Bir yandan son yıllarda virüs gibi bulaşan alışveriş çılgınlığının ardındaki 'hızlı moda' kavramı, bir taraftan da markalara sorumluluk yükleyen sürdürülebilir moda. London College of Fashion Sürdürülebilir Moda Merkezi'nin Özel Sektör Destek Müdürü Alex Mcintosh hangisinin galip geleceğini açıkladı.
Hızlanan moda, her gün değişen trendler, ucuzlayan ürünler ve giderek yalnızlaştığımız için kendimizi oyalamanın yolunu alışverişte arayışımız, gardırobumuzu sürekli genişletiyor. Gün geçmiyor ki kendimize yeni elbiseler, bluzlar almayalım. Bunun kesemize verdiği zarar ortada. Bunu bir şekilde telafi edebiliyoruz ama ya o eskimeden attığımız elbiselerle dünyaya verdiğimiz zarar? Araştırmalar yılda 40 kilo kıyafet attığımızı bunun çok daha fazlasını da satın aldığımızı gösteriyor.
Alışveriş yapmanın ya da giysi satın almanın çevreye nasıl bir zararı vardır, diye düşünebilirsiniz. Pamuklu beyaz bir tişört bile sandığınızdan daha kabahatli. Tarlada üretilen pamuk için kullanılan zirai ilaçlardan tutun da ipliğin gerekli beyazlığa erişmesi için kullanılan kimyasallara, gardırobumuza gelene kadar harcanan enerjiye kadar olumsuz etkilerini sıralasak buradan köye yol olur. Bir de toplumsal boyutu var ki burada da adil ticaret kavramından söz ediyoruz. Çocuk işçi çalıştırılmaması ve çalışan işçilerin uygun şartlarda çalıştırılması gibi.
Konuyu sürdürülebilir moda kavramına getirmeye çalışıyorum ki bugün dünya özellikle de Avrupa bunu konuşuyor.
Doğaya zarar veren giysilerin üretilmesine ve gereksiz alışverişe karşı başlayan, moda endüstrisinin arka planında çalışanların haklarını savunan, gereksiz su ve enerji israfını önlemeye çalışan, uzun yıllar kullanılabilecek malzemeye yönelen bir akım olan sürdürülebilir moda.
Sürdürülebilir modayı bize zorlu kılan aslında kaynak yetersizliği ve artan ürün fiyatları. Pamuk üretiminin yetersizliğinden süt proteininden ve ısırgan otundan medet umuyoruz artık. Ayrıca sürdürülebilirlik gün geçtikçe bir inovasyon öğesi olarak görülmeye başlandı. Aynı zamanda tüketici de sürdürülebilirlikle ilgili konularda internette gittikçe artan kaynaklardan ve iletişimin hızla yayılan özelliğinden faydalanarak daha fazla bilgi sahibi. Markalar artık, tüketiciyi bilinçsiz farz ederek şöhretlerini riske atmak istemiyor, çünkü artık facebook ve twitter var.
Tasarımcılar da organik, doğal ve geri dönüştürülebilen kumaşlara yöneliyor. Ülkemizde Nejla Güvenç sadece organik kumaşlardan ürün tasarlarken, Özlem Süer, Dilek Hanif, Gamze Saraçoğlu gibi tasarımcılar doğal, kaliteli ve evladiyelik kumaşları tercih ediyor.
Diğer taraftan da ortaya şöyle tezat bir tablo çıkıyor elbette, bir yanda hızlı moda diğer yanda sürdürülebilir moda kavramı.
Moda son zamanlardaki haliyle, son 30 yıldır, tüketime bağlı; yani hızlı moda, bu dönemden önce kıyafetler çok daha değerliydi ve insanlar giysileri çok daha farklı bir şekilde tüketiyorlardı. Bu endüstride son zamanlardaki iş modelleri hızlı büyümeye dayalı olduğu ve yüksek hacimli kurallar barındırdığı için başka türlü bir modelin uygulanamayacağını söylemek saçma olur. Hızlı moda, giyimle iç içe olan birçok endüstriyi öldürdü, bu yüzden ekonomik olarak dikkate almamız gereken, yeni bir şeyler satın almanın her zaman daha iyi ve daha ucuz olduğu varsayımından uzak durup giysilerin bakım ve onarımı ile ilgili hizmetleri bir kez daha gözden geçirmemiz gerektiğidir. Ucuz ve elden çıkarması kolay olan moda, pazarda her zaman bir paya sahip olabilir ama ürün ve emek maliyetlerinin sürekli arttığı bir ortamda bu kadar büyük ve egemen bir pazar payını sürdürebilmesi imkansız.
Sürdürülebilir moda akımı gelecek hedeflenerek ortaya çıkan bir akım. Aslında sosyal sorumluluk projesi de denebilir. Ekolojik boyutunda toksik olmayan, dönüştürülebilir moda ürünleri, ekonomi tarafından tüketicilere ve üreticilere değer katan ürünler yaratmak esas amaç.
Devam ettirilebilir sistemler oluşturmak, giy-at kültüründen kurtulmak misyon edinilmiş halde. Ticaret artışı ve tüketimin sonucunda sadece almak ve atmaya hedeflenmiş bir döngü içerisindeyiz. Amerika’da her sene yaklaşık olarak 13 milyon ton tekstil ürünü imha ediliyormuş.
Düşünsenize bu kadar büyük miktarda su kullanımı global su kirliliğinin yüzde 20’sini tekstil atıklarından oluşturuyormuş.
Biz tüketicilerin farkındalığımızı arttırıp gereksiz yapılan fast-fashion (hızlı moda) alışverişini azaltarak veya ikinci el giyimini benimseyerek ihtiyacı olanlara da verebiliriz. Sonrasında hem tekstile hem de çevreye destek olan tüketici sınıfında yerimizi alabiliriz. Toplumda büyük bir rol oynayan biz kadınların bilinçlenmesi bu kanunu bozacak ve daha sağlıklı bir yaşama merhaba demiş olacağız.
Gelecek gösterecek!