KÖPRÜ DE ÇOK UZUN!

Murat BAŞARAN 05 Tem 2016

Murat BAŞARAN
Tüm Yazıları
Sosyal medya her türlü palavranın desteksiz atıldığı bir paranoya âlemi…

Sosyal medya her türlü palavranın desteksiz atıldığı bir paranoya âlemi… Adam Osman Gazi Köprüsü ile ilgili bir yazı yazmış, akıllara zarar. Üslup gayet iyi… Giriş, gelişme ve sonuç anlamında geçer not alacak kadar vasatın üstünde. Rakamlarla iddia ettiği de şu: Osman Gazi Köprüsü, Ak Parti tarafından devlet ve millet zarara uğratılarak bir takım şirketlere peşkeş çekilmiş.

Ne zor şey… Marmaray’a karşı çıkıp tepineceksin… Ama sonra bu tepinmelerin sızlanma boyutunda Marmaray seyahatleri sırasında devam edecek. Karşı çıktığın bütün köprülerden geçeceksin… “İşte bu!” diye heyecanla gösterebileceğin, övünebileceğin, örnek vereceğin bir “eser” olmayacak. Doların 1,5 TL olduğu zamanda yapılmış ihalenin rakamlarıyla öyle ustaca oynanmış ve araç geçiş sayıları ile garanti edilen rakamlar öylesine çekiştirilmiş ki, ilk anda bir kısım insafsızlara köprünün can acıtacak kadar uzun geldiği gerçeğini unutuveriyor insan. Geçmiş olsun deyip, uzatmamak lazım…

“Geçmiş olsun” temennisinin iki boyutu var. Olan oldu anlamında ilki. Diğeri de şifa dilemek hastalık için… Bu zihniyete, ikisi de geçerli. Şifa diliyorum çünkü gerçekten hastalık… Üstelik bir konuda bilgi edinirken ve fikir sahibi olurken ön yargılardan arınamamak en tehlikeli hastalık.

-Bak, İsrail’e atıp tutuyordu. Şimdi gidip anlaşmaya çalışıyor.

-Ne oldu? Uçağını düşürüyordun hani. Rusya’sız yapamıyor musun?

-Mavi Marmara için o gün ne diyordu? Bugün neler söylüyor?

-Dış politikayı berbat ettik. Suriye ile olan bitene bak…

-Gerici bunlar, örümcek kafa…

Estek, köstek…

Tekrar edelim: Bir konuda bilgi edinirken ve fikir sahibi olurken ön yargılardan arınamamak en tehlikeli hastalık. Bilgiye ulaşamazsın. Fikir sahibi olamazsın. Bilgin olmadan, fikrin varmış gibi boş boş konuşursun… Bakarsın Gebze’den girmişsin köprüye, çağdaş İzmir’e çağdaş çağdaş giderken sallıyorsun habire… Bunun sonu, millete hakarete varır… “Bidon kafalı…” dersin kendi halkına… Ekmek aldığın bakkalı “Göbeğini kaşıyan adam” diye aşağılarsın… Çıkıp, “Bu millet kime oy vereceğini bilmiyor!” diye bağlarsın işi… Sonra kulak kesilirsin umutla: Fakat ne postal sesi var. Ne balans ayarı…

İşin doğrusu şu ve hep aynı yerde kilitleniyoruz: Alternatif yok! Bundan hepimiz muztaribiz. Fakat… Tembeliz. Misal CHP… Dört gözle Meral Hanım’ı bekleyen CHP’liler, yanlış yatak odasında, nasıl huzurla uyuyacaklar? Misal İHH’dan medet umanlar… Hiçbir “aslında öyle demek istemedik” açıklaması, niyet bozukluğunun çöküntüsüne iyi gelmez, bilmiyorlar mı? Netice? Ben de köprüden geçiyorum… Biraz pahalı evet… Epey uzun… Olmuş yani… Nasıl olmuşsa… Olmuş. Hayırlı bayramlar.