Antik Yunan'da Epicurie Kralı olarak bilinen Pyrrhus (Pirus)'un Roma Ordularını mağlup edip zafer kazanmasına rağmen verdiği büyük kayıplar sebebiyle tahtını bırakmak zorunda kalmasına yönelik bir gönderme olarak günümüze kadar gelen bir deyim "Pirus Zaferi" sözü. Yani savaşı kazanıyor Kral Pirus fakat maliyeti çok yüksek olduğu için zaferin tadını çıkartamadan başlangıçtan daha geriye düşüyor sonuçta.
Bankalar Birliği ile Süper Lig takımlarımızın birer-ikişer imzaladıkları Düyun-u Umumiye benzeri anlaşmaları duydukça gayr-ı ihtiyari bu sözcükler döküldü ağzımızdan. Beş senelik yapılan anlaşmalarda en büyük tuzak ilk iki yılın ödemesiz geçilmesi aslında. Bu iki senede kasadan para çıkmıyor gibi gözüküyor fakat yapılandırmada söz konusu edilen tutara faiz işlemeye devam ediyor. Kafanızı finansman maliyeti falan deyip şişirmek istemiyoruz ama bunu değerlendirirken şunu unutmamak lazım toplam yapılandırma 60 ay üzerinden yapılıyor ilk 24 ay herhangi bir ödeme yapılmıyor ama tüm yük kalan 36 ayın üzerine biniyor.
Anlaşmaların altına patır patır imza atan kulüp yönetimleri bunu bilmiyor mu sanıyorsunuz? elbette hepsi biliyor ama o kadar köşeye sıkıştılar ki; en kötü çözüm bile çözümsüzlükten iyidir deyip hayatlarına devam ediyorlar. Hepsi pastanın üzerine konacak çilek peşinde.
İlk 24 ay ödemesiz geçecek sürede kulüp yönetimlerimiz hangi kaynakları üretecekler de kasaya artı değer girişi sağlayacaklar peki?
Şu ana kadar bilinmeyen, yapılmayan ne kaldı? En son Fenerbahçe “Fener Ol” kampanyasıyla modern çağın en organize “dilencilik” harekâtını bile icra etti ve 25 Milyon €uro civarı bir gelir elde etti. O kaynak da kurudu artık, bu bir atımlık baruttu atıldı, isabet sağlandı, av avlandı. Bundan sonra kitleleri bu türden, “Feda” sezonları ile “Fener Ol” kampanyaları ile bileklik, bilezik satışları ile “pamuk eller cebe” yapmak ne kadar mümkün olabilecek?
Altyapı/özkaynak düzenine önem vermeden ve oradan sürdürülebilir bir hasat almadan yapılacak her harcama beş senenin sonunda daha büyüyen ve katlanılamayan bir borç yükü olarak karşımıza çıkacak.
Taraftar kombine alsın, taraftar forma alsın, taraftar kredi kartı alsın, taraftar telefon hattı alsın, taraftar evladını okullarımıza göndersin, dekoder alsın, Lig TV üyesi olsun, sisteme durmadan para enjekte etsin; peki yöneticiler ne yapıyor tüm bu fedakarlıklara karşılık olarak? Kulübün borcunu daha da büyütecek pahalı ve yanlış transferlerden başka bir şey yaptıklarına bu zamana kadar şahit olmadık. (Trabzon ve Ahmet AĞAOĞLU kısmen istisna olabilir)
Bankalar Birliği ile varılan mutabakatla birlikte konsorsiyum bankaları ile yapılan anlaşmalar kulüplerin sosyal medya hesaplarından fiyakalı bir şekilde duyuruluyor ama bunun ruhuna uygun davranan, borçlu gibi ayağını yorganına göre uzatan kim var başkanlar arasında Allah aşkına?
Bu güzel bayramın son gününde böyle keyfinizi kaçıracak şeyler söylemek bizi de pek memnun etmiyor olmakla beraber, Sultan-ı Şuara Necip Fazıl’ın dediği gibi; “durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!/haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:/ Durun, durun bir dünya iniyor tepemizden,/çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden.”
Sezon sonunda kim şampiyon olursa olsun bu bir Pirus Zaferi olacak kaçınılmaz olarak.
Bu hafta sonu başlayacak olan Dozer Cemil Sezonu’nun tüm takımlarımıza hayırlı olmasını, kazasız-belasız tamamlanmasını dileriz.