Uzun yıllar önce tanıdığım, geçen yıl karşılaştığım, kadın arkadaşım, telefonda..

O : Bodrum'da mısın.?

Ben : Evet canım, Bodrum'dayım.

O : Aaaa seçim için, oy kullanmaya döneceksin, değil mi?

Ben: Hayırdır tatlım sesinde bir otorite hissettim, emir verir gibisin.

O : Yok canım, olur mu?

Memleket elden gidiyor, ortalık toz duman, ülkemizi düşünmemiz lazım, mutlaka oy kullanmamız lazım.

Ben: Sen bizim ortak siyasi derdimiz, ortak ülke derdimiz olduğundan emin misin?

O: A ben sana ne diyorum, sen ne anlıyorsun?

Ben: Bak tatlım, sen arkadaşlık, dostluk nedir bilmeyen birisin, kışın buraya geldiğimde, senin ev kapalı, evin soğuk mu, gel Funda'cığım, sıcak bir bardak çay içelim demeyen, aklına gelmeyen sensin.

Kendi oğlunu saatlerce anlatırken, senin oğlun nasıl, iyi mi, ne yapıyor diye aklına gelip sormayan sensin.

O: Konu nerelere gitti, üzüldüm şimdi.

Ben: Konu tam gitmesi gereken yere gitti canım, birbirimizin ve çocuklarımızın hatırını bile sormazken, bir bardak çay içemezken, ne münasebetle ben senin yaşadığın siyasi endişeyi taşıyacağım.

Söyle bana tatlım, sen gerçekten yüzünü görmediğin, hiç tanımadığın insanların ülke geleceğini, çocuklarını, istikballerini, hakikaten düşünüyor musun?

İnsan en yakınındakiler ile insani, vicdani ilişki kuramıyorsa.

Gerisi yalan be tatlım.

Önce iyi insan olun.

Merhametli, vicdanlı, temiz kalpli olun.

Bak tatlım.

Senden bana ne.

Benden sana ne.

Diye...

Böylece uzadı, sevimsiz ve ayar çeken konuşma.

Söyle bana tatlım, aslında kimse senin umurun değil de, sadece bir adama kişisel nefretin yüzünden mi böylesin?

Gören de seni ülke derdine kafa yoran, biri zannedecek.

Asla ve hiç bir şekilde seninle ve sizinle ortak siyasi ve ülke derdim olmayacak.

Bu anlattığım hikayeden o kadar çok var ki.

Bu saçma sapan samimiyetsiz arkadaşların o kadar baskısı var ki.

Önce insanoğlu, insankızı olun.

Sonra..

Samimiyetsiz halinizi, yalandan endişenizi ve olmayan ülke kederini alın ve az ileride oynayın.

Funda'ya takılanlar..

... Yılların sanatçısı, Hazım Körmükçü, iki yıldır beraber olduğu, Zeynep adlı sevgilisini dövmüş. Kadın kan revan içinde fotoğraflarını çekmiş ve sosyal medyasında “Hazım beni dövdü ve bu hale getirdi” demiş.

Telefonda anlatıyorlar.

Tuhaf hesapları var, tutarsız ve sevimsiz hikayeleri var.

Çok aşıklarmış, kadın çok fedakarlık yapmış, birbirleri için, aşk için ölüyorlarmış.

Adam instagram fotoğrafında, yüzünün yarısını, kadının yüzünün yarısı yapmış.

Bir diğer yarısı, yani.

Sonra, yazmış, canım, diğer yarım Zeynep, çok özür dilerim, hatamı biliyorum, bütün kadınlardan, bütün Türk halkından özür dilerim.

Valla.

Ben biraz anlıyorsam.

Bu kadın ile, bu adam barışır.

Hazım da benden, bizden, ondan, özür dilediği ile kalır.

... Anketçi Hakan Bey,

uçak tuvaletinde gizlice sigara içerken yakalanmış.

Sosyal medyasında yazmış.

Tuvalette bir sigara yaktım ve daha ilk nefeste, nerede olduğumu, hatırlayıp attım. Sonra hostes suçumu yüzüme okudu ve inince uçağın kapısında iki polis, bana tam bir suçlu muamelesi yaptı ve beni gözaltına aldı.

Uçakta olduğunuzu unutacak kadar neyiniz var?

Uçakta sigara içmek yasak, bu kadar basit.

Bu ne ayıp.

Bu ne pişkinlik.

İnsan susacağına bir de, sosyal medyasından açıklıyor.

Hostesi tebrik ederim.

Polisleri tebrik ederim.