Maalesef ne dönemin ne de şarkılarının modası var.
Maalesef ne dönemin ne de şarkılarının modası var. O şarkısını bilmiyorum. Ben o yıllar da doğmamıştım. Ya da çok küçüktüm gibi ifadelerin sen de ve şarkılarında hiç de geçerli bahaneler olmadığını biliyorum. İnternetten ya da sosyal medyadan biri öyle bir video yapıp sunuyor ki, oluyorsun yine dillere pelesenk. Yeter mi? Yetmez. Sen, olmadı başka biri çıkıp cover yapıp önümüze sunuveriyor. Hadi tam unuttum derken, baştan başlıyoruz. Daha kaç kişi, kaç nesil gerekiyor ki sana.
O canım saçlarımı oryal ile açtırıp yumurta sarısı oluşu, sonrasında da ellerime lime lime gelişi, gözlerimin önünden hiç gitmiyor. Bende ki en unutulmaz Sezen travmasıydı. Ne de çok istiyordum halbuki, “Gel Gel Sarışınım” şarkısını bağıra bağıra söylüyorken millet, bana bakarak söylesin. Bana geel gel sarışınım desinler. Kafa derim cayır cayır yanarken beni teselli eden tek sahneydi oysa ki. Hakkım mı? Tabi ki helal değil. Sezen Aksu, sadece ben mi? Daha kaç masumun kanına girdin. Sen sırf “Ağlamak Güzeldir” dediğin için, olayı yanlış anlayıp, aynaya bakarak ağlayan kadınları anlattılar bana. Söylemesi ne kadar doğru bilmem ama içlerinde ismi lazım değil, birinci derece yakınlarım da maalesef var. “Bir kedim bile yok” dediğinde. Eve yalnız dönen, köşe başında gördüğü ilk kediyi eve götürmek için kovalayıp, kandırıp evine alanlar oldu. Kedi alerjisi olan ben, yine kedisiz ve dışlanmış. “Şinanay” da şinanay hopa şinanay dedin, herkes şok. Uzunca bir süre herkes ne dediğine ve ne anlam çıkarması gerektiğine ciddi ciddi kafa yordu. Neden? Sezen söylediyse mutlak vardı bir anlamı. Ki benim hala her duyduğumda uzun uzun düşünüp, zekamı sorgulayıp, komplekse girme sebebimsin. Israrla “Adı Bende Saklı” diyordun. Biz dedik ki, bize de söyle. Meraktan uykusu kaçanlar olmuş. Biri de ben. Şarkıyı kendine yoranlar da olmuş, onu da duydum. Ya onlar, onlara da mı acımadın? Bari biraz bana acısaydın, esasen herkesten daha çok ben düşündüm. İş yine hak ve hukuka gelirse, tabi ki, helal değil. Sen bir “Keskin Bıçak’’ dedin. Milletin dilinden hala düşmedi. Her söyleyen, her dinleyen efkarlı, aşık, aşkından vazgeçemeyen yürekli insanlarla etrafım çevriliymiş meğerse. Kendimi bir garip, bir yabancı hissetim ama çaktırmadım. Hadi bir Sezen travması daha. Hiç de yakışmadığı halde, sırf sen saçlarını o model kestirdiğin için, enseleri ortada bir çok akrabam, tanıdığım olduğunu gördüm eski fotoğraflarda. Anlayacağın bayağı bayağı ense dolu bizim aile albümümüz. Madem her şeyi itirafa geçtim. O fotoğraflardan biri de bana ait. Bir dönem bu halde gezmiş, yakınlarım ve ben. Hem de fotoğraflı, delilli ispatlı. (Düşman para verir almaya Maazallah) Helallik mi? Tabi ki etmem. Annem hala anlatır… Teyzem “Git” şarkını dinleyip dinleyip rest çekmiş enişteme. Git-me dediğinde gitmeyeceğini sanıyormuş garibim. Allahtan enişten “Geçer Geçer” i dinlemeden döndü de evlendiler, diye anlatıp durur halen. “Onu Alma Beni Al” dedin. Bir dönem, tüm kadınlar gaza geldi. Cesaret biraz da yüzsüzlükle, kendilerini aldıran ve evleneneler oldu. Şimdi boy boy çocukları bile var. Halen duyduğum da boş bir anıma denk gelip, şeytana uyar da adamın güzünün içine baka baka, “Onu alma beni al’’ der miyim? Diye korkmadan edemiyorum. Bu korku dolu düşüncelerim ve anlarım için, hakkım maalesef yine helal değil. “Ünzile”yi bulup ilk anlatan oldun. Sen anlattın, ben uyandım. Uyanan ve uykusu kaçanlar oldu. O uykusuzlara da hiç acımadın. (Neyse ki) “Tanrı İstemezse” yaprak düşmezmiş ya, tüm seni sevenlerin kafasına rahmetli Müslüm Gürses’i işledin. Evlerimiz de arabalarımız da Müslüm dinler olduk ama sesi kısık. Favori mekanların önüne gelince de Müslüm frekansını değiştirip popa geçtik “arabeskçi” demesinler diye. Cem-i cümleyi ve beni bu riske attın. Bu tehlikeli yolculuklarım için, hakkım helal değil ki.
Sevilmeden de sevmeyi
Neyi özlediğini bilmeyi
Acı da olsa yine gerçeği
Görüp de söylemeyi bilmediysen… Bunu söylemenin, yapmaktan daha kolay olduğunu hiç düşünmedin. Bunu yaparken “Büklüm Büklüm” olur da bir gün Aslı, bir köşe yazar da helal etmiyorum da etmiyorum diye söylenmez mi diye de düşünmedin tabi. ‘’Ah İstanbul İstanbul Olalı’’ hiç görmedi böyle keder. Tekrar etkisi asla olmayacak bu şarkıyı, sesi kötü iyi demeden hunharca heba ediyorlar masalarda. Ortalık, geçen yıllara rağmen fena. İstanbul’u bilmem ama gerçekten o masalar bir daha böyle keder görmeyecek o net. Bir dostun da çıkıp söylemediyse sana bugüne kadar, benden söylemesi. Hala vakit varken engel olmalısın, olmalıyız. Olmadı yine, sen anladın yazmayayım artık tekrar tekrar. Aslında vazgeçmediğin ama avazın çıktığı kadar, yerseniz diye söylediğin “Vazgeçtim” şarkından, böyle ikilem dolu nesiller, bir de ben çıktım. Beni sevenler ne zorlandı, bilemezsin. Bu sefer benim değil sadece, onların hakkı helal değil ki sana. Ve şimdi; yıllarca içimde büyüttüğüm Sezen sarmalından, belki okursun da bana bir çare olursun umuduyla, bir köşe de yazıyorum. “Hala Haber Bekliyorum Senden” şarkınla, söylene söylene bekleyeceğim.
Bende ki bu ruh halinin aslı astarı “Yalnızca Sitem” özlem. Tabi ki sana “Helal Ettim Hakkımı’’ demek had değil. Çok kişiyiz. Özlüyoruz seni, sesini, esprilerini. Sesinin değmediği, ismini, seni bilmeyen, içinden bir Sezen geçmeyen, dokunmadığın yok denecek kadar az. Senin ile anısı olmayan yok gibi. Şimdi “Geri Dön”. Aşkı unutanlara, bana, bize tekrar aşkı öğret. Sadece aşk mı? Çok şeye aydırdın, tekrar aydır, uyandır. Sen helal et bize hakkını. Üç Dört Günlük Bir Şey” olmasın bu sefer uzun kal, gitme. Mutlu olacak çok kişi var, biliyorum. Sen “Beni Unutma” dediğinde herkes ciddiye aldı unutmadı. Artık senin de ortalığa çıkıp “Gidemem” deme vaktin gelmedi de geçiyordu. Çok uzun zamandır bekliyorduk. Yine, yeni, yeniden “Hoş Geldin” İzmir kokulu İstanbul ruhlu kadın…