeta çanağı kırdı! Dünya’yı robotlara emanet edip birbirini çiğ çiğ yiyen insanoğlu zerre virüs karşısında çaresizce ölümleri izliyor şimdi! Çıkıp ‘hani nerede füzeleriniz, petrol savaşlarınız, dinler üzerinden yürüttüğünüz polemikler’ diyesimiz var da hadi neyse büyüklük her zaman ki yine bize kalsın diyoruz...
Henüz tam olarak keşfedilemeyen ve sonuçlarının nereye varacağı bilinmeyen bir virüs ile karşı karşıya dünya. Tek gerçek ‘hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Vahşi kapitalizmle birlikte pek çok sistemin sonu gelecek. Çin’in dünya lideri olmasıyla birlikte aza kanaat etmeyi öğreneceğiz, deliler gibi koşmayı değil insan olmayı belki de yeniden anımsayacağız, kendi içimize çekileceğiz, görevini layıkıyla yapacak emekçileri isteyeceğiz, yanımızdaki vefalı iyileri ve nankör kötüleri daha iyi göreceğiz...
Ya sonra? Sonrası belli elbette. Yüzyıllar öncesinden dile getirilen kehanetlerin ışığında bir kez daha anladığımız şu; ‘yazılmışı oynuyoruz paniğe hiç gerek yok!’
Yapmamız gereken sadece iki şey var; ‘kasırgalarda en az hasarı almak için sağduyulu ve aklı selim davranmak, darı ambarına düşünce de egodan uzak adalet ve vicdan duygularıyla hareket etmek’
Hayatı görmeyi unutmayacağımız ve kainattan çalmadan değer katacağımız günlere...