Amerika malum. İran düşmanı. İsrail ile birlikte.
Ellerinden gelse hemen dalacaklar. Bir yandan Körfez ülkelerini örgütlüyorlar, diğer yandan Suudi Arabistan’ından Mısır’ına kadar Arap ülkelerini. Amaçları İran’ı çevrelemek. Tek eksikleri Türkiye. Eğer Türkiye’yi de bu ortaklığa katabilseler keyiflerine doyum olmaz.
İran’da benzer duyguları Amerika için besliyor. Hisler karşılıklı yani. İsrail için düşündüklerini söylemeye bile gerek yok. Ekonomisini alt-üst etme pahasına sağlayabildiği her yerde etkinlik sağlamaya çalışıyor.
Ama ikisinin ortak bir noktası var. PYD sevgisi. Meğer ne çok severlermiş PYD’yi ve onun silahlı kanadı YPG’yi. Amerika başlangıçta “DEAŞ ile mücadele” adı altında PYD ile ittifak kurdu. DEAŞ bitince söylem değişti, “Bölgedeki İran etkinliğini kırmak” oldu. İran ise İsrail uçaklarının bombalamalarına rağmen Suriye’de var olmaya, tutunmaya kararlı. Yani bildiğin sahada çatışıyorlar.
Ve Zeytin Dalı Operasyonu ile Amerika ve İran aynı noktada buluştu. Türk Silahlı Kuvvetleri ve Özgür Suriye Ordusu Afrin’e doğru harekete geçince ikisi de aynı şeyleri söylemeye başladı.
Alın ikisinin açıklamalarını üst üste koyun, neredeyse aynı anlamlar içeren değişik kelimelerle oluşturulmuş metinler olduğunu göreceksiniz.
Bir Amerikalı “Yetkili” açıklama yapıyor, bir İranlı “yetkili.” Bıraksanız sahada birbirlerinin boğazına sarılacak ülkeler bu konuda aynı fikirdeler.
İran’ın kimileri tarafından yere göğe koyulamayan “Diplomatik ustalığı” (Ki bana göre böyle bir şey yok. Öyle olsa koca ülke on yıllardır ambargolar altında tarumar olmaz) burada işlemiyor. Hiçbir kimse de demiyor mu ki “Yahu bu Türkiye bana karşı oluşturulan çembere katılmadı. Biz ne yapıyoruz?” Hadi onlar demiyor. Peki bin tane “Düşünce kuruluşu” olan Amerika’da bir kişi de çıkıp, “İran’ın bu kadar karşı çıktığı harekata biz niye karşı çıkıyoruz arkadaş. Neden İran ile aynı şeyleri söylüyoruz?” diyemiyor mu?
Tabii ki iki tarafın da derdi başka. Ama bu derdin ilacı bu yaptıkları değil.