Yeni imar yönetmeliği yürürlüğe giriyor.

Yeni imar yönetmeliği yürürlüğe giriyor. Bir aydan biraz fazla bir zaman kaldı. Bu yönetmelikte benim en dikkatimi çeken detay stüdyo dairelerin artık yapılamayacak oluşu.

Stüdyo daire lafı son 15 yılda hayatımıza girdi. Odası olmayan anlamına geliyor. Yani ufacık. Bizden önce batı ülkelerinde başlamıştı. Büyük kentlerde arazi fiyatlarının aşırı pahalı olması, konut ihtiyacını karşılamak için böyle bir çözüme yöneltmişti. Daire küçüldükçe doğal olarak fiyatı düşüyordu. Ama matematiksel olarak değil tabii. 50 metre karelik daire 25’e inince fiyatı yarı yarıya olmuyordu. Ama olsun, yine de ucuzdu.

Ne olursa olsun bir daire sahibi olmak isteyen halkım, konut furyasında eğer parası yetmiyorsa bu ufacık dairelere yönelmişti. Maketten satılan yüzbince konutun içinde bu odasız dairelerin fazlalığı dikkati çekiyordu.

Bu tip daireler, yalnız yaşayanların, gençlerin ve bilemedin üst üste yaşamayı dert etmeyen çiftlerin tercihi haline geldi. Zaten kim parası olduğu halde daha büyük evde yaşamak istemez ki? Belli ki parası olmayanlar tercih ediyordu.

Buna bir de kent merkezinde yapılan rezidanslar eklendi. Anormal pahalı bu yapılarda oturmak isteyen genç profesyoneller de buralara akın etti. Daire ufaktı. Ama şehrin merkezindeydi. Tıpkı, New York, Londra veya Paris’de olduğu gibi.

Sonra ilk kez İstanbul’un çevre belediyelerinden birinin aldığı bir kararla duydum stüdyo daire karşıtlığını. Bu belediye ahlaksal nedenler ileri sürmüştü. Çünkü yapısı itibariyle daha kolay alınan bu tip evler “Başka” amaçlar ile de kullanılır olmuştu. İster istemez aklıma takılmıştı. “1+0 dairede yapıldığı düşünülen ne gibi bir şey, 1+1 dairede yapılamaz ki.” yapılır. Hem de daha rahat.

Anlaşın bu düşünce büyümüş, gelişmiş, yapı yönetmeliğine girmiş. Yalnız yine bir sorun var. Bu yönetmeliğe göre stüdyo daire yapılamayacak. Eyvallah. Peki yapılabilecek en küçük daire kaç metrekare olacak? 28. Sadece 28 metrekare ve 1+1 olabilecek. Yahu zaten 28 metrekare bir stüdyo dairenin büyüklüğü. Zaten bu 28 rakamı brüttür muhtemelen. Duvarlar, balkon ve asansör boşluğu da dahil. Hadi bu kısımları düş kaldı mı sana 22-23 metrekare. Eee, işte bu zaten stüdyo daire yüzölçümü. Aradaki fark, bu kadar ufak bir mekanı bir oda ile daha bölmek anlayacağınız.

Dediğim gibi, bütün dünya metropollerinde yaygın olarak kullanılan bu daire tipinin neden biz de sorun oluşturduğunu hala çözebilmiş değilim. Ama bu gibi durumlarda “Herhalde vardır bir bildikleri” demek en doğrusu galiba.

PERRAN KUTMAN’I BİR DAHA TV’DE İZLEYEMEYİZ

Müthiş oyuncudur. Neredeyse televizyon izleyen herkes onu sever. Öyle böyle de değil ha. Gerçekten sever. Geldi geçti “Ünlülerin” yanında bir kutup yıldızı gibidir.

Bir süredir de ekranlarda yok. “Son olarak dizilerin süresi 60 dakikaya inmezse bir dizide oynamam” demiş. Dostlar size kötü bir haberim var. Biz Perran Kutman’ı yakın zamanda zor izleriz.

Çünkü hiç bir dizinin süresi 60 dakikaya inmez. İnemez. Sebebi çok açık.Televizyonların mali yapısı bunu kaldırmaz.

Eski günlerde, televizyonlar her akşam prime time’da iki dizi verirlerdi. Yayın akışı aşağı yukarı şöyleydi. Ana haber, üzerine hava durumu, üzerine bir dizi, sonra bir dizi daha. Sonra gece haberleri.

Ama kıyasıya rekabet ortalığı kırdı geçirdi. Dizi maliyetleri dağların boyunu aştı. Reklam sınırlamaları, reyting kaygıları, bilindik ekonomik durumlar falan derken kanallar baktılar ki hiç kar edemiyorlar.

Önce tutan dizileri ufak ufak uzatmaya başladılar. Sonra içimizden biri, muhtemelen “akıllı bir tv yöneticisi”, “İkinci diziye ne gerek var ki” dedi ve devir değişti.

Şimdi oyuncular şikayetçi, set işçileri şikayetçi, yapımcılar, senaristler, aklınıza kim gelirse gelsin herkes şikayetçi ama bu sistem değişemez. Çünkü paraya karşı hiç bir güç duramaz.

Bu maliyetler oldukça, kanallar zarar ettikçe kimse ikinci diziyi koyamaz. Sektör de arasında anlaşıp bir karar veremez.

Burnundan kıl aldırmayan kimi oyuncular da “Ben daha az para alayım” demeyeceğine göre geçmiş olsun. Geriye, Perran Hanım’ı belki “Konuk oyuncu” olarak ikna edebilecek bir yapımcı aramak kalıyor. Yoksa başka türlü izleyemeyeceğiz.