Daha önce defalarca yazdım ve televizyon programlarında anlattım.

Linç etmek.

Lince maruz kalmak.

Önce şunu yazmalıyım.

Daha önce defalarca yazdım ve televizyon programlarında anlattım.

Ne sebeple olursa olsun lince karşıyım.

Çok kötü bir duygu.

Aslında baktığınız zaman ne hakkı var ki.

Hiç kimsenin, binlerce yüzlerce insan tarafından ortak yem gibi görülüp, üzerine sırtlan gibi atlamasının karşısındayım.

Tüm mahallenin, ellerinde taş o insanı kovalamasına karşıyım.

Başını yarmak, gözünü çıkarmak hıncı ve öfkesi ile saldırmasına karşıyım.

Hatta ölmesine istemek canavarlığına çok karşıyım.

Hayatının olmazlarının, bütün hırsını sosyal medyada çıkarmak için bekleyen çok kötü insanlar var.

Kompleksi, zavallı, aslında aynaya baksa kendine neler söylemesi gereken insanlar var.

Merhametsiz.

Ayarsız.

Edepsiz.

Terbiyesiz.

Ne münasebet.

Ve ne hakla o da bilinmez.

Ve ne hadle o da bilinmez.

Konu şu.

Ödül törenlerinde, çıkıyor bir ünlü, elinde ödülü başlıyor konuşmaya.

Kimse kimsenin konuşmasına, ne diyeceğine karışamaz tamam.

Anladık da.

Sen de önünü arkasını düşünmediğin bir konuşma yapmamalısın tamam.

Canının istediği gibi konuşunca, işte linçsever saz heyeti başlıyor, canının istediği gibi yazmaya.

İnanılmaz hakaretler ediyorlar.

Ama.

Çok hassas konular vardır.

Ne desen yanlış anlaşılan konular vardır.

Aklından her geçeni söyleyemezsin ki.

Biraz şov yapmak, biraz dikkat çekmek, biraz gündem olmak için konuşuyorlar diye düşünüyorum.

Al sana gündem.

Eda Ece'den bahsediyorum.

Yasak Elma'nın Yıldız’ı.

Dünya tatlısı, güzel ve çok yetenekli bir oyuncu.

Geçen hafta, bir derginin ödülünü almış, sahneye çıkıyor, teşekkür konuşması yapacak.

Başlıyor konuşmaya.

Ünlüler, ödül aldığını bilerek geliyorlar oraya, daha önceden çok dikkatli, düşünerek bu konuşmaya hazırlamaları gerekmez mi?

Yani aklına ne gelirse anlatılır mı, ya da söylenir mi?

Ne dediğini yazmayacağım.

Sonraki açıklamalar hiç olmamış onu yazabilirim.

Aklından bile geçirme derler ya, o cinsten.

Ah canım ya, deprem ve mizah bir araya asla gelmez sana onu yazabilirim.

Salondan büyük alkış almış, destek almış koca bir yalandır.

Hiç inanmayın.

Bakıyorlar kız lince uğradı, hop biz kaybolalım ortadan menfaati.

Tek kişi dahi, senin için destek açıklaması yapmaz.

Yapılan hakaretlere, yazılanlara baktığınız zaman insan geleceğe dair, insanlığa dair endişe duyuyor.

AH.

Azalan insanlık.

Farkında mısınız, şöyle baktığınız zaman, kötülükte ne kadar çok ortaklık var.

Sanki!

Damarlarındaki kan temiz dolaşmıyor, sanki birbirinize kötülük yapmaktan çekinmeyin enjektesi edilmiş gibi.

Sanal alemde kötülük cehennemi.

Siz.

Bu kötülükle yağmurdan sonra çıkacak olan gökkuşağını zor bulursunuz.

Ruhsal pasaportlarınızın süresi dolmuş gibi.

Bakın, yazdıklarınızı unutmak için geç kalmış kalacağınız günler gelebilir.

Ödül törenlerinde konuşan ünlülere gelince.

Siz de çok ün, çok para kazandığınız, ülkenizin hiçbir şeyini beğenmiyorsunuz be kardeşim.

Anlayamadığınız o insanlar sizin dizilerinizi seyrediyor, şarkılarınızı dinliyor.

Ve anlayamadığınız o insanlar sizi seviyor.

Siz.

Kocaman paralar kazanırken, kocaman evlerde otururken, kocaman arabalara binerken, kocaman seyahatlerde gezerken, kocaman alışverişler yaparken.

Onlar ekonomik sıkıntı içinde yaşarken.

Senin sahip olduğun hiçbir şeye sahip değilken ve asla olamayacakken.

Size.

"Allah içine sindirsin.

Çok yakışmış kuzum.

Senin için ölürüm falan.

Sana kurban olurum falan.

Yazıyorlar.

Siz de beğenin onları olur mu?

Hadi.

Hep beraber kendimize gelelim lütfen.

Funda'nın aklındakiler…

… Yukarıdaki yazımda yazdığım gibi

Ödül törenlerinde ve yapılan konuşmalar.

Aynı şekilde oyuncu Merve DIzdar da çok kıymetli bir ödül aldı.

Çok iyi oyuncu, çok doğal ve herkesin çok sevdiği genç bir kadın.

İnanılmaz kabiliyetli.

Çıktı sahneye.

Cannes'da aldığı ödülden sonra, ülkesini ve coğrafyasını kadınlar üzerinden şikayet etti.

Mesela.

Güzel teşekkürler edebilirsiniz.

Ailenizi anlatabilirsiniz.

Oyuncu arkadaşlarını, yönetmenlerini anlatabilirsiniz.

Sana inanan, sana bayılan seyreden insanlara teşekkür edebilirsiniz.

Ama ne olursa olsun, ülkenizi dışarıdaki insanlara şikayet etmemelisiniz.

El alem ya onlar.

"El alem ne der" diye bir cümle vardır bizde.

Biz bize yeteriz ya.

Şikayet etmeyin lütfen.

Siz şikayet edince, biz mutlu olmuyoruz, bunu bilmenizi isterim.

Demeyin emi.

Funda'nın aklındakiler..

... Geldiğimiz son durumda.

Bir bardak çay ne kadar, demeden.

Bir Türk kahvesi ne kadar, yanında su var mı demeden,

Bir gözleme ne kadar, demeden,

Bir tost ne kadar demeden,

Bir adet pohaça ne kadar demeden,

Bir top dondurma ne kadar demeden,

Sakın bir kafeye girmeyin.

Kapıda sorun.

İyice öğrenin.

Önce.

Cebinizi iyice dikin,

Sonra.

Ve kendinizi bütün bunlardan korumak için;

KAZIK SİT ALANI ilan edin.