Dünden bugüne her çalışmasını takip ettiğim.

Dünden bugüne her çalışmasını takip ettiğim. Her albümünün neredeyse tüm şarkılarını ezbere bildiğim. 2014 yılındaki Lady Gaga İstanbul Konserini en önden izleme şansını bulduğum. Dünya müziğinin divaları arasında yer alan Lady Gaga... 2011 yılında çıkardığı Born This Way albümünü 10. yıl dönümüne özel olarak Born This Way The Tenth Year Anniversary ismiyle tekrardan müzikseverlerle buluşturdu. Born This Way albümüne ek olarak bu albümde LGBTQIA+ destekçisi sanatçıların kendi dokunuşlarını ekledikleri şarkılar yer alıyor. Albümde Britanyalı müzik grubu Years & Years tarafından yorumlanan “The Edge of Glory” parçası bulunuyor. Bunun yanı sıra albümde Kylie Minogue, Big Freedia ve Orville Peck gibi oldukça başarılı isimler de yer alıyor. Lady Gaga özgürlüğü diye bir şey...

CİNSİYETSİZ DÜNYA

Son yıllardır kulağımıza daima geliyor. Cinsiyetsiz toplum. Cinsiyetsizlikten kastım herkesin hermafrodit olduğu bir distopya değil. Cinsiyetli toplum, sözde biyolojik cinsiyetle özdeşleştirilen sosyal rol ve normların doğallaştırıldığı, toplumsal cinsiyetli toplumdur. Cinsiyetli toplumlarda cinsiyet, toplumsal cinsiyettir. Cinsiyetli toplumlarda, toplumsal cinsiyetin üst-yapıyı, “biyolojik cinsiyet” olarak tanımlanan bir takım bedensel özelliklerimizin ise bunun alt-yapısını oluşturduğu iddia edilir. Bu, gerçeğin ters yüz edilmiş halidir. Erkeklerle kadınlar arasında görülen anatomik farklılıklar, toplumsal ilişkilerin müdahalesiyle kategorik farklılıklara, yani toplumsal cinsiyete dönüşür. Söz konusu farklılıkların tarih üstü, biyolojik farklılıklarımıza içkin, doğal, ezeli ve ebedi oldukları önermesi toplumsal cinsiyeti pekiştirir. Dolayısıyla, üzerinde yükseleceği bir “biyolojik cinsiyet”e ihtiyaç duyan toplumsal cinsiyet rejiminden başkası değildir. Bazı yazarlar, kromozomlardan hormonlara kadar insanın çeşitli yönlerinin, erkekler ile kadınlar arasındaki doğuştan gelen davranış farklılıklarının kökenini oluşturduğunu iddia ediyor. Bu görüşe göre, toplumsal cinsiyetin toplum tarafından belirlenmeyen, “biyolojik, doğal” bir tarafı var. Bu tezin karşısında ise, toplumsal cinsiyeti var eden sınıfsal ve kültürel kuruluş sürecinden “biyolojik cinsiyet”in de nasibini aldığı gerçeği duruyor. “Biyolojik cinsiyet-toplumsal cinsiyet” ikiliğini peşin peşin kabul etmemeli, ilkinin doğal ikincisinin ise toplumsal olduğu tezine kuşkuyla yaklaşmalıyız. Erkeklerle kadınlar arasındaki sayısız biyolojik benzerliğin üzerinin toplumsal cinsiyet tarafından örtüldüğü dikkate alındığında, “biyolojik cinsiyet”in de bu bağlamda inşa edilmiş, toplumsal bir tarafı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Toplumsal cinsiyet rejimi olmasaydı, sadece “biyolojik cinsiyet” gündelik yaşamı erkekler ve kadınlar olarak ikiye bölmekte ne ölçüde yeterli olurdu sorusunu aklımızın bir köşesinde tutmalıyız. İnsanlar neden kahverengi gözlüler (K) ve renkli gözlüler (R) olarak ikiye bölünmemiştir? Neden K’lar ve R’ler için ayrı konuşma, giyim ve davranış modelleri yok? Neden K’lar ve R’ler için ayrı tuvaletler, kıyafetler, parfümler yok? Çünkü K’lar ve R’ler arasındaki bu biyolojik farklılığın üzerine norm ve kurallar inşa eden bir toplumsal ilişkiler bütünü yok.

UMBERTO ECO

Kitap kitap ve kitap... Lütfen kitap okuyunuz. İster kitabı kitap olarak okuyunuz ister dijital olarak okuyunuz. Ama okuyunuz. Bu hafta size tanıtacağım kitap, Umberto Eco Bitkisel Hafıza’da kitabın, ortaya çıktığı andan itibaren uygarlıkların evrimi ve büyük tek tanrılı dinlerin doğuşu açısından önemini anlatıyor. Ve bir bibliyofil gözünden bakıyor kitap dünyasına. Peki nedir bibliyofil? Bibliyofil kitabı sevendir, ama sadece kitap okumakla yetinmeyen, aynı zamanda ona nesne olarak da sahip olmak isteyendir. Bu nedenle bibliyofili, her şeyden önce kitap nesnesine duyulan aşktır. Her zamanki keskinliği, mizahı ve yetkinliğiyle Eco, bibliyofili açısından önemli gördüğü eserleri gözden geçiriyor, anekdotlar anlatıyor, bir değerin izini sürüyor, kısacası bibliyofilinin büyülü dünyası için bize rehberlik ediyor. Çünkü Eco öncelikli olarak zaten bibliyofil olanları hedeflemiyor, henüz öyle olduğunu bilmeyen sayısız potansiyel okura sesleniyor. Mutlaka bu kitabı edininiz.

GÜNÜN SÖZÜ:

ÇOÇUKLAR ÇOCUK GİBİ YAŞASIN.