1815 yılında İzmir'e yerleşen İngiliz vatandaşı William Churchill daha sonra İstanbul'a taşınmıştı.
1815 yılında İzmir'e yerleşen İngiliz vatandaşı William Churchill daha sonra İstanbul'a taşınmıştı. Bir süre, Amerika Birleşik Devletleri Sefâreti'nde kâtiplik yaptı. Olmadı, ticarete girdi. Bir yandan da bazı Avrupa gazetelerine muhabirlik yapıyordu.
Aslında işsiz güçsüzdü. Üstelik alkole de çok düşkündü. Neyse bu İngiliz vatandaşı 1836 yılında sarhoş kafayla Kadıköy civarında ava çıkmak istedi. Sarhoş olması bir yana aşırı derece de miyoptu.
Bu haliyle av diye çoban bir çocuğu vurunca kıyamet koptu. Devir kapitülasyonlar devriydi. Yabancılar Türkler tarafından yargılanamıyordu. Ayrı bir hukuki statüleri ve elçiliklerinde kendi mahkemeleri vardı.
Çocuk yaralanınca mahalleli William Churchill’i bir güzel dövdü. İşe polis karıştı. Karakola götürüldü. Anlaşıldığına göre burada da taşkınlıklarına devam eden Churchill biraz daha sopa yedi.
Çocuk ağır yaralıydı. Ama yürürlükteki uygulamalar gereği Churchill tutuklanamıyordu.
İş Kadıköy Kadısı’na intikal etti. Kadı karar vermeyi çocuğun durumu belli olana kadar erteleyip bizim İngilizi hapse attı. İş büyüdü, büyüdü uluslararası bir sorun haline geldi. Dış işleri Bakanı, elçiler girdi devreye.
İngiliz Elçiliği vatandaşlarının kendisine verilmesini istiyordu. Dışişleri Bakanı da yaralı bir çocuk olduğunu belirterek vermeyi reddediyordu. İş o raddeye geldi ki yabancı yetkililer Bakanlıktan kovuldu.
İngiliz Elçiliği hükümete bir nota bile verdi. Genel hatlarıyla vatandaşlarının serbest bırakılması isteniyordu. Ama çarpıcı bir yönü de vardı. Buna göre, eğer çocuk vuran vatandaşları kendilerine teslim edilmezse Dışişleri Bakanı ile görüşmeyeceklerdi. Ancak hükümet ile görüşmeye devam edeceklerdi.
Sonuçta başı yenen Dışişleri Bakanı Akif Efendi oldu. Devrin Padişahı İkinci Mahmut kendi bakanını görevden alarak sürgüne gönderdi ve William Churchill’in serbest bırakılmasını emretti.
İş bununla kalsa iyi. Churchill’e özür babında pırlanta bir nişan takıldı. Özel imtiyazla zeytinyağı alma hakkı tanındı. Churchill bu hakkını bir başka tüccara sattı ve iyi de para kazandı.
Sarhoş kafa ile Kadıköy’de çoban bir çocuğu vuran William Churchill’e ayrıca özel bir hak daha tanındı. Gazete çıkartma hakkı. İşte bu sayede 1840’da tarihimizdeki ilk özel gazete olan Ceride-i Havadis çıkmış oldu.
31 Temmuz 1840 (1 Cemâziye'lâhir 1256) tarihinde, Bahçekapı'da basılarak, özel elemanlar tarafından nezâretlere, sefârethânelere, kıraathanelere ve abonelere dağıtıldı. Ayrıca ilgilenenlere tanıtım amacıyla ücretsiz verildi. Osmanlı halkının gazete okuma alışkanlığına yabancı olması, gazetenin bir İngiliz tarafından çıkarılması ve ilk günlerde bedava dağıtılmasına rağmen, Ceride-i Havadis istediği popülerliği sağlayamadı. Satışı 150’yi geçemedi.
Birileri bu toprakların hala 200 yıl öncesindeki gibi olduğunu düşünüp öyle de davranıyor. Temelinde Amerika’nın yaptığı bu. Ama artık ne kapitülasyonlar var ne yabancılar için ayrı bir hukuk düzeni. Bunu fark ettiklerinde ise sinirleniyorlar.
Üniversiteye başladığımız ilk yılda bize anlatılan bu konuyu son Amerika-Türkiye tartışmaları sırasında hatırlayınca biraz araştırmak istedim. Gördüm ki Murat Bardakçı nefis bir üslupla daha önce kaleme almış. Bardakçı yazısının sonunda Orhan Koloğlu’nun “Miyop Çörçil Olayı” isimli kitabını ve Prof. Vahdettin Engin’in “İstanbul’da Çocuk Vuran Serhoş İngiliz’e, Ceza Yerine Gazete Çıkartma İzni Verdik” başlıklı makalesini önermiş. Ben de aynen öneriyorum.