Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu sporda devamlılık geleneği olmayan ülkemizin en uzun soluklu ve amatör branşlardaki en değerli organizasyonu.

54 yıllık geçmişi, son iki yıldır World Tour kapsamında yapılması ve her şeyden önemlisi Sayın Cumhurbaşkanımızın adına ve himayesinde düzenlenmesi nedeniyle ayrıca kıymetli.

TUR kendi içinde de birçok öneme haiz.

Bu yıl 9-14 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilen turu davetli olarak yine baştan sona takip ettim.

Konya’dan başlayan, İstanbul’da sona eren 6 etaplı turun ardından bu gecikmiş yazıyı yazmak ise inanın benim için çok zor oldu.

Yakından tanıyanlar bilir mesleğimi icra ederken asla eleştiriden kaçmam.

Yağ damlatan yazılar benden uzak olmuştur hep!

Hal böyleyken TUR2018’e dair gördüğüm eksikleri yazmamakta olmazdı.

O zaman başlayalım.

Öncelikle 6 etap 935 kilometreden oluşan yarışta bisikletçiler dahil tüm kafilenin 1.600 kilometreden daha fazla yol kat etmek zorunda kalmasına dikkat çekmek gerek sanırım.

Hoş benzer büyüklükteki diğer bisiklet turlarında daha fazlası da var ama bu yanlış etap planlaması büyük zahmetlere ve aksaklıklara neden oldu tur boyunca.

Bu sorunların yaşanmaması için bitiş noktasından başlayacak etaplar yapılmalıydı oysa.

Konya’dan başlayıp, İstanbul’da sona eren yarışın güzergahları da oldukça yanlıştı.

Tamam TV yayınları sayesinde milyonlarca insana ulaşan yarışta ülkemizin güzelliklerini gösterelim ama o güzellikleri gösterirken çokça görülen ve başta bisikletçiler olmak üzere izleyicinin de sevmediği otoban ağırlıklı parkurlardan da bir an önce vazgeçelim.

TUR 2018’in neredeyse yüzde 60’ı otobanda yapıldı ki bu da önemli bir organizasyon zaafıydı.

Bilmeyenler için yazalım.

TUR’u Cumhurbaşkanlığı adına Bisiklet Federasyonu’nun açtığı ihaleyi kazanan bir organizasyon şirketi federasyon ile birlikte koordineli olarak düzenliyor.

Anlayacağınız turun ticari bir organizatörü var.

Bu yıl ki ihalenin 24 milyon bedeli olduğu konuşuluyor.

Bu oldukça büyük ve yeterli bir bütçe.

Ancak işte tam da bu noktada yaşananlar var ki TUR’da işte o kısmı çok can sıkıcı.

Bu kadar büyük bütçeli ve değerli bir organizasyon bire bir şahitlik etmiş kişilerden biri olarak söylüyorum ki el yordamıyla ve çok acemice yapıldı ihaleyi alan şirket tarafından.

TUR’u bu yıl üçüncü kez organize eden şirket belli ki geçmiş iki yıldan hiç tecrübe edinmemişti.

Yarış düzenleme ‘know-how’u edinmedikleri, bu konuyla ilgili kadrolar yetiştirmedikleri apaçık ortadaydı.

Organizasyonun önemli noktalarında işinin ehli olmayan gönüllülerle çalışan ve adeta o gönüllülere teslim olmuş bir organizasyon komitesine şahitlik ettik ne yazık ki.

TUR’un tanıtımına katkısı olsun diye davet edilen yerli, yabancı basın mensupları acemi, saygısız ne yaptığını bilmeyen mihmandarlar, sözde basın sorumluları ve ulaştırma görevlilerinin sorumsuzluğunda geçirdikleri tur boyunca sahipsizdi.

Başta yabancı basın mensupları olmak üzere birçoğumuz etapların dışında kaldık ve bisiklet turu yerine Akdeniz ve Ege’nin benzinlik, ören yerlerini turladık desek inanın yalan olmaz.

Tüm bunlar olurken turun organizatörlerinin başını kuma gömmesi, sorunlarla yüzleştiğinde izlediği yol ise tam bir fiyaskoydu.

Çözüm odaklı olmak yerine aksaklıklardan şikayetçi olan bizlere kendi meselelerinden şikayetçi olan organizasyon komitesi beni hayretlere düşürdü.

Turu izlemek için davetle ülkemize gelen 30’a yakın yabancı gazetecinin en azından benim temas ettiğim birçoğu turun organizasyonundan hiç ama hiç memnun kalmadı.

İlk 3 gün boyunca internet erişimi sağlanmayan, Fethiye’de konaklattırıldıkları pespaye otelde bir çaya bile muhtaç bırakılan hadi bizi geçtik yabancı gazetecilerin varlığında başta Federasyonu Başkanı Erol Küçükbakırcı olmak üzere turu düzenleyenlerin yaptığı “Cumhurbaşkanımızın adına yakışır bir tur oldu" açıklaması tam da bu noktada doğru olmasa gerek.

Çok uzatmak istemiyorum.

Hoşuma da gitmiyor bunları yazmak ama amiyane tabirle 3 maymunu oynamakta bana göre değil.

O sebepledir bu yapıcı olmasını istediğim yazı.

Bitirelim.

Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu başta da yazdığım gibi ülkemizin değerli spor organizasyonlarından biri.

Turun seviyesinin her geçen yıl yükselmesi, ülkede bisiklet sporuna ilgiyi arttırması herkesin ortak paydası olmalı.

TUR2018’de yukarıda sadece bir kısmını yazdığım aksaklıların yaşanması hiç hoş olmadı.

Umarım gelecek yıl 16-21 Nisan tarihlerinde yine Dünya Turu kapsamında gerçekleşecek TUR 2019’un hazırlıkları yapılırken bu yazdıklarımdan dersler çıkarılır.

Bu kez takvim çok daha iyi.

Kuvvetle muhtemel Giro öncesi çok daha üst düzey takımlar ve bisikletçilere ev sahipliği yapacağız.

‘Hazırlıklara ara vermeden başlanmalı’ diyeceğim ama ihale süreci ve iş başlangıcı takvimi geçmiş yıllarda olduğu gibi uzarsa gelecek yıl Marmara Bölgesi'nde düzenlemesi planlanan TUR2019’da sıkıntılı olacak orası şüphesiz.