Geçtiğimiz Cumartesi gecesi Danimarka-Finlandiya maçının ilk devresinin son beş dakikası oynanırken sol taç çizgisi civarlarında Danimarkalı futbolcu Christian Eriksen yere yığılı verdi hepimizin gözleri önünde.
Sahne sanatlarından kalma bir deyim; “show must go on” yani her ne şart altında olursa olsun gösteri devam etmeli anlamında Batı’da çok kullanılan bir söz dizisi. Tiyatroda veya kabarede starın ailesinden en yakın birisinin başına bir felaket bile gelse gösteriye gelen seyircilere bunu belli etmeyip -tabir caizse içi kan ağlayarak- oyuna/şova/gösteriye devam edilmesi son derece önemli bulunuyor. Profesyonel hayat içerisinde üzüntüye, gözyaşına yer yok maalesef.
Geçtiğimiz Cumartesi gecesi Danimarka-Finlandiya maçının ilk devresinin son beş dakikası oynanırken sol taç çizgisi civarlarında Danimarkalı futbolcu Christian Eriksen yere yığılı verdi hepimizin gözleri önünde. Önce takım kaptanı Kjaer ve kaleci Schimechel dilinin boğazına kaçma ihtimaline karşı ilk müdahaleyi yaptılar ve sahaya giren sağlık görevlilerine devrettiler arkadaşlarını.
Sonrasında yaşananlardan onlarca doktora ve yüksek lisans tezi çıkar akademide. İbretlik birçok hadiseyi temaşa ettik milyarlarca insan ve hepimiz kendi inancımıza göre dua ve niyazda bulunduk Allah’tan. Sedyede saha dışına çıkarılırken AP haber ajansının geçtiği tek bir kare fotoğrafla Eriksen’in en azından hayatta olduğunu ve şuurunun açık olduğunu görüp de sevinmeyen kimse olmamıştır şu koca âlemde galiba.
Oynanan maç o dakika itibarıyla tatil edildi ve hastaneden gelen “durumu stabl” haberi ile UEFA’nın maç kaldığı yerden devam edecek haberi peş peşe geldi.
Endüstriyel futbolun en yüksek raitinge sahip şovlarından bir tanesi olan Avrupa Şampiyonası daha ikinci gününde çok büyük bir sınavla karşı karşıya kaldı. Futbol başta olmak üzere endüstrileşmiş sporların sahip ve yöneticileri olan Derebeyleri; Modern çağlarda bir tür gladyatör savaşı olma vasfını taşıyan ve kitlenin eğlendirilmesi için hayati öneme sahip bir gösteriler dizisinin böyle –insani- bir sebepten yarıda kalmasına ve hele hele gölgelenmesine müsaade etmeyecekleri için de “Show must go on” dediler.
“İnsanı ölümden eceli korur” denir ya Eriksen kardeşimizin daha yaşayacağı ömür, göreceği maçlar varmış demek ki.
Böyle olunca da şovun sahipleri önce maçın ilk yarısından kalan dört dakikanın oynanmasını hemen beş dakikalık bir devre arasından sonra da kalan ikinci yarının hemen oynanmasını kararlaştırdılar. Zira saat 22.00’den itibaren Saint Petersburg’da başka bir endüstriyel şov (Rusya – Belçika) için her şey hazır ve gösteri için geri sayılmaktaydı. Hafazanallah ya bu “nâhoş” hadise ile şov/şovlar yarıda kalırsa sponsorlara, bu maç için çeşitli katmanlarda bahis yapan bahisçilere ve bu sayede aklanacak milyarlarca kara paraya, naklen yayın için yapılan onca hazırlığa ve kapitalist/komünist/faşist fark etmeksizin eğlendirilmesi gereken kitleye istediğini veremezse muktedirler ne yaparlardı?
İnsan hayatının endüstriyel sporlarda hiçbir önemi olmadığını bir kez daha yaşadık ve gördük. Eriksen’in takım arkadaşları dâhil o anda sahada bulunanların ve şovun sahiplerinin ilk önceliğinin maçın tamamlanması olduğu, böylece bir kez daha deneyimlenmiş oldu.
Demek ki Finlandiya’nın ilk kez katıldığı böyle bir organizasyonda yaşayacağı bir galibiyet varmış o gerçekleşti böylece. Bu maç/şov tamamlanmasa Finlandiya’nın galibiyetine oynayan bahisçilerin hali nice olurdu? Derebeyleri nasıl bakarlardı bahisçilerin yüzlerine?
Neyse olan oldu, sistem hafifçe yalpalasa da büyük bir sorun çıkmadı. Etik ve butik olarak büyük bir falso vermeden şov devam ediyor ya önemli olan bu!
Milli Takımımıza Bakü’deki iki maçta başarılar dileyip çekilelim köşemize. “Show must go on” nasılsa.