Avrupalı "dostlarımız" hiç alınmasın. Dünyanın her köşesinde demokrasiye yönelik bir saldırı olduğunda "demokrasiyi savunan" Avrupalı dostlarımız üç yıl önce 15 Temmuz 2016 günü Türkiye'de silahlı kuvvetler içine sızmış bir terör örgütünün mensupları kanlı bir darbe girişiminde bulunduklarında "sessiz" kaldılar.
Tam üç yıl önce Türkiye’de bir grup asker demokrasiyi devirmeye kalkıştı. Oradaydım! Evet tam üç yıl önce uçaklar Ankara’yı bombalarken oradaydım. Helikopterler uçaksavar mermileri ile insanları tararken oradaydım. Tanklar içinde insanların olduğu otomobilleri ezerken oradaydım. Zorba askerlere karşı hiçbir şiddete başvurmadan demokratik gösteri haklarını kullanarak “darbeye hayır” diyen insanların askerler tarafından katledildiğine şahit oldum. En başta meclis binası içinde milletvekilleri varken ve emniyet müdürlüğü gibi kurumlar uçaklar tarafından bombalanırken ben de Ankara’da tüm bunlara “şahit oldum”. Cumhurbaşkanlığı önünde bekleyen insanlar bir savaş uçağı tarafından bombalandı ve katledildi.
Ankara’da “insanlık düşmanı teröristlerin vahşetine” tanık olduğum saatlerde İstanbul’da ve Türkiye’nin başka yerlerinde de benzeri cinayetler işlendi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ailesi öldürülmek istendi. Aynı şekilde zamanın Başbakanı Binali Yıldırım’ın konvoyu saldırıya uğradı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun konutuna helikopterle inmeye kalkan caniler oradaki polislerin direnişi sayesinde inemediler. Televizyon kanalları saldırıya uğradı.
Sokakta vatandaşların kahramanca direnişi ve saldırıya hedef olan noktalarda demokrasiye bağlı polislerin cesur mücadelesi sayesinde “darbe girişimi” başarısız oldu. Türkiye ve demokrasi kazandı. “Darbeci teröristler” yakalandı. Türkiye büyük bir tehlike atlattı.
Peki o sırada Avrupalı “dostlarımız” ne yapıyorlardı? Hiçbir şey! Hatta daha da kötüsü bazıları “darbeci teröristler” başarılı olur umudu ile beklemekteydi.
15 Temmuz darbe girişiminde 248 vatandaşımız şehit oldu. 2196 vatandaşımız yaralandı.
16 Temmuz 2016 sabahı ve daha sonra öğleye doğru Türkiye’de demokrasi kazandığında Avrupalı “dostlarımız” alkışlamadılar. Türkiye’yi “ilk kutlayan” olmadılar. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ilk “geçmiş olsun” diyen olmadılar. Sahi “neden” acaba?
Aylar sonra Türkiye’ye geldiklerinde ve bombalanan meclisi ziyaret ettiklerinde “öz eleştiri” yapanlar oldu. Ancak bu “darbe girişimine” karşı gerçek anlamda Türkiye ile bir dayanışma içinde olduklarını söylememiz mümkün değil.
Darbe girişimini yapanların “Fetullah Gülen” adındaki bir teröristin lideri olduğu “FETÖ” terör örgütü mensupları oldukları belgelendiği halde bugüne kadar birçok Avrupa ülkesi bu teröristlerin “korunduğu” ve “barındığı” ülkeler oldu ve hala öyle.
Macaristan’da, Çin’de, Rusya’da ya da Ukrayna’da halk ayaklandığında ve tanklara karşı direndiğinde her türlü desteği sunan Avrupalı “dostlarımız” Türkiye’de “darbe olmadı” diye üzüldüler neredeyse!
Geçmişte üyesi olduğum Avrupa Parlamentosu’ndaki yine birlikte mücadele etmiş olduğum sosyal demokrat milletvekili arkadaşlarıma hemen darbeden sonra “ben eski bir Avrupa Parlamentosu milletvekili olarak darbe gecesi Ankara’daydım ve bu vahşete şahit oldum. İsterseniz bir toplantınızda gördüklerimi ve yaşadıklarını anlatırım” önerisi yaptım ve hayatımın “hayal kırıklığını” yaşadım. İstemediler!
Konuyla ilgili konuştuğum birçok Avrupalı “dost” “eğer Fetullah Gülen bu darbenin arkasında olsaydı başarılı olurdu”, “darbeyi Recep Tayyip Erdoğan organize etti” ya da “FETÖ bu darbeyi yapmadı” gibisinden saçmalıklar ve yalanlar anlatırken “utanmadılar”.
Türkiye’de neredeyse her “terörist duruşmasını” izlemek için sıraya giren Avrupalı “dostlarımız” maalesef 15 Temmuz vahşetinin sanığı teröristler yargılanırken “duruşmaları izlemeye” gelmediler. Neden acaba?
Kısacası, Avrupalı “dostlarımız” bizi büyük hayal kırıklığına uğrattı. Mısır ve benzeri ülkelerde “demokrasinin” pek umurlarında olmadığını yaşamıştık ama en azından Avrupa’da demokrasi konusunda çok hassas ve özenli olduklarını sanırdık. Meğerse hiç öyle değilmiş.
15 Temmuz’un 3. yılı kutlanırken ve tüm Türkiye coşkuyla demokrasisine sahip çıkarken Avrupalı “dostlarımız ise Türkiye ile “uğraşmaya” devam etmekteler.
Türkiye’nin ve Kıbrıslı Türklerin, Doğu Akdeniz’de haklarını korumaları, Türkiye’nin kanlı terör örgütü PKK’ya karşı Suriye ve Irak’ta verdiği haklı mücadele ya da Türkiye’ye vermedikleri hava savunma sistemleri nedeniyle Türkiye’nin haklı olarak Rusya’dan satın aldığı S 400 Hava Savunma Sistemi onları rahatsız etmekte.
15 Temmuz’da Türkiye’nin çıkardığı ders işte bu oldu. Avrupalı “dostların dostluğu” Türkiye zor durumdayken hiçbir anlam ifade etmemekte.
15 Temmuz 2019’da Türkiye, bu nedenle çok daha özgüvenli, kararlı ve güçlü bir şekilde çıkarlarını savunmakta ve demokrasisine sahip çıkmakta.