En çok şikayet edenlerden biriyim.
Tam olarak ne kadar anladığımı, anlaşıldığımı, onu da bilmiyorum.
Sadece güzel videolar paylaşıp, insanlar kendini iyi hissetsin, iyilik ortamı çoğaldıkça, iyileşiriz diye düşünen biriyim.
Arada tadını kaçırdığım da oluyor ya, neyse.
Sonuç olarak, ortada bir kötülük ortamı var, kimse kimsenin hatasını affetmiyor, hoşgörü yok, anlayış yok, sanki birşey olsa da linç etsek diye bakıyorlar.
Takipçi sayım fazla olmasına rağmen, ne bir reklam aldım, ne bir bedava yemek yedim diye, mekanı paylasmış değilim.
Dediğim gibi, benim gibi durup dururken kimsenin sayfasına girip, kötü yorumlar yapan, laf sokan birisi olmadığım için, hiç tanımadığım insanların beni ya da başkasını yerden yere vurmasını anlayamam..
Sanki orada herkes beni seviyor, beni takip edenleri ben de seviyorum, dostluk, kardeşlik, sayfası sanıyorum.
Sanmalarım yanlış.
Peki kadın öyleyse neden kullanıyorsun diye sorabilirsiniz.
Haklısınız, sadece, televizyon programcısı ve gazetede köşe yazan bir kadın olarak, aslında zorla ve geç girdim, iş gereği yani.
Neyse esas konuma gireceğim.
Konum şu.
Yaşlı adam, bakkaldan gidiyor, gofret, kırıkırak, çikolata, yani çocukların hoşuna giden alışveriş yapıyor.
Sonra, bir mahalleye gidiyor, iki arabanın arasına giriyor, pantolonunu indiriyor ve orada sokakta oyun oynayan çocukların dikkatini çekmek ve cinsel uzvunu göstermek planları yapıyor.
Sapık herif.
Mahalleli olmayı çok severim, çok önemserim ben, Üsküdar mahallesinde büyüdüm...
Çok sahici, çok samimi, sıcacık bulurum.
İlerleyen yıllarda, o Üsküdar'daki mahallemin fırın kokusunu unutamadan geçirdim.
Sonra, daha başka semtlere taşındım, site hayatı, kimse kimseye merhaba demez, herkes evlerine saklanır, o kadar ki, üst katta ki komşumun yüzünü 20 sene sonra gördüm.
Bu küçük mahallerde, herkes çok duyarlı, çok dikkatli çok uyanıktır, birbirlerine, çocuklarına çok da sahip çıkarlar.
Kadınlar sokağa çıkıyor, sapık adamı kollarından sürükleyerek yerinden çıkarıyorlar ve o arada videoya çekiyorlar.
Sosyal medyalarında cayır cayır yayınlıyorlar ve bütün televizyonların whatsApp ihbar hattı var, oraya yolluyorlar.
Artık kimsenin yanına yaptığı kar kalmıyor , bir bedel var ödüyor.
Bakın, kötülük ortamı var derken atmıyorum, haberleri izleyin, whatsApp hatlarına gelen ihbarları izleyin, canımın Müge Anlı'sını izleyin, neler yaşanıyor hayatta görün.
Olay, ülkemizde yaşanıyor..
1- Adam 26 yaşında, bir çiftliğe gidiyor, çiftlik sahibinin ve bir erkeğin tecavüzüne uğruyor.
2- Tecavüzcü olayı kameraya kaydediyor, şantaja başlıyor.Bu şantajlar sonucu adam jandarmaya gidiyor, sanıklara dava açılıyor. Ama mahkeme iki sanığın da beraatine karar veriyor... Malum karar temyize gidiyor ve bozuluyor.
3- Bu arada tecavüzcünün karısı, jandarmaya gidiyor ve bu tecavüze uğrayan adamın erkek kardeşi ve babasının 10 yaşındaki kızlarına cinsel istismar da bulunduğunu söylüyor. Baba oğul tutuklanıyor, sonra serbest bırakılıyor. (kadın iftira atıyor, kanıt yok)
4- Bu sefer tecavüzcünün kızı, jandarmaya gidiyor ve babasının tecavüzcü olduğunu, annesinin de onu cinsel istismara maruz bıraktığını söylüyor.
5- Anne ona yardım eden yenge ve bir uzman çavuş gözaltına alınıyor.
Bu bir filmde senaryo olsa, biz de seyretsek, arkadaşlarımıza aman sakın gitme felaket , rezalet bir film görülecek yanı yok, herkes sapık, herkes şirazesinden çıkmış diye anlatırdık.
Biz ne zaman bu kadar kötü olduk.
Allah kimseyi yolundan çıkarmasın.
Funda'nın aklındakiler!
Demet Akbağ hayat arkadaşi biricik eşi ve en dostu Zafer Çıka'yi elim bir trafik kazasında kaybetti.
Tüm televizyonlar cenaze törenini gösteriyor.
İnanılmaz görüntüler var, iki kadin ellerinde pazar arabası, cenazeye gönderilen çiçeklerden aşırma yapıyorlar... O çiçekleri evinizde vazoya koyup nasıl bakacaksınız, gerçekten duygusal anlamda anlamak imkansız.
Nasıl utandım anlatamam.
Ya diğerleri, cenaze tabutu önünde, tabutla selfie yapıyorlar.
Ya ünlülerle fotoğraf çekmek için gelenler bu ünlü insan merakı.
Ne ölüye ne diriye saygımız kalmamış da, orada cenaze sahibi, kalplerine ateş düşen eşleri çocukları, akrabaları..
Onlara duygusal anlamda yaptığınızın adı ne?
Sizin aslında yatacak yeriniz yok mu diyelim, ya da..
Ben bulamadım da.
... Ankara da, bir ilkokulda, okulun müdürü, tüm görevli öğretmenlere "okul kararları" başlığı altında bir yazı yolluyor.
"Tüm öğretmenlerimize, okul içerisinde ve çalışmaların dikkatini dağıtacak şekilde, koridorda yürürken, sınıflardan ve alt katlardan duyulacak, dersin ahengini ve çalışanların dikkatini dağıtacak şekilde ses çıkarmadan yürütülebilmesi hususunda, gereğini önemle rica ederim" diye yazmış.
Aslında kibarca topuklu ayakkabılar ses çıkarıyor, dikkat edin demiş.
Bu müdüre Milli Eğitim Bakanlığınca soruşturma açılmış.
Önce anlayamadım, adam haklı, ne demişki dedim, gerçekten topuklar çok ses çıkarıyor, ben her sabah üst katta oturan ve erken işe giden kadının merdivenden inen ve koridorda yürürken çıkardığı tok tok topuk sesi ile uyanıyorum.
Çok rahatsız edici ve okul müdürü öğrenciler için bunu istemiş, ne varki bunda, diye düşünüyorum.
İyi niyetliyim ben.
Uyanık müdür kibar kibar mail ile bunu bildirirken, öğretmenlere, elden dinimizde topuklu ayakkabı giymek caiz değildir diye metin dağıtmış.
Olmamış sayın hocam.
Oturunuz ve sıfır.