​Donald Trump, Amerika'yı Paris İklim Anlaşması'ndan çekecek.

Donald Trump, Amerika’yı Paris İklim Anlaşması’ndan çekecek. Arka planını bilmeyenler için anlaşılmaz uluslararası anlaşmalardan biri olarak yorumlanabilir. Ama öyle değil.

Öncelikle dünyanın aklı başında insanları yıllar önce fark ettiler ki havalar ısınıyordu. Yani dünyanın ortalama ısısı yükseliyordu. Isı yükselince bir sürü de anormali beraberinde geliyordu. Araştırdılar, araştırdılar ve fark ettiler ki havada bulunan karbondioksit gibi zararlı gazlar arttığı için bunlar oluyordu. Peki, karbondioksit neden artıyordu? Çünkü insanlar kömür ve petrol gibi fosil yakıt kullanıyor, bunlar yanınca da havayı mahvediyordu. Buna bir de ağır sanayi tesisleri eklenince iş iyice içinden çıkılmaz hale geliyordu.

Bu zengin ülkeler ilk önlem olarak kirli sanayi üretimlerini Çin, Pakistan, Bangladeş gibi paraya ihtiyacı olan, çevre kirliliğini çok da takmayan ülkelere yönlendirdiler. Sonra fark ettiler ki kirlenen hava kendilerinin de soluduğu aynı hava. En sonunda kendi ülkelerinde katı sınırlamalar getirdiler.

Bu zararlı gazlarla mücadelenin bir de yan etkisi vardı. Sanayi üretimini sınırlıyor veya geriletiyordu. Bir anlamda zararlı gaz salınımını engellemekten söz edilince, bu sanayii de engellemek anlamına geliyordu. Bu sanayinin kullanacağı enerji nereden ve kaça üretilecekti? Alternatifi, devasa paralar harcayıp filtre sistemlerine yatırım yapmaktı. Ama onun da hem inşa, hem de işletim maliyeti yüksekti. Batılı ülkeler sanayi üretiminden uzaklaştıkça, kimi gelişmekte olan ülkeler kirlenseler de hafif hafif toparlanmaya başlamışlardı.

İşte Trump bu arada devreye girdi. Başkanlığı kazanacağına ihtimal verilmeyen zamanda bile, bu iklim tartışmalarını Çinlilerin bir dedikodusu olarak nitelendirdi. Sonra bildiğiniz gibi Başkan oldu ve duruma el koydu.

Şimdi altında kendi ülkesinin de imzası bulunan Paris İklim Anlaşması’ndan çıkacağını söylüyor. Temel derdi, ülkesindeki kömür üreticilerini korumak. Çünkü kömür son derece pis bir fosil yakıt. Yandığında bir sürü gaz ve kül çıkartıyor. Ama diğer taraftan istihdam sağlıyor. Yani Amerika ülkesinde başını çektiği çevrecilik hareketini çıldırtacak bir şekilde artık bu “Kirli” yakıtın önünü açmaya çalışıyor.

Avrupa bu duruma tabii ki karşı. Hatta dünyanın en fazla kirli gaz üreticisi olan Çin bile. Çünkü Amerika’nın iklim anlaşmasından çekilmesi demek, ağır sanayinin tekrar canlanması anlamına geliyor. Bu da bu tip yatırımların Çin yerine Amerikan topraklarına yapılabileceği anlamına geliyor.

Tabii işin bir de diğer yönü var. Ne kadar zengin olursan ol, iklimi (Henüz) kontrol edemiyorsunuz. Eriyen buzulları, bozulan havayı. Hal böyle olunca Amerika ile Afrika’nın göbeğindeki bir kabile hemen hemen aynı şekilde olumsuz etkileniyor. Üstelik muhtemelen Amerika, daha çok etkilenecek bile. Bu durum en azından felakette eşitlik sağlamış görünüyor. Amerika zenginlik içinde kirli hava soluyacak, Afrika’daki fakirlik içinde.

AİHM İÇ TÜZÜĞÜNÜ DEĞİŞTİRDİ

Yaşanan tartışmaları biliyorsunuz. Zaten haber sayfaları onlarla dolu. Türkiye özellikle gazetecilere yönelik uygulamalar yüzünden eleştiriliyor. Başı Avrupa ve Amerika çekiyor.

FETÖ soruşturmaları ile bağlantı kurularak kimi gazete ve gazetecilere yönelik tutuklamalar içimizde de tartışılıyor. Kimi bir tarafta, kimi başka bir tarafta. Ama açıkça görülüyor ki, kantarın topuzu kaçırılabiliyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, belki sadece Türkiye’ye yönelik değil ama Türkiye’ye de yönelik olarak dün iç tüzüğünü değiştirdi.

Mahkeme, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde öngörülmüş bir hakkın kullanımıyla doğrudan bağlantılı olarak gözaltında ya da tutuklu olan bireyler tarafından yapılan başvuruları da bundan böyle “acil” koduyla işleme koyacağını” açıkladı. Bu tür başvurular bundan böyle “1'inci Kategori” başvurular olarak işlem görecek.

Anlayacağınız, AİHM’nin kısa bir süre sonra Türkiye’den gazeteciler tarafından yapılan başvuruları öncelikli olarak işleme koyması ve savunma istemesi bekleniyor.

Diyeceğim o ki, zaman zaman tutuksuz yargılanmanın esas olduğu konusunda ettiğimiz sözler bir an önce uygulamaya geçirilse. Ucu fikir ve söz söyleme özgürlüğüne dayanan, FETÖ ile mücadeleyi sulandırma tehlikesi bulunan bu tip uygulamalarda hassas olunsa. Daha iyi olmaz mı?