Uzun yıllardır bir futbol efsanesi olarak anlatılıp durulan ve Türkiye'deki taraftar gruplarının da kendi takımlarını o yapı ile ilişkilendirerek rakiplerine hava attığı "…oğlum Avrupa Lig'i kuruluyormuş ve Türkiye'den sadece bizim takımı (Beşiktaş, Galatasaray veya Fenerbahçe) davet etmişler" diye söylenilen şehir efsanesinin ete kemiğe bürünmesiyle ilgili en önemli teşebbüs, geçen hafta apar-topar kamuoyuna açıklandı ve daha da apar-topar vaziyette –şimdilik- kaydıyla geri çekildi.
Başlıktaki tırnak içindeki süper, Avrupalı futbol kodamanlarının yeni lig organizasyonuna verdikleri isimden, tornistan da; karşılarında çok çeşitli kesimlerden gördükleri yüksek direnç karşısında vitesi “R”ye takıp sütre gerisine çekilmelerinden bahsetmektedir. (İngiliz dilinde turn-astern diye bilinen ve geriye dön diye çevirebileceğimiz kelimenin dilimizdeki söyleniş hali olmuş size “tornistan”)
Uzun yıllardır bir futbol efsanesi olarak anlatılıp durulan ve Türkiye’deki taraftar gruplarının da kendi takımlarını o yapı ile ilişkilendirerek rakiplerine hava attığı “…oğlum Avrupa Lig’i kuruluyormuş ve Türkiye’den sadece bizim takımı (Beşiktaş, Galatasaray veya Fenerbahçe) davet etmişler” diye söylenilen şehir efsanesinin ete kemiğe bürünmesiyle ilgili en önemli teşebbüs, geçen hafta apar-topar kamuoyuna açıklandı ve daha da apar-topar vaziyette –şimdilik- kaydıyla geri çekildi.
Kramponlu kapitalistler uzun zamandır futbol oyunundan daha yüksek gelirler elde etmenin yollarını araştırmaktalar. Futbolun şu andaki üst yapısı olan FIFA/UEFA organizasyonunun yaptığı üleştirmenin kendilerine az geldiğini ve daha yüksek gelirler elde etmek için “mal”ın esas sahibi olan kulüplerin üst organizasyona ödedikleri “haraç/avanta”nın düşürülmesi ve hatta “mal”dan elde edilen gelirin hiç kesintisiz kendi ceplerine girmesini istediği ve bu yönde FIFA/UEFA’ya baskı yaptığı bilinen bir gerçekti.
İngiliz Kulüpleri Manchester United, Manchester City, Liverpool, Chelsea, Arsenal ve Tottenham’ın başını çektiği yapı içerisinde Serie A'dan Juventus, Milan ve Inter, La Liga'dan ise Real Madrid, Barcelona ve Atletico Madrid yer alıyordu. Bu 12 kurucuya ilaveten üç koltuk (Bayern Munih, Dortmund ve Paris Saint Germain) için ayrılmıştı, ayrıca her sene beş büyük takım daha bu yapıya eklemlenerek 20 takımlı iki gruptan oluşan bir organizasyon gerçekleştireceklerdi.
Bu işin arkasındaki esas fikir babasının ise JP Morgan Chase isimli Amerikalı finans devi olduğu ve bu iş için 6 Milyar Dolar bütçe ayırdığı ortaya çıkınca çarşı hepten karıştı. Adını bizim ligimizden esinlenerek! “The Süper Lig” koydukları yapıya giren kodamanlara takım başına 400 Milyon Dolar ayakbastı parası ödeneceği ve Lig’den elde edilecek gelirlerin yatırımcı grup tarafından garanti edilmesi en cazip noktayı oluşturmaktaydı.
Önce taraftar grupları seslerini yükselttiler ve takımlarının böyle bir işe kalkışmasına “istemezük” dediler. Ardından FIFA/UEFA bu işe kalkışanları doğduğuna pişman edeceğini, kime-neyi-ne kadar üleştirirse razı olunup daha fazlası için kendi payına kimsenin göz dikmesine müsaade etmeyeceğini oldukça açık bir dille deklare etti. Yetmedi İngiltere Başbakanı Boris Johnson (ki kendisi dedelerimizle uzaktan akraba olur, Osmanlı Devletinde Damat Ferit Paşa Hükümetlerinin hem Maarif hem Dâhiliye Nazırlarından Ali Kemal Paşa’nın torunudur.) “hepinizi yakarım, sakın ola bu işe kalkışmayın” mealinde beyanat verince ismi açıklanan bu 12 “güzide” kulüp bastı tornistanı.
Şimdi muhtemelen Florentino Peres’in başını yedikten sonra geri kalanlar FIFA/UEFA’dan daha kalın bir zarf almak için tehdit/şantaj/öneri ne derseniz deyin peşine düşecekler ve orta/alt sınıf takımların tabaklarından onlara daha çok “mama” verilerek bu girişim şimdilik askıya alınarak barış sağlanacaktır.
Biraz aklı başında futbolseverler ise JP Morgan gibi bir finans devinin hangi sebepten bu işe giriştiğini düşünüp buldukları cevaplar karşısında şaşkınlığa uğrayacaklar, standart sporseverler içinse hiçbir şey değişmemiş olarak hayat devam edecektir.
Bizim içinse durum; tarlasını sürmekte olan babasına gökyüzündeki uçağı gösteren çocuğa çiftçimizin “elleşme oğlum, uçsun, gitsin” demesi gibidir. Şimdilik bizi ilgilendiren bir şey yok ve zenginin malı züğürdün çenesini yorar.
Haydi kalın sağlıcakla.