DENİZE NAZIR DİPLOMA HAZIR

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Eğitim camiasının temel dertlerinden biridir özel okullar ve devlet okulları arasındaki eşitsizlikler.

Eğitim camiasının temel dertlerinden biridir özel okullar ve devlet okulları arasındaki eşitsizlikler. Bazı özel okullar, sadece finansal çarklarını döndürebilmek için gelen her öğrenciye kolay yoldan diploma vereceklerini vaat ederler. Bunun kafiyeli tanımı: Denize nazır, diploma hazır. 

Fiziki imkanları da geniş olan bu okullarda öğrenciler, yerler içerler ve zorlukla karşılaşmadan mezun olup müsaade isterler. Sonra kendilerine aynı imkanı sağlayan bir özel üniversite bulurlar ve diplomalarını alırlar. Sonrasında zaten aileleri zengin olduğu için bir iş kurarlar, diplomalarını ofislerine asarlar ve yanlarında çalışanlara emir yağdırmaya başlarlar. Hayat eşitsizliklerle, adaletsizliklerle doludur. Ama hiç bir şey gerçek başarının yerini tutmaz. Gün gelir, zenginlik gider ve tüm o boyalı tablo birden dökülüverir. İnsanın kendisiyle kalanın sadece tırnaklarıyla kazıyarak kazandıkları olduğunu görür. Nitekim Milli Eğitim Bakanlığı notları şişiren özel okullara yönelik sıkı denetim getirecekmiş. İsabet olmuş. 

Yarıyıl tatilinde kafayı taktın öğrencilere, servet düşmanı gibi de görünüyorsun, derdin ne diye aklınızdan geçiyor olabilir. Lafı hepimizin bildiği bir gerçekten hepimizi etkileyen başka bir gerçeğe çevirmek istiyorum. Kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin notunu düşürmüşler. Bu ne demek? Türkiye, senin yatırım yapılabilir bir ülke olduğunu düşünmüyoruz. Başka ne demek? Türkiye, elinde avucunda ne varsa bunları ucuza kapatmak isteyenlere çanak tutuyoruz. İçimizden bazıları, Türkiye’nin ev ödevlerini yapmadığını, ekonomik göstergelerini düzeltmediğini düşünüyor olabilir. Hatta bunları söylerken samimi ve haklı da olabilirler. Ama ben işin başka bir yönüne dikkat çekmek istiyorum. Kredi derecelendirme kuruluşları pek de matah yerler değiller. Sözleri dinleniyor mu? Evet dinleniyor. Araştırmaları güvenilir mi? İşte o konuda aynı netlikte cevap veremeyeceğim. Kredi derecelendirme kuruluşları son kertede müşterilerinin istedikleri kararları alırlar. Bunun en açık örneklerinden biri Büyük Açık ismindeki filmin bir sahnesinde yer almıştı. Oyunlarını açık eden birisine karşı “ama ne yapalım, parayı verenlerin düdüğünü çalıyoruz nihayetinde” gibi şeyler gevelemişti kredi derecelendirme kuruluşu yetkilisi. Sonrası Amerika’nın yaşadığı büyük kriz. Yani demem o ki gördüğünüz anlı şanlı ekonomi kuruluşlarıyla bazı özel okulların yönetim mantığında çok bir fark yok. Zenginlerin verdiği para ile onların çocuklarına diploma veriyor birisi, diğeri ise zenginlerin verdiği ücretlerle hazırladıkları raporlarla onların istediği sonuçları ortaya koyuyor. 

Madem iş bu kadar kolay biz de bastıralım parayı alalım kredi notunu diye düşünecek olursanız yerden göğe kadar haklısınız. Bu kullanılacak bir yöntem olabilir. Ama kendi paramızla kendimizi kandırmaya çalışmanın bize orta vadede uzun vadede hiçbir faydası olmayacaktır. 

Yapmamız gereken kendimizi anlatacağımız ortamları çeşitlendirmek ve bu kredi derecelendirme haydutlarının zorbalıklarına pabuç bırakmamaktır. Karne, diploma için değil yarınlar için çalışanların değeri bir gün anlaşılacaktır. Yeter ki biz “hoca bana taktı, ne yapsam fayda etmiyor” diye çalışmayı bırakmayalım.