Johann Wolfgang von GOETHE'nin Faust romanında bir yerlerde Alman simyager ve büyücü Johann Georg FAUST'un ağzından duyarız bu sözü; "şeytan ayrıntıda gizlidir" diye.
Frenkçeye âşina olan abi ve amcalarımız da “the devil is in the details” şeklini sıklıkla kullanırlar söz arasında sağda solda. Hatta Ahmet ÜMİT’in eski hikâye kitaplarından birisi de bu isimdeydi galiba.
Meşhur Fransız gazetesi L’eqiupe (biz Lekip diye okuyup geçiyoruz gayet Türkçe bir şekilde) geçen hafta okuyucularına duyurduğu bir haberde, bir zamanlar Fenerbahçe forması da terleten emekli futbolcu Nicolas ANELKA’nın Lille takımına “hücum antrenörü” olarak dahil olduğundan bahsediyordu. Basketbolda bazı büyük takımlarda hücum ve savunma setlerini farklı antrenörlerin çalıştırdığını duyardık ama futbolda bu yönde bir uzmanlaşmanın bu kadar detaylı bir görev tanımı ile ilk kez karşılaştığımız için konuyu idrakimiz zaman aldı.
Halit KIVANÇ (Allah Ömürler Versin) anlatmıştı; 1966’da İngiltere’de düzenlenen Dünya Kupası’nda ertesi gün maç anlatacağı stadyuma duruma vaziyet etmek için gittiğinde gene kendisi gibi erkenci birisini daha görür, elinde bazı aletlerle kale arkasında ölçüm yapmakta ve kendince uygun bir yer tespit etmeye çalışmaktadır bu kişi. Halit Usta adama yaklaşır ve ne yaptığını sorar, adam İngiliz Yayın Kuruluşu BBC’nin “sol kale arkası kameramanı”dır. Ertesi gün yayın yapacağı mekânda ışık, objektif, kamera açıları, kullanacağı cihazlarla ilgili tespitte bulunmaktadır ve uzmanlığı sol kale arkası kameramanlığıdır. Hem bu detaycılığa hayran olduğunu hem de adamın iş disiplinine saygı duyduğunu aktarır bizlere.
Bir de taç atışları ile ilgili detaylar var ki şaşmamak elde değil. Bu konuda Guinness Rekorlar Kitabı’nda kendisi ile ilgili madde bulunan Danimarkalı Thomas GRONNEMARK’ın “ Taç Antrenörü” olarak ülkesinin Horsens ve Midtjylland takımlarında çalıştıktan sonra Kloppo ile Liverpool’a istihdamı uzmanlaşmaya saygının feriştahı neredeyse. Çalıştırdığı Danimarka takımlarında taç atışı organizasyonlarıyla 20 gole katkı sağlayan birisine ve onun uzmanlığına şapka çıkarmak da ancak ve en çok bir Alman’a yakışırdı.
Chelsea ile düne kadar namağlup gelerek İngiltere macerasında saygın bir açılış yapan bir başka dâhi Maurizzio SARRI’yi ise sıradan teknik direktörlerden ayıran birçok konudan birisi de Napoli’yi çalıştırırken taç atışları ile ilgili varyasyonlarının çokluğu ve özgünlüğüydü. Oyunun akış yönüne göre sahanın her tarafında farklı formülasyonlara sahip birçok taç atışı tâlimi idmanların vazgeçilmez ögelerindendi. Kaldığı yerden Ada’da Chelsea ile devam ettiğini anlayabiliyoruz. Bizim futbolcularımızın (Gökhan GÖNÜL ve bir iki kişi istisna) taç ile taş atışını farksız kullandıklarını düşündüğümüzde hayaller Adriana LIMA, gerçekler Yıldız TİLBE durumları oluyor ister istemez.
Dünya futbolunun geldiği noktada, aynı ilm-i tebâbette olduğu gibi branşlara göre uzmanlaşma bir ihtiyaç haline dönüşmekte. Tıbbiye talebelerinin TUS’a (Tıpta Uzmanlaşma Sınavı) verdikleri önem ve özeni aklı başında futbol adamları daha şimdiden futbola adapte ettiler bile.
Yukarıda anlatageldiğimiz detaylar bizim gibi –gelişmekte- olan ülkeler için şimdilik uzak birer detay. Daha Ülkemizin Başkentinde futbol oynayabileceğimiz bir saha zeminine sahip olamadığımız için şehrin takımı en yakındaki düzgün zemini olan Kayseri’de deplasmanda misafir ağırlarken; “neyine gerek, sütlü börek?”
Ha diyorsanız ki; “bizim şeytanla, onun gizlendiği ayrıntılarla işimiz olmaz” ona da bir şey demeyiz ama diğer milletler harıl harıl ders çalışırken biz şarkı söyleyen ağustos böceği gibi umursamaz takılırsak; eller Ay’a biz yaya!
Hepimize güzel bir hafta diliyorum.