​PSİKOLOJİK MAHKUMLUK

Fehmi KETENCİ 18 Haz 2023

Fehmi KETENCİ
Tüm Yazıları
Yaşamı standartlaştırmak, direncin giderek zayıflamasına neden olur.

      Yaşamı standartlaştırmak, direncin giderek zayıflamasına neden olur. Asıl önemlisi ise, insanın kendisine yükleyebileceği olumsuzluğa mahkum yaptırımlarından en ağırına teslim olması demektir. İnsan, yaşamın var olan tüm evrelerinde otomatikleşmekten olabildiğince uzaklaşabilmelidir. Aynı ortamlarda otomatiğe sabitlenmiş bir yaşam biçimi, farkında olmadan statikleşen bir yaşam havuzunda mahkum olmak demektir, bundan mutlaka hızla kurtulabilmek gerekir. Vücut direncini güçlü tutabilmek için mutlaka harekete ve kolay uyum sağlayabileceği yer ve mekan değişiklilerine ihtiyaç hissedecektir. 

      Bunu neden yazdım, bir örneklemi var mı, birazcık söz etmek isterim. Beni bilenler ve tanıyanlar tüm yaşamım boyunca sürekli aktif olmanın yolunu bulan ve yaşamın tüm hareketliliğini bilerek uygulamaya çalışanlardanımdır. Yaşamında; hüzün, üzüntü ve doğal olarak da bu biyolojik oluşumların var olduğu ortamların ortaya çıkardığı tüm düzenleri değiştiren bozan şeylerden olabildiğince uzak durmaya özen göstermişimdir. Böylesi duyguların üzerimde yerleşerek yaşam biçimimi etkisi altında bırakmasına, standartlarımı monotonlaştırmasına ve yaşamıma oturttuğum biçimin bozulmasına hiçbir zaman izin vermemişimdir. 

      Yaşamın olağan akışı içinde üzüntü, hüzün ve anlık gelişen tüm olumsuzlukların yarattığı streslerin vücudumuzdaki hasarlarından olabildiğince uzak durabildim her zaman.. Doğal olumsuzlukların yaşamımıza yüklediği hasarların bizleri nerelere sürüklediği konusunda oldukça etkin araştırmalar yaptım, deneyimler gözlemledim. Vardığım sonuçlardan edindiğim bilgilerden dizayn ettiğim ve uygulamaya çalıştığım bir yaşam biçimim var. Buna göre, oluşturduğum bir yaşam mühendisliği sonrasında varlığına güvenerek sırtımı dayadığım bir yaşamım var.. Ve bu durumda kendimi oldukça güvende hissediyorum. Şu sıralar 75 yaşına gelmiş olmama karşın Allah’a şükür ki bu yaşın yarattığı doğal tahribata karşı olabildiğince direnç depolayabilmişim. 

      Yetmişbeş yaşın kurgusunda hep varolan hareketlerde, uzunca süreye yaydığım ve tümüyle kontrolümde olan, aşırı alışkanlıklara asla heba etmediğim bir yaşam mühendisliğinden beslenen  uygulama biçimim var. Eğitim yaşamımın liseden mezun oluncaya kadarki bölümü, Doğu Karadeniz’ın mavi, yeşille size kucaklayan doğanın tüm güzelliklerini konuklarına sunan yemyeşil ili Rize’de geçti. Bu sürecin ortaokul ve lisedeki iki yılında İstanbul’da okuduktan sonra mezuniyetimı Rize Lise’si Fen bölümünde tamamladım. Üniversite imtihanları sonrasında bir yılımı İstanbul Özel Kadıköy Mimarlık’ta geçirdim. Ardından çok istediğim Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü’nde beş yıllık lisans, iç mimarlık ve grafik sanatlar bölümlerinde ihtisas eğitimi ve ardından başlayan gazetecilik dönemi beraberinde İstanbul ve Kocaeli’de iletişim ve güzel sanatlar fakültelerinde bu yıl başına kadar aralıksız 39 yıl süren öğretim üyeliğim. Bu arada 1992 yılında gazetecililikten emekli oldum. 

      Kısacası, Miliyet Gazetesi’nde ve diğer yayın kuruluşlarında süreli yayınlar dergileri üretimi, yöneticiliğinin yanı sıra 39 yıl aralıksız süren üniversitelerde öğretim üyeliği, profesyonel futbolculuk, futbol hakemliği gibi, dolu dolu yaşamım olabileceğinden daha da fazlasıyla çok hareketli geçti. Bu hareketli yaşam içinde “keşke şunu da yapsaydım” diyebileceğim başka bir özentim olmadı. 

      Şu sıralar bir yıldır hareketl yaşamımı biraz olsun hafifletmek gereği bazı işlerden feragat ettim. Öncelikle öğretim üyeliği görevlerimi tümüyle bıraktım. Yürüyüş dışında spor da yapamıyorum. Gazeteciliğimi YeniBirlik’te yazdığım köşe yazılarıyla sürdürmeye çalışıyorum. Bu arada, onbeş yıl once yayınlanan görsel iletişim tasarımı içerikli iletişim ve grafikte kaynak ders kitabımın yenilenmiş yeni baskısını hazırlama çalışmalarımın yanı sıra iletişim ve grafik tasarım içerikli dört yeni kaynak kitap hazılıklarımı sürdürüyorum.

      Sozün kısası; bu yaşıma gelmiş olmama, “psikolojik mahkum” gibi yaşayan gibi hissetmeme karşın kendimi fazla yorgun hissetmiyorum. Yaşam mühendisliği konusunda direncimi daha ne kadar dingin tutabilirim konusunda kafa yormayı ve yeni planlar yapmayı da ihmal etmiyorum.

      Bu arada, tüm bunları yapan birisi olarak hala kendimi iyi hissedebiliyorsam yaşam mühendisliği konusunda sağlığımı olabildiğince iyi yönetebilmişim diyebilirim. Direncim hala olması gerektiği dinginlikte. Fazla bir şey kaybetmemişim. 

      Kaybetmemişim diyorum ama, diyabet hastası olduğumu asla unutmadan, şekerin vücudumu teslim almasına meydan vermiyorum. Vücudum üzerindeki etkisini kontrol etmekte oldukça başarılıyım diyebilirim. Üç aylık Ggriye dönüş ve günlük şeker ölçümlerimin sonuçları olması gelen sınırları içinde uzun zamandır.

      Yaklaşık üç ay önce bir gecede ortaya çıkan kalça ve dizlerdeki kireçlenme nedeniyle yaşadığım yürüme zorluğunun tedavisi ile uğraşıyorum. Bu da nazarlık olsun diyorum. Buna rağmen stresli değilim ve yapmam gerekenleri aksatmama bilincindeyim.

      Yazıya girerken yazdığım gibi; aynı ortamlarda otomatiğe sabitlenmiş bir yaşama farkında olmadan mahkum düşmemek ve varolan bu psikolojik baskıdan hızla kurtulmak gerekir. Zayıflayan vücut direncini yenileyebilmek için mutlak uyum sağlayabileceği yer ve mekan değişiklilerinden destek almak zorundadır.