İlhan CAVCAV sezonu Türkiye Süper Ligi bir taraftan bütün debdebesi ve güzelliği ile devam ededursun, Diyarbakır'da yeni yapılan stadyumda 10 Mayıs Perşembe gün geceye kavuşurken Akhisarspor ve Fenerbahçe arasında ZTK Finali oynandı. Diyarbakır bu hafta iç turizm açısından oldukça hareketli günler geçirdi, oteller full çekti, kadayıfçı ve restoranlar kapalı gişeydi.
Akhisarspor taraftar organizasyonu Akigolar kendilerine daha az sayıda koltuk tahsis edilmesini bahane ederek topluca maça gelmediler, onların yerine Diyarbakır ve çevre illerden gelen diğer renklere gönül vermiş taraftarlar ve az sayıda Akhisarlı tribündeki yerini aldı. 33 bin kişilik kapasitenin 25 bin FB ve 8 bin Akhisar olarak ayrılması organizatör Futbol Federasyonu’nun kararıydı ve Mülki Amir’in başkanlık ettiği İl Spor Güvenlik Kurulu tarafından da uygun görülmüştü.
Bir önceki turda Galatasaray’ı kupanın dışına iterek büyük sürpriz yapan Akhisar ile yarıda kalan ikinci maçtan sonra tekrar kararına uymayan Beşiktaş’ın maça çıkmamasıyla kalifiye olan Fenerbahçe arasındaki maç bir nevi “adaletin tecellisi” şeklinde sonuçlandı.
Burası Almanya ve Fenerbahçe ile Beşiktaş, Alman takımları ve başımızda Alman Futbol Federasyonu olsaydı; hem Beşiktaş hem de Fenerbahçe daha o akşam diskalifiye edilmişti. Hakemden izin almadan soyunma odasına gidilmesine ve organize şekilde sahaya yaralayıcı maddeler atılmasına verilecek en uygun adil ve ibretlik ceza birlikte diskalifiye olmalarıydı. Onun ağzına bir parmak bal, bunun ekmeğine tereyağı sürmek gibi bir derdiniz varsa zaten başında bulunduğunuz kurumu yönetmiyor ancak durumu idare ediyorsunuzdur.
Ziraat Türkiye Kupası başladığında irili ufaklı 159 takım vardı start çizgisinde, sonra günler günleri, haftalar haftaları kovaladı ve kala kala Akhisarspor kaldı eleğin üzerinde tek başına. Ligdeki durumları ne olursa olsun kupada gösterdikleri başarı zaten her türlü takdiri hak ediyor. Okan BURUK ve Akhisarlı oyuncular bu sezon Fenerbahçe’nin “bug”unu (ek yerini) bulmuşlar. Manisa, İstanbul veya Diyarbakır fark etmeksizin oynadıkları üç maçtan da galibiyetle ayrıldılar.
Üzerine “ölü toprağı serpilmiş” gibi bir Fenerbahçe vardı sahada Perşembe akşamı. Onları finale çıkaran gücün kupayı da oynamadan kendilerine vereceğini sanıyorlardı galiba. Sürekli yana ve geriye paslaşmalar, defans-ofans geçişlerinde kağnı hızında organizasyonlar ve sanki ilk defa yan yana oynuyormuş izlenimi veren geri beşlinin harika! uyumu ile birbirinin kopyası üç gol gördüler kalelerinde. Volkan bir kez refleksif bir kurtarış yaptı diğer gollerde defansla birlikte seyretti golün oluş ânını.
Kaleci Fatih başta olmak üzere Muğdat önderliğinde Akhisarlılar ise sahaya bir karakter koydular ve ibret almayanlar için “tarihin tekerrürden ibaret” olduğunu gösterdiler tüm Türkiye’ye. Bileklerinin ve yüreklerinin gücü ile tertemiz bir kupa kazandılar. Bir ilçe takımı oldukları halde, kasaba takımı diye küçümsendikleri halde, köfte ekmek (sponsorları Köfteci Ramiz) esprileriyle alaya alınmalarının verdiği stresi, motivasyona çevirerek futbolun güzel ve romantik tarafını hissettirdiler bu sezon Ziraat Türkiye Kupası’nda.
Atılan beş golün dördünün kafa golleri olması, Fenerbahçe’nin 17. Kupa finalinden eli boş dönmesi, haklının hakkını sonunda güzel bir şekilde alması, Aziz YILDIRIM’ın memleketinde yaşadığı hüsran, hatıralardan silinmeyecek bir akşam olarak Yeni Diyarbakır Stadı’nda tarihe kaydoldu.
UEFA Avrupa Ligi’ne doğrudan katılım hakkı kazanan Akigolar inşallah ülke puanına gereken katkıyı yaparak bu zaferlerini taçlandırırlar. Averaj takımı olurlarsa bu futbol romantikleri için büyük yıkım olur, Allah muhafaza.
Salı gecesinden itibaren idrak edeceğimiz Ramazan Ayının Ülkemize bolluk ve bereketler getirmesini temenni ederek, hepimize iyi hafta sonları diliyorum.