Siz değerli okurlar için Yassıada günlerine yolculuk yapalım...

Ve TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un imzasını taşıyan yasa teklifi Meclis’e sunuldu. Teklif ile; 27 Mayıs 1960 askeri darbesinde Yüksek Adalet Divanı’nın aldığı kararlar yok sayılacak. Ayrıca yeni düzenlemeyle mağdurların ailelerine tazminat hakkı geliyor.

Siz değerli okurlar için Yassıada günlerine yolculuk yapalım...

Türk Demokrasi tarihinin en kara günleriydi.

27 Mayıs Askeri Darbesinin ardından, 12 Haziran 1960’ta yürürlüğe giren Geçici Anayasa, eski iktidar partisi mensuplarını yargılamak üzere Yüksek Adalet Divanı adında olağanüstü bir mahkemenin kurulmasını öngörmekteydi. Kanuna göre mahkemenin üyeleri Bakanlar Kurulu’nun teklifi üzerine Milli Birlik Komitesi tarafından seçilecekti. Buna uygun olarak MBK, 6 Ekim 1960’ta dönemin Yargıtay 1. Ceza Dairesi Başkanı Salim Başol’u mahkeme başkanlığına, Yüksek Soruşturma Kurulu üyesi Altay Ömer Egesel’i ise başsavcılığa getirdi. Duruşmalar, 14 Ekim 1960‘ta Yassıada’da başladı. Yargılama süresince Bayar, Menderes, Bakanlar Kurulu üyeleri, DP milletvekilleri ve eski Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun’un da aralarında bulunduğu toplam 592 sanık hakkında 19 ayrı dava açıldı. Başsavcı bu davalarda 228 sanık hakkında idam cezası istedi. Toplam 202 oturum yapıldı ve yaklaşık 1000’in üzerinde tanık dinlendi. Yüksek Adalet Divanı, yargılamalar neticesinde Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ı oybirliğiyle, 11 sanığı da oy çokluğuyla ölüm cezasına çarptırdı. Oy çokluğuyla ölüm cezasına çarptırılan isimler şunlardı: TBMM Başkanı Refik Koraltan, Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun ile milletvekilleri Baha Akşit, Bahadır Dülger, Zekai Erataman, Agâh Erozan, Emin Kalafat, Osman Kavrakoğlu, İbrahim Kirazoğlu, Nusret Kirişcioğlu ve Ahmet Hamdi Sancar. Yine yargılamalar neticesinde DP’nin önde gelen 31 ismi ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. 418 sanığa 6 ayla 20 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi. 123 sanık beraat etti ve 5 sanık hakkındaki dava düştü. Yassıada Duruşmaları sırasında açılan 19 dava üç ana grupta toplanmaktaydı: Cinayet, ayaklanmaya azmettirme ve bilerek mala ve cana zarar verme gibi suçları kapsayan üç ağır ceza davası; Anayasayı ihlal kapsamında değerlendirilen altı siyasal dava ve dokuz yolsuzluk davası.

Yassıada yargılamaları tam olarak 11 ay 1 gün sürdü ve 15 Eylül 1961’de sona erdi. Yüksek Adalet Divanı’nın kararlarını açıklanmasının ardından Milli Birlik Komitesi, haklarında idam cezası verilen 15 sanıktan üçünün idamını oy birliğiyle onayladı. Bu isimler Menderes, Zorlu ve Polatkan’dı. 65 yaşını geçmiş olan Bayar ve oy çokluğuyla ölüm cezasına çarptırılan öteki 11 sanığın cezaları ömür boyu hapis cezasına çevrildi. Zorlu ve Polatkan 16 Eylül’de, intihara kalkışan Menderes ise bir gün sonra 17 Eylül 1961’de İmralı adasında asılarak idam edildiler. Yassıada Yargılamaları sonraki dönemlerde de sıkça tartışılmaya devam etti. Bu arada, hapis cezalarına çarptırılanlar, çeşitli af yasalarıyla, ceza sürelerini tamamlamadan serbest kaldılar. Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın cenazeleri ise Eylül 1990’da yapılan bir devlet töreniyle İmralı’dan alınarak İstanbul Topkapı’da yapılan bir anıt mezara defnedildi.

BATI DÜNYASININ UNUTAMADIĞI AYASOFYA NEDEN TARTIŞMA YARATIYOR?

Hristiyanlık inancı tarafından da kutsal yapılardan biri olarak görülen Ayasofya’nın Müslümanlar için ibadete açılacağına dair açıklamalar uluslararası alandan da bazı tepkilerin gelmesine neden oluyor.

İstanbul'un Osmanlı Devleti'nin eline geçmesinden sonraki birkaç gün boyunca Ortodoks Kilisesi mensupları Ayasofya'da ibadete devam etti. 1 Haziran 1453'te İstanbul'daki ilk Cuma namazını burada kılan Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya'nın Osmanlı yönetimi altında cami olarak hizmet vereceğini duyurdu. Mihrap ve minber yapıldı, çan ve Haç kaldırıldı. Mozaiklerin üstü kapatıldı. Ve Ayasofya hakkındaki tartışmalar 2000’lerin başından günümüze kadar devam eden ve devam etmekte olan bir konu. Ayasofya Müzesi’nin resmi internet sitesinde, “1936 tarihli tapu senedine göre, Ayasofya “57 pafta, 57 ada, 7. parselde Fatih Sultan Mehmed Vakfı adına Türbe, Akaret, Muvakkithane ve Medreseden oluşan Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi” adına tapuludur” ifadesi yer alıyor. Müzenin yeniden camiye dönüştürülmesini talep edenler, bu ifadeyi esas alıyor. Ancak Ayasofya, bazı istisnalar dışında, ibadete açık değil.

Ve son gelişme: Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın bu konuda “Ayasofya’da namaz da kılınır, Fetih Suresi de okunur. Buna ancak ve ancak aziz milletimiz karar verir” değerlendirmesini yaptığı belirtildi. Edinilen bilgiye göre Erdoğan, Fatih Sultan Mehmet Vakfı’na ait olan ve İstanbul’un fethinin sembolü niteliğindeki Ayasofya’nın 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye dönüştürüldüğünü anımsattı. Erdoğan, kurmaylarına “Ayasofya için bir çalışma yapın, değerlendirip konuşalım” talimatı verdi.

GÜNÜN SÖZÜ: SİZİN İÇİN ÖNEMLİ BİR İŞ VARSA, TÜM ZORLUKLARA RAĞMEN BU İŞE GİRMELİSİNİZ

ELON MUSK