İçinden geçmekte olduğumuz iç ve dış kaynaklı döviz artış sürecinde futbol kulüplerimiz de her geçen gün içinden çıkılamaz bir duruma sürükleniyorlar. Maalesef.
Amerika'nın 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası uyguladığı ambargo ile yerli silah üretimine mecbur kalışımıza benzer bir itekleme ile UEFA Finansal Fair Play uygulaması ile de masrafları kısarak ve alt yapıya yönelerek "ayağımızı yorganımıza göre uzatmaya" mecbur kalışımız, sebep-sonuç ilişkisi içinde bizim hayrımıza netice verecek gibi gözüküyor.
Cem YILMAZ'ın reklam yıldızı olduğu yıllardaki bir sahneden aklımıza kazınan "eğitim şart" klişesinin aslında ne kadar önemli bir tespiti içerdiğini yaşadıkça görüyoruz; hakikaten "eğitim şart".
Süper Ligimizin başlamasına sayılı günler kala (sezonun ilk maçı 10 Ağustos Cuma akşamı Ankaragücü-Galatasaray) özellikle Avrupa'da Ülkemizi temsil edecek takımlarımız başta olmak üzere, bir transfer telaşesi yaşanıyor.
Ya da "Titanic Battı" diyebiliriz. Hafta içinde salı akşamı başlayıp geceye doğru devam eden "Ulusa Sesleniş" programında Fenerbahçe Başkanı Ali KOÇ'un dediklerinden anladığımızın en özet hali olarak.
Uzun süren sessizliğini pazar günü sosyal medyada yaptığı paylaşımla bozdu Mesut ÖZİL. Bu paylaşımda, nazik bir dille bütün düşündüklerini açıklıkla ifade etti.
Geçen hafta Pazar akşamüzeri hemen hemen aynı saatlerde iki komşu coğrafyada, iki tartışmalı pozisyonun ardından yöneticiler Video Assistant Referee (VAR)'a müracaat ettiler. Ortaya çıkan sonuçlar bize; bizi beklemekte olan akıbetimiz hakkında fikirler verdi ve bazı serbest çağrışımlara yol açtı.
Emel SAYIN'ın billur gibi sesinden yıllardır dinlediğimiz, Hulki SANER'in Nihavend makamındaki bestesi; "rüyalar gerçek olsa, seni her gün görürdüm, o incecik beline sarılarak yürürdüm, sabah olmasın diye güneşi durdururdum..." diye devam eder hepimiz hatırlarız.