Mis gibi tereyağında kavrulan un helvasını, hıngelini(bir nevi su böreği), lezzetli kuru fasulyesini, çeşit çeşit tel peynirlerini, eski kaşarını, mantısını, Ramazan Ayının vazgeçilmezi ketesini ve daha nice lezzetiyle ilk damağım tanıdı Erzurum'u...
Bahsi geçen şehre dair ilk yansımaları daha sekiz yaşımdayken öğrenmeye başlamıştım...
Mis gibi tereyağında kavrulan un helvasını, hıngelini(bir nevi su böreği), lezzetli kuru fasulyesini, çeşit çeşit tel peynirlerini, eski kaşarını, mantısını, Ramazan Ayının vazgeçilmezi ketesini ve daha nice lezzetiyle ilk damağım tanıdı Erzurum’u... Kıtlama lezzetler eşliğinde içilen bardaklar dolusu demi hafif çayı da unutmadım... Birgün çayın yanında tereyağlı kıtır helva dolu tabaklar önümüze gelmişti... Daha ilk bardak çayım bitmeden tabaktaki helvayı bitirmiştim bile. Sonra komşumuz Zahide teyze gülmeye başladı “böyle kıtlama olmaz bir tabak helva ile en an az on-on beş bardak çay içilir” deyince kıtlama sanatının inceliklerini de öğrenmiş oldum...
Ve yine birgün Zahide teyze çocuğunun eline tutuşturduğu tabakta birşey yollamıştı. Hiç unutmuyorum annemin ilk tepkisi şu oldu; “Allah Allah neden bozulmuş küflü peyniri bize yolladı ki komşu”... Sonrasında yine kahkahalar eşliğinde öğrendik ki meğer peynirin en değerlilerinden biriymiş o yemyeşil küflü peynir... Öğreniyor ve öğretiyorduk kültürlerimizi birbirimize anılar, lezzetler, hikayeler, dostluklar eşliğinde...
Ve tabiki Erzurum’un kendine has sempatik ağzıyla manilerini, türkülerini, hikayelerini dinlerdik Zahide teyzeden... Her olaya her cümleye bir mani vardı dilinde...
Velhasılı kelam Erzurum’u ve insanını daha çocuk yaşımda tanıdım, sevdim, lezzetlerine ve kültürüne hayran kaldım komşumuz sayesinde... Sonraki yıllarda bir kaç kez gidip geldim ve her gidişimde biraz daha yakından gördüm, tanıdım, hayran kaldım bu şehre...
Geçtiğimiz günlerde yeniden “bugün günlerden Erzurum’du...”
Hep söylerim bazı şehirlerin tarihten uzayıp gelen kendine has mistik bir dokusu, kokusu, albenisi vardır. İşte Erzurum’da öyle; kendi yağında sessiz sakin kavrulan kavruldukça mis gibi kokusu yayılıp herkesi kendine çeken bir güzel şehir... Dokuz komşulu bu kadim şehir hem yaz hem de kış turizminden payını alıyor. Erzurum turizm potansiyelini tam anlamıyla yansıtıyor mu diye sorarsanız hayır derim çünkü bu şehir kayak merkezi olmakla beraber çok önemli cevher başlıklarını da içinde barındırıyor. Kadim Erzurum; gastronomi, ticaret, tarihi mekanlar, doğal güzellikler, yazılı ve sözlü edebiyat yansımaları, Anadolu tarihine yön veren kahramanlıklar, nağmeler şehri...
Kış turizmi önemli bir paya sahip Erzurum’da.Geçmiş yılların karı yağmasa da ciddi rakamlarda turisti ağırlıyor şehir...Kış turizmine yönelik tesisler üst düzey kalitede...Ayrıca Erzurum’un bir diğer turizm geliri de sporcular...Spor kulüplerinin kamp döneminde ilk tercihleri arasında yer alan şehir havasıyla ve donanımlı altyapıya sahip tesisleriyle her yıl ciddi rakamlarda sporcuyu misafir ediyor bünyesinde...
Erzurum’da yediğim etin lezzetini başka hiçbir şehirde tatmadım desem abartmış olmam... Çağ Kebabından yayılan kuyruk yağında pişen mis gibi etin ne kokusu ne de lezzeti kolay unutulur türden değil... Üç beş on derken yirmiye yaklaşır önünüzde biriken boş cağlar da fark etmezsiniz doyduğunuzu... Çağ kebabı sonrası dolma kadayıfı da Erzurum’da mutlaka yemelisiniz yerinde tatmak adına... Ve tabiki Yakutiye’de kumda pişen mis kokulu Türk Kahvesi... En az onbeş dakika kahvenin pişmesini bekledik fakat ben halimden memnundum çünkü öyle güzel öyle lezzetliydi ki kahvenin kokusu burnuma gelen koku eşliğinde saatlerce oturtabilirdim orada...
Merkez ilçe Yakutiye tam bir tarih deposu.Nereye dönseniz karşınıza tarih kokulu yapılar çıkıyor.Erzurum Kalesi, Tepsi Minare (Saat Kulesi),Kale Mescidi, Çifte Minareli Medrese, Ulu Camii, Üç Kümbetler, Yakutiye Medresesi, Rüstem Paşa Bedesteni (Taş Han),Lala Paşa Camii, Gümüşlü Kümbet, Karanlık Kümbet, Cimcime Sultan Kümbeti, Rabia Hatun Kümbeti ve diğerleri...
Çifte Minareli Medrese bunlardan en ilgimi çekeni oldu... Yapının hikayesi mi, kendine has iki elden çıkmış mimari tarzı mı, aradan geçen onca zamana rağmen ilk günkü enerjiyle kapısından girenleri “hoşgeldin” diyerek karşılaması mı bilmiyorum fakat adeta nefes alıyor bu yapı... Odalardan birinin duvarına yansıtılan ışıkların dansı ile canlandırılan öykü ise muhteşem güzellikte ve kişiyi adeta hipnotize ediyor izlerken...
Bunca güzellik içinde Kaleiçi’ne ve Yakutiye’ye dair küçük bir sitemimi de söylemeden geçemiyorum. Tarihi içime sindire sindire alanı gezerken bir anda karşıma çıkan küçük küçük betonarme yapılar beni çok üzdü. Tam kale alanının önündeki boşlukta yapımı devam eden bu yapılar işyerlerine veya turizm hizmet alanlarına benziyordu fakat orada olmamalıydılar... Hele o şekilde beton yapılar asla olmamalı Kaleiçi’nde onca tarihi eserin ortasında... Yoldan geçerken tarihi yapıların görüş alanını kapatan ve tüm mistik havayı bozan o yapılardan inşallah en kısa zamanda vazgeçilir diye temenni ediyorum...
Erzurum demişken Erzurumspor’a değinmezsek olmaz. Evet şu an pek morali olmasa da Erzurumspor taraftarlarının inanıyorum ki en kısa zamanda yeniden şampiyonluk kupasını kaldıracak bu şehir çünkü şehrin futbol bilinci ve takımını sahiplenmesi bu beklentiyi karşılayacak seviyede.Yani Erzurumlular her daim, tam destek, güçlü bir şekilde takımıyla birlikte...
Şehrin bir diğer değeri de ticaret.Erzurum Ticaret Odası Anadolu’nun öncü odalarından biri... Anadolu’da kurulan en eski meslek kuruluşlarından biri olan ETSO’nun resmî kuruluş tarihi 1919 olarak bilinse de odanın ilk kuruluş temelleri 1838 yılında yayınlanan kanuna dayanıyor... Özetle Erzurum ve Erzurumlu Anadolu ticaretinin merkezi konumunda her daim.Dokuz komşu şehrin gözbebeği konumunda halâ.
Pandemi ile tüm dünyada olduğu gibi Erzurum’da da yaşanan ekonomik durağanlık şimdilerde toparlanma sürecini yaşıyor. Şehirde canlanma başlamış durumda.Ayrıca önemli bir detayı da aktarmak istiyorum; Erzurum Doğu Anadolu’nun ve Doğu Karadeniz’in metropolü rolünü üstlenmiş gibi. Yaz kış demeden Doğu illerinden bilhassa hafta sonları yoğun bir insan akışı yaşanıyor şehre doğru. Alışveriş, eğlence, turizm amaçlı Erzurum’u tercih eden ziyaretçiler ciddi rakamlarda bir geliri şehre bırakıyor. Eğitim ve sağlık amaçlı Erzurum’u tercih edenlerin sayısının bir hayli yüksek olduğunu da belirtmek istiyorum.
Hayvancılıkta ülkenin lokomotifi olan Erzurum bu yönde eskisi gibi olmasa da halâ Türkiye’nin bir numarası... Hatırlayın Kurban Bayramlarında kurulan hayvan pazarlarını; büyük bir kesimini Erzurumlu besiciler oluşturur...
Evet Erzurum’a dair yediğim, içtiğim, gördüğüm bana kalmasın diyerek kısa zamanda gezip elde ettiğim verileri rehber niyetine sizlerle paylaşmak istedim... Umarım çoğu şehrimiz gibi Erzurum’da cevherlerini keşfedip tam kapasite işler ve bunun nimetlerinden fazlasıyla faydalanır diyerek yolunuz mutlaka Erzurum’a düşsün diyorum...