Ne kadar güzel günlermiş.

Canım Beyoğlu'na gitmek istiyor.

Ara sokaklarda dolaşmak, pasajlara girmek, Çiçek Pasajı sokağında midye tava yemek, en dar sokakta tahta taburede közde kahve içmek istiyor.

Canım Eminönü'ne gitmek istiyor.

Mısır Çarşısının ön kapısından girip arka kapısında çıkıp önce sağa dönüp kuruyemişçilere, tahta malzeme satan küçük dükkanlara baka baka yürümek istiyorum.

Nuri Toplar kahvecisine uğrayıp 2 paket Türk kahvesi almak istiyorum.

Sonra dümdüz yukarıya doğru çıkarak, takıcılara tek tek girip kendime 2 yüzük almak istiyorum.

Sokaktan taze portakal suyu içmek istiyorum.

Sini de çöp şiş yemek istiyorum.

Eminönü Camisinde dua etmek istiyorum.

Ne kadar güzel günlermiş.

Şimdi ne yapıyoruz, evde endişe içinde yaşamaya çalışıp duruyoruz.

Bir canlı türünün başka bir canlı türünü yok etmesi nasıl bir duygudur anlıyoruz.

Kafeslere kapatılmak, korku içinde yaşamak nasıl bir duygudur anlıyoruz.

Belki de elimizi vicdanımıza koymak için son fırsat.

Hadi kendimize iki satır yazalım.

Diyelim ki.

Ey insanoğlu ey insankızı, ne kadar acı olsa da, işimize gelse de gelmese de görmek istemesek de durumumuz aynen şudur.

Hayvanları, bitkileri, yaşamı, kimi insanları, akılları durduracak güzellikteki bir dünyayı perişan ettik.

İnsan denen yaratık, dünyayı yok ettik, perişan ettik, talan ettik.

Çok tehlikeli, saldırgan, kaba, küstah ve vahşi yaratıklara dönüştük.

Ego, kibir, merhametsizlik, sevgisizlik, saygısızlık bizi bizden aldı.

Damak zevki diye, 3 aylık belki de en masum hayvan kuzuyu annesinin yanından alıp kesip yiyen, denizlerde balık, dağlarda ağaç, tabiatta bitki, şehirlerde ağaç bırakmayan canlı türü olduk.

Ege'de, Akdeniz'de tabiatı dağları delik deşik ederek, dağları tıraşlayarak, endemik bitkileri yok ederek, ağaçları keserek siteler yapan canlı türü.

Sen yokken bahçene girip, manzaramı kapatıyor diye begonvili kesen komşuların.

Bütün bunları, hatta dahasını alt alta yazdığın zaman acımasız saldırganlığını görebiliyor musun?

Dünyayı cehenneme çeviren en acımasız, en tehlikeli canlı türü insan.

Güzel sözle, iyi dille ve şu geçtiğimiz süreçten sonra düzelecek miyiz?

Elbette ki hayır.

Şimdi yaşam.

Şimdi doğa.

Şimdi kader.

Şimdi virüs.

Şimdi günah

Şimdi vebal.

Şimdi merhamet.

Şimdi kibir.

Şimdi gösteriş.

İnsanın bildiği tek dille, insanoğlu ve insankızına konuşuyor.

Funda'nın aklındakiler…

... Çok ilginç bir dönem.

Instagram hayatımızın tam ortasında.

Boş vakit çok paylaşımlar gırla.

Hiç tanımadığın insanlarla, güzel güzel yazışmalar, karşılaşırsan sıkı sıkı sarılacağın belki de dost arkadaş olacağın insanlar.

Hiç tanımadığın insanlarla ikinci cümlede hakaret ettiğin, karşı karşıya gelsen kavga edeceğin, tuhaf yazışmalar yaptığın durumlar.

Kadın, köpeği yere vura vura öldüren cani için sayfama, bu adam türü tam bu hükümetin istediği diye yazmış.

Hükümet kim olursa olsun cani mi ister, bu kadar da olmaz.

Pes artık.

Oha artık.

Muhalefet olmak, beğenmemek, eleştirmek, en doğal hakkın.

Ama bu değil.

Hiçbir türün zehrini kabul etmem, zehirli kafaya ortak olmam.

… Kadın sokağa çıkma yasağında sokakta, kulağında müziği kulaklıkla yürüyor.

Sesleniyorum.

Hanımefendi yasak sizi kapsamıyor mu?

Çok sıkıldım bir hava alıyım diye yürüyüşe çıktım.

Ama çıkmamanız lazım.

Ama kimse yok ki.

Ama ben de çıkarsam kimse olur.

Ama kimse ile temas etmiyorum ki.

Ama ben çıkarsam temas etmiş olacaksınız.

Ama.

Ama.