Türkiye'de yeni dönem başladı.
24 Haziran 2018 tarihinde gerçekleşen ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, başkanlık sisteminin ilk devlet başkanı olarak seçildiği seçimin ardından önceki gün çok sayıda ülkenin devlet başkanının ve üst düzey temsilcisinin de katıldığı muhteşem bir törenle Türkiye’nin başkanlık sistemine geçiş gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümetinde yer alan bakanlar görevlerine başladı. Üstelik oldukça hızlı bir şekilde. Çünkü;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeniden göreve gelmesinin ardından, katılacağı ilk yurt dışı uluslararası zirve "NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Toplantısı" olacak.
Belçika'nın başkenti Brüksel'de, 11-12 Temmuz tarihlerinde "NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Toplantısı" yapılacak ve zirve ilk kez NATO'nun yeni karargah binasında gerçekleşecek. Söz konusu zirve kapsamında Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve İngiltere Başbakanı Theresa May başta olmak üzere birçok NATO ülkesinin liderleriyle bir araya gelecek ve ikili görüşmeler yapacak.
Görüşmelerde, bazı NATO ülkelerinin kanlı terör örgütü PKK'nın Suriye kolu YPG'ye verdiği destek ve Türkiye'nin Rusya'dan satın aldığı S-400 savunma füzeleri konularının ele alınması da beklenmekte.
Türkiye haklı olarak attığı adımlar konusunda bir kez daha müttefiklerini bilgilendirirken onlardan da teröre karşı mücadelede doğru adım atmalarını ve Türkiye’ye destek vermelerini beklediğini bir kez daha net bir şekilde dile getirecek.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Donald Tusk, AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Antonio Tajani ile de tek tek görüşmesinin beklendiği zirve bu açıdan da AB için bir şans. Türkiye’nin Seçimi’nin ardından AB’nin de “Yeni Türkiye” ile ilişkilerini düzeltmesi için büyük bir fırsat olarak değerlendirilmeli Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın NATO Zirvesi vesilesiyle Brüksel’de olması. Dileriz AB bu olanağı iyi değerlendirir.
Türkiye, AB’nin kendisine yönelik tüm yanlış politikalarına rağmen AB üyeliği konusunda çok net. AB Stratejisi hiç bir zaman değişmedi ve AB üyeliği konusunda kararlılığı sürmekte. AB’den beklediği tek şey Türkiye’ye karşı “dürüst” olması.
Bu konuda maalesef son haftalarda AB yine büyük bir hata yapmakta. Kıbrıs’ta Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan’ın Kıbrıs Sorunu’nun çözümsüzlüğü hedefine yönelik politikalarını desteklemeye devam etmekte. Oysa Kıbrıs Sorunu, Türkiye’ye rağmen değil ancak Türkiye ile birlikte çözülme şansına sahip. Aynısı Ege’de Türkiye ile Yunanistan arasında yıllardır sürmekte olan sorunlar için de geçerli. AB, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan’ın peşine takılarak bu sorunların çözümüne hiç bir katkı sunamaz.
Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan’ın da desteğiyle Kıbrıs’ta yaşamakta olan Kıbrıslı Türkleri, Türkiye’ye karşı kışkırtabileceğini sanacak kadar “ahmakça” bir politikayla Türkiye’yi Kıbrıs Sorunu’nun çözümü sürecinden dışlamaya çalışmakta. Oysa ne Kıbrıslı Türkler ne Türkiye buna izin vermezler. Tam tersi sıkı bir iş birliği içinde hem Kıbrıs Sorunu’nun adil ve kalıcı çözümü için hem de en başta adadaki enerji kaynakları olmak üzere her konuda Kıbrıslı Türklerin hakları için mücadele vermekteler. Bugüne kadar Kıbrıs Sorunu çözülemediyse bunun nedenlerini Kuzey Kıbrıs’ta değil Kıbrıs’ın güneyinde aramak doğru olacaktır. AB bu konuda doğru analizler yaparak adım atmadığı gibi aynı zamanda Türkiye’nin AB üyeliği ya da vize muafiyeti gibi konularda “Kıbrıs Sorunu’nun çözümünün Rumlar tarafından engellenmesini” istismar ederek Türkiye’nin aleyhine adımlar atarak büyük bir hata yapmaktadır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Brüksel’de NATO Zirvesi’ne katılmadan önce 10 Temmuz'da Azerbaycan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni (KKTC) ziyaret etti. KKTC ziyaretinde Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Başbakan Tufan Erhürman ile bir araya geldi. Ve KKTC’deki bu temasları sırasında hem AB’ye hem de Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne önemli mesajlar verdi. En başta AB ama Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın KKTC ziyaretini çok iyi izlemeli ve vereceği mesajları dikkatle dinlemeli.
Çünkü Kıbrıs Sorunu’nun çözümünü gerçekten istiyorlarsa bu konuda kesinlikle kararlı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir şansları olduğunu iyi bilmeliler. Ancak eğer gerçek ve iki toplum için de adil olan bir çözümden yanaysalar!
Evet yeni dönem başladı ve Türkiye’nin bu yeni dönemi en başta AB olmak üzere Türkiye ile ilişkileri olumlu yönde düzeltmek için tüm muhatapları açısından da çok değerli bir başlangıç olma şansına sahip!