ÖLÜM GRUBU DERKEN?

Mustafa YAŞAR 29 Haz 2016

Mustafa YAŞAR
Tüm Yazıları
Fatih Terim, 2016 Avrupa Şampiyonası öncesi Türkiye'nin grubundaki rakiplerini değerlendirmiş ve A Milli Takımımızın yer aldığı D Grubu'nu "Ölüm grubu" olarak nitelendirmişti.

Fatih Terim, 2016 Avrupa Şampiyonası öncesi Türkiye'nin grubundaki rakiplerini değerlendirmiş ve  A Milli Takımımızın yer aldığı D Grubu'nu "Ölüm grubu" olarak nitelendirmişti. Aynı Terim değerlendirmesinin detaylarında  "2016'daki grubumuz ölüm grubu. Bir Dünya Şampiyonu, bir Avrupa Şampiyonu ve iddialı bir Hırvatistan ile mücadele edeceğiz" derken acaba bugünlere o günden kılıf mı uyduruyordu diye düşünmeden de  edemiyor insan! Öyle ya... Önce millilerimiz tek galibiyet alarak elendi gruptan. Yendiğimiz tek takım Çek Cumhuriyeti de bizimle beraber gruba veda ederken geriye İspanya ve Hırvatistan kaldı ki.. O iki takımda son 16’da kupaya veda etmekten kurtulamadı. Anlayacağınız ‘Ölüm grubu’ söylemi havada, bizim de hevesimiz kursağımızda kaldı. Hele ki turnuvanın son 16 turunda İzlanda’nın İngiltere’yi elediğini görünce sorular başladı.

Hani ölüm grubundaydık hocam?

Hıncal Uluç der ki...

Hıncal abi (Uluç) yazmış ve: Serdar Aziz, yılın en önemli transferlerinden biridir.  Galatasaray, Emre Mor'da yaptığı hatayı bu defa yapmamıştır. Benim gibi gözü hücumda olan birisine Kalli (Feldkamp) bir Florya sohbetimizde "Niçin işe iki savunma adamı alarak (Stumpf ve Götz) başladın" diye sorduğumda şu dersi vermişti. "Gözü kara hücum etmek için savunmanın sağlam olması şart da ondan.."  Bugün Milli Takım'da da gördük Bu ülkede stoper yok. Galatasaray'da tonla isim var, ama.. Hepsinde bir "Ama" var..

Galatasaray ülkenin en iyi stoperini alarak, üstelik onun baş rakiplere gitmesine engel olmuştur bir.. UEFA kararı gereği, kadrosunu yarı yarıya küçültmesi gereğine de uygun davranış, üç verip, bir almıştır, iki.. Giden üçe sözleşme gereği vereceği toplam para, Serdar Aziz'e verilenin iki katıdır. Yani tasarruf da edilmiştir, üç. Daha ne olsun? demiş. Doğrusu bu ya ben olan bitene hiç bu açıdan bakmamıştım. Bir başka deyişle bakamamıştım. Yazıyı okuyunca 'budur' dedim ve 'altına imza mı atarım' diyerek paylaşıyorum. 

Sosyal medyanın sözde gazetecileri! 

Sosyal hayatını şimdiki nesil gibi sosyal medyada yaşamamış biri olarak doğrusu bu ya daha ziyade mecburiyetten bulunduğum tek sözde sosyal medya platformunda gördüklerime hala şaşkınlık ve bir o kadar da kızgınlıkla bakmaktayım.

Kısa bir süredir twitter kullanıyorum. Daha doğrusu kullanmamak için direniyorum. Bugün yarın kapatırım hatta. Sözü şuraya getireceğim. İşim gereği  ilgi alanlarım var. Twitter’de o kapsamda yazılanları takip edip, okuyunca inanın bana bir haller oluyor. Örnek mi? Vereyim. Bir kere benim gördüğüm ama camianın hiç tanımadığı herkes gazeteci  sosyal medyada ! Belli ki sosyal medyadan anladıkları orada bulunmak için medya mensubu olmaktan ibaret bu kafaların !

Yoksa gazetecilikten uzaktan, yakından alakası olmayan bu insanların twitter, facebook  v.s yerlerde kendilerine gazeteci demesinin başka ne anlamı olabilir ki? Sonrasında daha vahim olanı ise şu. Kendi kendilerine gazeteci ünvanı veren bu insanlar bir bakıyorsunuz asıl işi gazetecilik olan diğer insanlara abanıyor. Neymiş efendim ‘Sizi cebimden çıkarırım, Siz kimsiniz ki. En çok ben bilirim’ ya da Ali’nin bilmem nereye, Veli’nin oraya buraya transferini ilk ben yazdım, ben bildim’ gibi bir dizi saçmalık. Bunları yaparken hakaretin, iftiranın, edepsizliğin de biri de bin para ha !!! Uzatmayayım. Sosyal medyanın benden yana çarpıklıkları bundan ibaret değil elbette. En son Fatih Terim’in kızına yapılanlar hangimize ‘Edep ya hu’ dedirtmedi ki? ALLAH akıl, fikir versin. İnanın daha fazla diyecek bir şeyim yok bu a-sosyal medyanın sözde gazetecilerine. Şimdilik bununla yetinsinler. Olurda kantarın topuzunu kaçırmaya devam eden olursa... Onu da başka zaman yazarız meşrebimizce. 

Hoş geldin Süleyman Korkmaz  

1995 yılında FOTOSPOR’da Galatasaray muhabirliğine başladığımda tanıdığım insanlardan biri idi Süleyman Korkmaz. Sonrasın da 2008’de çok kısa bir süre yine FOTOSPOR’da birlikte teşviki mesaide bulunduk. Ben bu meslekte  büyüklerime her zaman sevgi ve saygıyla yaklaştım hep. Süleyman abi de sevdiğim ve saydığım büyüğümdür. Küçüklerime de aynı sevgi  ve saygıda da kusur etmedim. Bilen bilir. Spor gazeteciliğinin etkin olduğu, gazetecisinin itibar gördüğü o yıllar artık çok geride kaldı. Mesleğin geldiği noktaya dair söylenecek çok söz var. Benim açımdan en üzücü taraflarından biri ise Elinde muz kabuğu ile dolaşan gazetecilerin zamanında olmamız şimdilerde.

İstihdam edilenin belki de 100 katı işsiz gazeteci  ordusu var ülkede. Yıllarını bu mesleğe vermiş birçok değerli insan ise bir köşede gazete köşelerinden uzaklaşmış, uzaklaştırılmış durumda. Süleyman abi de onlardan biri idi ne yazık ki. Nedenlerini kendi yazar inşallah orasına ben girmeyeyim. Benim diyeceğim ise şu. Spor medyasında olmamasını eksik sayıp naçizane benim davetimle gazetemiz yazar kadrosunda  artık Süleyman Korkmaz. Hala meslekte ki ilk günü gibi heyecanla ve meslekteki olgunluğunun farklılığıyla yazıyor. Cuma günleri yayınlanan köşesinde ki her fikri benim için çok muteber. Gündemi kendine has yorumlayan Süleyman abi kıymetini bilene bir cevher. Bu gazeteyi alıyor ve Süleyman abinin yazılarını okuyorsanız inanın çok şanslısınız. Yok hala okumadıysanız meramım da o ki: Lütfen Süleyman Korkmaz ‘ı okuyunuz. İnanın ‘Benim’ diyenden çok daha iyi yazıyor. Biraz gecikti ama ‘Hoş geldin Süleyman abi’ Ben seni zevkle okuyorum.