Avrupa ülkeleri "Türkiye'ye ne kadar teşekkür etseler azdır!". Türkiye olmasaydı, şu anda Avrupa ülkeleri büyük bir kriz içindeydiler. 4 milyon üzerinde Suriyeli mülteci Türkiye'de kalmayıp Avrupa'ya doğru yola çıksaydı acaba Avrupa'nın hali ne olurdu?
Türkiye, Suriyeli mülteciler için Trakya’da yani AB sınırının burnunun dibinde mülteci kampları kursaydı ve bu kamplarda yüzbinlerce mülteci yaşamaya başlasaydı neler olurdu? Bulgaristan ve Yunanistan sınırının hemen yanı başında yüzbinlerce Suriyeli mülteciyi kimse tutamazdı! Yüzbinlerce mülteci Avrupa’ya doğru yürümeye başlasalardı onları kimse tutamazdı! Türk askeri ve polisi elbette Suriyeli mültecilere şiddet uygulayamaz ve sınırı geçmelerini engelleyemezdi. Bulgar askerleri ya da Yunan askerleri ne yapacaktı? Bulgaristan ve Yunanistan’ı aşan mültecileri Macar ordusu mu durduracaktı? Ya da AB üyesi Avusturya ya da Almanya şiddet uygulayarak mı dev mülteci göçünü engelleyeceklerdi?
AB, Libya’da çetelere para vererek mültecilerin İtalya ya da Malta’ya ulaşmalarını engellemekte. Libya’da çeteler AB adına mültecilere çok kötü davranmaktalar. “Demokrasinin ya da insan haklarının kalesi” olduğunu iddia eden AB ise bu zulme kayıtsız kalmakta.
Çok az sayıda mülteci geldiğinde büyük sorunlar yaşayan AB üyesi ülkeler acaba yüzbinlerce Suriyeli sığınmacı geldiğinde neler yaşarlar? Birkaç bin mülteci nedeniyle İtalya ya da Avusturya’da olduğu gibi aşırı sağcı popülistler iktidarı ele geçirebilmekte. Yüzbinlerce mültecinin akını olduğunda AB’nin hali tam bir “fiyasko” olur.
Şimdi AB yeni bir tehlike ile karşı, karşıya!
Suriyeli mültecilerin gelme tehlikesi henüz geçmiş değil. AB, bu konuda Türkiye’ye verdiği sözleri tutmadı. Söz verdiği 6 milyar euro yardımın ancak 1,4 milyarını ödedi. Türkiye’nin mülteciler nedeniyle yaşadığı sorunları azaltmak için hiçbir yardımı olmadı. Hatta Türkiye’nin istikrarını bozmak için her türlü yöntemi denemekte. Eğer AB kamuoyu, AB’nin Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı desteklediği muhalefetin mülteciler konusunda dediklerini bilseydi bu konuda AB’ye karşı tavır alırdı.
AB, Türkiye’nin “insan haklarına ve insana verdiği” değer nedeniyle bugüne kadar rahat etti. Eğer Türkiye geçmişteki “Castro yönetimini” uygulasaydı ve Suriyeli mültecilere AB sınırını açsaydı şu anda AB başkentleri Suriyeli mültecilerle doluydu.
Tekrar ediyorum: AB’nin Türkiye’ye “büyük bir teşekkür borcu var”. AB kamuoyu bu gerçeği bilse AB’nin Türkiye’ye yönelik yanlış kararlarını desteklemezdi.
Ama daha büyük bir tehlike kapıda: İranlı mülteciler!
Eğer ABD, İran’a yönelik tehditlerini gerçekleştirirse ve zaten ekonomik baskılar altında zorlukla ayakta duran İran’a askeri bir müdahale olursa İran’dan gelecek olan yüzbinlerce mülteciyi Türkiye barındıramaz. Türkiye’de kamuoyu bunu onaylamaz. Hele her zaman Türkiye’ye karşı kararlar alan bir AB için artık Türkiye’de hiçbir vatandaş “mültecilere ev sahipliği yapmaz”. İran’ı terk etmek zorunda kalacak yüzbinlerce mülteci Türkiye’de yaşamakta olan 4 milyon civarında Suriyeli mültecinin de Avrupa’ya doğru yola çıkmasına neden olacaktır. Bundan emin olabilirsiniz.
AB eğer sadece kendi çıkarlarını kollamak istiyorsa ABD’nin İran’a yönelik tüm ekonomik yaptırımlarına ve muhtemel bir askeri harekatına kesinlikle karşı çıkmak ve her yola başvurarak ABD’yi engellemek zorundadır.
28 ve 29 Haziran 2019 günleri Japonya’da gerçekleşecek olan G 20 Zirvesinde Rusya Devlet Başkanı Wladimir Putin, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve elbette Türkiye Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ABD Başkanı Donald Trump ile yapacakları görüşmelerde bu konuda net tavır alacaklar. Ancak asıl AB üyesi ülkelerin liderlerinin de bu konuda sert tavır alması şart. Macron ve Merkel en başta olmak üzere AB adına Trump ile görüşen tüm AB temsilcileri ABD’nin İran’a yönelik bir askeri operasyonuna kesinlikle karşı olduklarını belirtmek zorundalar.
Aksi takdirde 30 Haziran 2019 Brüksel’de gerçekleşecek olan AB Liderleri Olağanüstü Zirvesi’nde sadece “kimlerin AB Konseyi Başkanı, AB Komisyonu Başkanı ve Avrupa Parlamentosu Başkanı olacağını” belirlemekle kalmamalı, aynı zamanda Avrupa’ya akın akın gelecek İranlı mültecilere yönelik hazırlıkları da görüşmeleri yararlı olacaktır.
İranlı mülteciler için Avrupa hedefi çok cazip. Çünkü eski Şah döneminden beri Avrupa ülkelerinde çok sayıda akrabaları yaşamakta. Bu da birçok İranlı mültecinin Avrupa’da barınma ümidini arttıracaktır.
Tekrar ediyorum Avrupa’da kimse Türkiye’ye fazla güvenmesin. Türkiye kamuoyu bu konuda AB’ye çok kızgın ve yeni bir fedakarlık yapmayacaktır.
AB, Trump’ın yeni İran macerasını durduramazsa durumu “perişan olacaktır”. Bizden uyarması!