Geçtiğimiz hafta "Maske Kimsin Sen?" yarışması yayınlandıktan sonra, RTÜK şikayet yağmuruna tutulmuş. Yarışmadaki kıyafet ve maskeler çok korkutucuymuş.

Geçtiğimiz hafta “Maske Kimsin Sen?” yarışması yayınlandıktan sonra, RTÜK şikayet yağmuruna tutulmuş. Yarışmadaki kıyafet ve maskeler çok korkutucuymuş. İzleyen çocuklar korkudan uyuyamamış. Kostümler pagan figürleri içeriyormuş. Lucifer sempatizanlığı, satanizm propagandası yapılmış. Yarışma bir an evvel yayından kaldırılsın istenmiş. Ve bunun için sayısız hesap, sosyal medyayı ayağa kaldırmış. Sanırım aynı yarışmayı ben de izledim. Benim izlediğim yarışmayı da Tansel Öngel sempatik sempatik sundu. Ünlüler maske ve kostümleriyle şarkılarını söylediler. İşin aslı astarı, hiçbiri baştan savma değildi. Belli ki bayağı emek ve para harcanmıştı. Her performans özenle çalışılmıştı. Jürideki Eda Ece, Melis Sezen, Alican Yücesoy ve Doğu Demirkol yarışmacıların kim olduklarını bulmaya çalışıyorlardı. Bunu yaparken de çok eğlenip, eğlendiriyorlardı. Gece gündüz yayınlanan dizilerin dışında, farklı bir müzik eğlence programı izledim. Yani en azından benim izlediğim buydu! Ve sizi temin ederim ki izledikten sonra kedi kurban etmek istemedim. Güneş’e, Ay’a, ağaca tapınma dürtüm olmadı. Lucifer kulağıma bir şeyler fısıldamadı.

Kulüp

Dizinin bu sezonu bitmesin diye, her 10 dakikada bir kahve molası verdim. “Kulüp” dizisinin 2. sezonu, 4 bölümcük. Bu sezon; Çelebi’ye kötü diyenleri utandıracak Kürşat ile tanışıyoruz. Yani Ruhi Sarı ile… Ruhi kötü, Ruhi yılan, Ruhi şeytan… Ruhi’yi yolda görseniz, “Boyun devrilsin Kürşat!” diye bağıran teyzeler kervanına girersiniz. “Kulüp” yeni sezonda, kulübün dışına çıkıyor. Sokağı, caddeyi, İstanbul’u, tekerrür eden tarihi anlatıyor. Hazmı çok da kolay olmayan, ağır hikayesini, hikayemizi anlatıyor. O güzel Pera sokaklarını yine doya doya izleyeceğinizi düşünüyorsanız, hayal kırıklığı yaşarsınız. O sokaklara kaos iniyor. Ama maalesef ayaklanma sahneleri, kendi çıtasının altındaydı. Belgeseller dışında, eski ve yeni görüntülerin bir arada kullanılmasını sevmiyorum. İyi kurgulanmazsa, muhteşem bir yapıt çöp olabiliyor. Diyaloglar güzeldi. Bazıları hala kulaklarımda…

Selim Güngör: Selim gider, Suzan gelir. Düzen hep devam eder.

Matilda: Doğru! Düzen hep devam eder. Bugün Selim’i ayakta alkışlayanlar, yarın Suzan’ı kucaklar. Esas herkes Suzan’ı ayakta alkışlarken, sen nerede ne yapıyor olacaksın?

İtalyan işi

Gidip sevdiğim mekanları, köşemde ara ara yazıyorum. Arkadaşımın tavsiyesiyle gittiğim, mutfağına ve ambiyansına bayıldığım bir mekanı daha sizinle paylaşmalıyım. Özellikle benim gibi İtalyan mutfağı sevenler, buraya mutlaka gitmeli. Aslında yer İstanbullular için çok bilindik. Barbaros Bulvarındaki Mövenpick Otelin roofu. İstanbul’un en muazzam, panoramik boğaz manzarası o binaya ait. İşte bu manzaranın yeni sahibinin adı “Da Vittorio Ristorante”… Ünlü İtalyan şef Vittorio Sindoni ve Erol Uslu bir araya gelip açtıkları mekanın, müdavimlerinin bir çoğu meslektaşım. Her ikisi de misafirleriyle tek tek ilgileniyor. Şef Vittorio yaptığı yemekleri, İtalyan aksanlı İngilizcesiyle anlatıyor. Yemek yerken sohbet etmeyi seviyorsanız, içerideki müzik seviyesi tam kararında. Bu benim için önemli bir detay! Ve lütfen, kuşkonmazlı risottosunu denemeyi unutmayın.