Alt-üst soy araştırması, bir çok bilinmeyen aile sırlarını da alt-üst etti.
Milyonlarca kişi e-Devlet'e akın etti. İlk kez böylesi organize olmayan toplumsal dijital bir akın başladı.
Ben şanssız olanlardanım. Çünkü iki kez baktım. İkisinde de aynı şey yazıyordu: "Nüfus Müdürlüğü'ne gidiniz." Belki ileri tarihlerde kayıtlar daha düzenli hale gelir de ben de "Yaşar ne yaşar, ne yaşamaz" durumundan kurtulurum.
Ama bu durum ellerinde soy kütükleri ile dolaşıp "annesinin, annesinin, babasının, annesi" gibi terimleri peş peşe sıralayıp soyağacını kafasında oluşturmaya çalışanları gözlemlememe engel olmadı.
Geleneksel eğilimimizdir. Hepimiz kendimizi, kendi kafamızda bir yere koyduğumuz için soyumuzda mutlaka "Önemli" birileri bulunduğunu düşünürüz. İşte ilk yıkılan bu "umutlar" oldu. Aile efsaneleri yerle bir. Kiminin soyu 150 yıldır aynı köyden çıkmamış. Bırakın çıkmayı yan köyden kız bile almamış. Yani öyle "Soyu saraya dayanan" adamlar değiliz. Hatta bir çoğumuzun soyu kentlere bile dayanmıyor. Zaten bütün Osmanlı sülalesi 100 yıl geçtikten sonra bile bir avuç insan. Yani öyle ucundan, bucağından katılabilecek bir "Kitle" yok.
İmparatorluk yıllarında, nüfus sayımlarına yeterli önemin verilmeyişi, geçmişte sınırlarımız içinde bulunup da sonra elden çıkan topraklarda doğumlar olması ve bildiğiniz o zamanların bürokratik düzensizlikleri sağlıklı bir veri tabanı oluşturulmasını engelliyor.
Ancak yine de yapılan iş çok önemli. Önemli olduğu da bu kadar talep görmesinden belli. Belki bu alt yapı sadece kişinin kendi soyundan değil akraba ağaçlarının oluşturulmasını da sağlar. Böylece ortalık daha da bir şenlenir. Belki soyumuz saraya dayanmasa da önemli bir aileye kız vermişizdir.
Bu hengame içinde merakla soyağacını inceleyen bir dostum annesinin, büyükannesinin babasının adını görünce çok şaşırdı. Çünkü büyükbabanın adı Kirkor'du. Yani Annesinin, Anneannesi Ermeni idi. Bunda hiç kötü bir şey yok. Hatta Anadolu gibi bir coğrafyada çok da normal. Ancak dostum bunun böyle olmasına değil, bu durumun ailesinde hiç konuşulmamış olmasına şaşırıyordu. Belli ki bir aile "Sırrı" olarak tutulmuş. Annesinin bile durumdan haberi yoktu. Komşudan öğrenildiği söylenen Ermenice kelimeler meğer evde konuşulanlardan akılda kalanlarmış.
Tarihler aşağı yukarı geçmiş yüzyılın başını gösteriyor. Anadolu'da herkesin birlikte yaşadığı zamanlara denk geliyor. Dostumun büyük büyük büyük annesinin başından geçenler belki büyük bir aşk hikayesiydi, belki de büyük bir dram. Ama ne olursa olsun bu aslında hepimizin Anadolu topraklarının bir yansıması olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Hepimiz Anadolu kadar iç içe geçmişiz. Benim önerim: İster ücra bir dağ köyünden, ister paşa soyundan gelin ama mutlaka bugünün tadını çıkarın..