Su varsa yaşam vardır mantığı çerçevesinde düşünürsek; Kocaeli su kaynaklarının önemini çok daha iyi anlarız. Dünyadaki tüm büyük şehirler güçlü su kaynaklarının kenarında olması suyun yaşamsal öneminin göstergesidir. Günümüzdeki Kocaeli'ni ve geçmişin Nikomedya'sını tanıdıkça bizleri şaşırtan özellikleri ortaya çıkıyor.
Su varsa yaşam vardır mantığı çerçevesinde düşünürsek; Kocaeli su kaynaklarının önemini çok daha iyi anlarız. Dünyadaki tüm büyük şehirler güçlü su kaynaklarının kenarında olması suyun yaşamsal öneminin göstergesidir. Günümüzdeki Kocaeli’ni ve geçmişin Nikomedya’sını tanıdıkça bizleri şaşırtan özellikleri ortaya çıkıyor.
Sapanca Gölü
Sapanca Gölü, Kocaeli’nin tek doğal göldür. Göl, Körfez’in 17 km doğusunda bulunuyor. Bu noktadan başlayarak Sakarya’ya doğru 16 km uzanan gölün 7 kilometresi Kocaeli sınırları içerisinde bulunmakta. Gölün genişliği kuzeygüney doğrultusunda 5,5 km, yüzölçümü 47 km2’dir. Gölün en derin yeri 61 metredir. Gölün çevresi 39 km uzunluğundadır ve bunun 26 km'lik kısmı Sakarya’ya, 13 km’si ise Kocaeli’ne aittir. Bu gölde su ürünleri şöyle sıralanabilir: Yayın, Turna, Alabalık, Tatlı su kefali, Sazan ve Kerevit. Ayrıca bu gölden Adapazarı'ndaki ve Kocaeli'deki bir kısım sanayi kuruluşlarının su ihtiyacı karşılanmaktadır. Gölün su toplama havzası içinde ve Kocaeli sınırları dâhilinde Eşme, Maşukiye, Hikmetiye (Derbent), Suadiye belde yerleşim alanları ve Acısu, Şirinsulhiye, Nusretiye, Uzuntarla mahalle yerleşimleri yer almaktadır. Güneydeki Samanlı Dağları ve kuzeydeki plato düzlüğü arasında bir oluk biçiminde uzanan göl çukurluğu tektonik kaynaklıdır. Bu çukurluğun, İzmit Körfezi'nin bir devamı olduğu ve önceki dönemlerde daha doğudaki Adapazarı çöküntü alanına değin sokulduğu sanılmaktadır.
Sapanca Gölü ve Evliya Çelebi
Eski kaynaklarda Ayan Gölü olarak geçen Sapanca’yı Evliya Çelebi şöyle anlatır: “Sapanca Gölü'nün çevresi 24 mildir. Dört çevresinde kasaba gibi yetmiş altı köy vardır. Cümle halkı bu halicin suyundan içtiklerinden yüzlerinin rengi kırmızıdır. Ürünleri çok ise de, bağları yoktur. Bahçeleri hadden aşkındır. Bu gölün kenarında bir tür kavun ve karpuz olur ki, ancak ikisini bir eşek çekebilir. Bu göl içinde seksen pare (parça) kayık ve çırnaklar (tahıl kayığı) vardır ki, köyden adam, kereste ve eşya taşırlar. Bu insanlar, gölde bulunan yetmiş, seksen çeşit balıktan avlanıp kar ederler. Alabalığı, Sazan balığı, Turna balığı gibi tatlı su balıkları gayet lezzetli olur. Gölün derinliği ekseri yerlerinde yirmi kulaçtır. Suyu gayet saf ve berraktır. Kıyısında olan köylerin kadınları elbise yıkadıklarında asla sabun sürmezler. Bu gölün doğusunda iki saat uzaklıktan Sakarya Nehri geçer. Kocaeli’de İrva Kasabası kenarında Karadeniz’e dökülür. Sakarya azıcık bir himmet ile bu göle akıtılabilir. Bu göl, İzmit Körfezi'ne üç saat kadar yakın olduğundan ayağı İzmit Tuzlası önünde deryaya karışır. Hatta bir asırda bu gölü İzmit Körfezi'ne katmak için yüz binlerce kazma ve çapalı ırgat toplattırılmış ise de, İzmit halkının buna birçok hazineler ve Nuh ömrü gerektirir diye gevşeklik göstermesi işin tamamlanmasına engel olmuş. Ama Sakarya Nehri bu göle, bu gölde İzmit Körfezi'ne karıştırılırsa Bolu’ya kadar beş konaklık yer mamur olurdu. İstanbul gemileri ta Bolu’ya yetişir ve İstanbul’da bir tahta üç akçeye, bir kantar odun beş akçeye olup hayratı büyük olurdu.”
Paşasuyu
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi adına 2005 yılında ‘Yeşil Adımlar’ projesi kapsamında çalışmaya başlayıncaya kadar Paşasuyu’ndan haberim yoktu. Paşasuyu’nu görünce çok şaşırdım. Digiturk İztv’de Sırtçantam kuşağında bu bölgeye bir belgesel program çektim. Değerli hocam Prof. Dr. Ayşe Çalık Ross’u programa konuk olarak almıştım. Sadece Paşasuyu değil, Kocaeli Yöresi’nin su kaynaklarını ve Roma yollarını konuştukça ne çok şeyi bilmediğimi öğrendim. Öğrendikçe ilgim arttı. Bu bölgede Kocaeli Büyükşehir Belediyesi adına ‘kültürel’ temelli, günübirlik ‘Hiking’ parkuru yaptım. Emin olun Paşasuyu Kanyonu’nu ve su kamerlerini görün sizlerde çok şaşıracaksınız.
İzmit’in içme suyu
Kocaeli’nin merkez ilçesi olan İzmit’in sınırları içerisinde yer alan Paşasuyu, İzmit Körfezi’ne kuzeyden güneye doğru akan bir su kaynağı. Bu su kaynağının özelliği; üzerinde Roma Devri’nde yapılan ve günümüzde halen kullanılan su kemerlerini bulunması. İzmit’in içme suyu, Paşasuyu’ndan 21 adet kemerle kente getirilmiş.
Paşasuyu, Paşa Hamamı ve Süleyman Paşa
Dr. H. İbrahim Kahraman, ‘Paşasuyu, Paşa Hamamı ve Süleyman Paşa’ konulu sunumunda; “Nikomedia Şehri’nin kurulmasından itibaren önce yerel su kaynakları ile insanların su ihtiyacı karşılanıyor. Su kuyuları ve su sarnıçları bu maksat ile yapılan yapılardır. Roma Dönemi’nde bir ara dünyanın en büyük dört şehrinden biri haline gelince yeni su kaynaklarına ihtiyaç duyuluyor. Vali Plinus Dönemi’nde bugünkü Kabaoğlu Köyü tarafından su getirilme çalışması yapılıyor ise de sonuçlandırılamıyor. Daha sonra bugünkü şehrin 22 km kuzey doğusunda bulunan ve Osmanlı Dönemi’nde Paşasuyu adı verilen su kaynağı ciddi bir çalışma ile Nikomedya’nın ihtiyacını karşılayacak şekilde getiriliyor. İzmit’in fethinden sonra ilk vali olan Gazi Süleyman Paşa, Osmanlı arşiv belgelerinde Köhne Hamam diye zikredilen tek hamamı yaptırıyor ve halkın hizmetine sunuyor. Buranın suyunun da Paşasuyu denilen kaynaktan temin edildiği bilinmektedir. İzmit, Cumhuriyet Dönemi’nde olduğu gibi Osmanlı Dönemi’nde de yüzyıllar boyu imparatorluk coğrafyasının çeşitli yerlerinden göç alarak genişlemiş ve artan ihtiyaç karşısında katma sular, çeşmeler, hamamlar ile donatılmıştır” bilgisine yer verdi.
Mühendislik harikası
Dr. Kahraman, dikkat çeken sunumuna şu sözlerle devam etti; “Paşasuyu günümüzde unutulmuş bir konumda. Sert kireç kayaların arasından çıkan bu su 21 adet kemerle şehirdeki İnbayırı Sarnıcı’na getirilmiş. O dönem için bir mühendislik harikasıdır. Roma Dönemi’nden sonra yapılan ikinci büyük su kanalıdır. Bölge halkı tarım amaçlı olarak sudan yararlanmaktadır. Unutulmak üzere olan bu su, son dönemde ruhsatlandırılarak tekrar kullanım alanına kazandırılmıştır. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde geçtiği gibi adının Süleyman Paşa’nın yaptırdığı Paşa Hamamı’nın suyunun buradan gelmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Derenin adının Paşa (Beşe) Deresi olarak anılmasından da kaynaklanabilmektedir” dedi.