26 Kaleli Cebeli Bereket'ten Osmaniye'ye kadar ulaşan kadim ruh, yerinde ve yürekten dokunuşlarla son birkaç yıldır yeniden canlandı, kendine geldi, "ben buradayım" dedi…
Kimi coğrafya tarih boyunca özel ve öncü enerjiye sahiptir. Osmaniye’de bu enerjiyi her zerresinde barındıran nadir şehirlerimizden bir tanesi. Bereketli toprakları, havası, suyu, stratejik konumu itibarıyla tarih boyunca herkesin göz koyduğu ve elde etmeye çalıştığı Osmaniye boşuna “Kaleler Şehri” unvanını almadı elbette. Medeniyetlerin farklı noktalara inşa ettiği kalelerden günümüze ulaşan 26 tanesi bile bu şehrin ne denli nadide olduğunun kanıtıdır.
Gelin görün ki bereketli tarihi ve toprağı ile bu denli nadide olan bu şehri benim gibi çoğu insan da Vali Dr.Erdinç Yılmaz ile işitti, tanıdı, gezdi, gördü, anladı, hayran kaldı… Osmaniye Valisi Dr.Erdinç Yılmaz Osmaniye’ye ayak bastığı ilk günden itibaren şehrin yorgunluğunu ve unutulmuşluğunu almaya başladı. Vali Yılmaz Osmaniye’yi adım adım gezdi, gördü, anladı, eksiklerini tamamladı, yenilikler ekledi ve devletini layıkıyla temsil eden bir bürokrat olmakla birlikte A’dan Z’ye halka hizmet etmeye de odaklandı. Osmaniye ile ilk tanışmam Vali Yılmaz ile olmuştu.
Gezip gördüklerim karşısında öylesine şaşkındım ki. Onlarca yıl sıklıkla gidip geldiğim yol üzerinde bulunan “Osmaniye tabelasından” ibaret değildi bu şehir. O tabelanın altında bunca değerin olduğunu bilseydim ya da çocukluğumdan bu yana çok sevdiğim lezzetlerden biri olan yer fıstığı şekerlemesinin vatanı olduğunu bilseydim severek yediğim fıstıkların hatırına mutlaka ziyaret ederdim Cebeli Bereketi…
Dedim ya bilmiyorduk ve tanımıyorduk Osmaniye’yi. Velhasılı kelam yolumuz Osmaniye’ye düşmüştü bir kere Erdinç Vali vesilesiyle. Geçtiğimiz yıl yaşanan asrın felaketleri depremlerde de en çok etkilenen şehirlerimiz arasındaydı Osmaniye. Kadim şehir beşik gibi sallanmış, evler yıkılmış, pek çok insanımız hayatını kaybetmiş ve yaralanmış, ocaklar sönmüştü! Her şerde bir hayır vardır misali tıpkı şimdi olduğu gibi o zaman da demiştim; bunca acı arasında Osmaniyelilerin en büyük şansı Vali Erdinç Yılmaz’a sahip olmaktı.
Vali Yılmaz o acılı dönemde ve sonrasında Osmaniyelilerin her şeyi olmuştu. Vali, abi, evlat, kardeş, dertdaş Vali Yılmaz kısa sürede şehrin can suyu oldu. Osmaniye sessiz, sakin, sükunetle şehrine sahip çıktı ve devletinin varlığı ile hızla toparlanmaya başladı. Deprem sonrasında yaralarını hızla iyileştirirken de ziyaret etmiştim Osmaniye’yi. Yıkılan yapılarla birlikte ciddi anlamda hasarlı yapılarda vardı şehirde. Evini ve işyerini kaybedenlere/boşaltanlara hızlı bir şekilde alanlar oluşturulmuştu. Devasa konteynır kent ve prefabrik iş merkezleri halkın hayatını kolaylaştırmak adına kusursuz bir şekilde hayata geçirilmişti. Üretim tesislerinin kaldığı yerden devam etmesi için tüm imkanlar seferber edilmişti.
Halkın maddi ihtiyaçlarıyla birlikte travmaların atlatılması için psikolojik destek birimleri her noktadaydı. Konteynır kentte çocuklar için devasa oyun alanları bile düşünülmüştü. Ve daha nicesiyle Osmaniye dimdik ayaktaydı her konuyla birebir ilgilenen Valisi ile birlikte. Bugün neden mi aklıma Osmaniye ve Erdinç Vali geldi? Dünyanın savaşlarla ve zorluklarla sınandığı son yıllarda uyandığımız her yeni günde tablo insanlık adına çok daha zorlaşacak. Böylesi zorlu tablolar karşısında da “güçlü öncüler” gereklidir halka.
Yüreği, bileği, zihni güçlü yöneticiler; zorlukların daha az hasarla atlatılmasında, daha çabuk toparlanmada, birlik ve beraberlik ruhunun kaybolmamasında, yüreklerin bir atmasında kıble misali değerli ve önemlidir.