Yeşilay'ın bizim öğrencilik zamanımıza denk gelen bir sloganı vardı: "içki, tüm kötülüklerin anasıdır" diye, hatırlayanımız çoktur.
Yeşilay’ın bizim öğrencilik zamanımıza denk gelen bir sloganı vardı: “içki, tüm kötülüklerin anasıdır” diye, hatırlayanımız çoktur. Sarhoş vaziyette trafiğe çıkma sonucu sebep olunan kazalar, sönen ocaklar gazetelerin üçüncü sayfalarını doldurur yıllardır. Gene “kıyak kafa” ile yaşanan aile kavgaları, işlenen cinayetler de eşlik eder bu türden haberlere.
Alkolün geçici bilinç kaybına ve sık alınması sonucunda da kişilik-karakter sapmalarına yol açtığı, abartılı sevinç ve öfke patlamalarına sebep olduğu, anlamsız konuşma ve takıntılı nevrotik tepkilere yol açtığı bilimsel olarak tespit edilmiştir.
Yukarıda alıntıladığımız bulgular ışığında, son zamanlarda yaşanan televizyon vukuatlarına ve rezaletlerine yakından bakacak olursak, daha sağlıklı değerlendirmeler yapabiliriz.
Televizyon dünyasının profesyonellerinin çok yakından bildiği gibi; canlı yayında saatlerce konuşmak, yorum yapmak, ilgiyi ve algıyı sürekli taze tutmak oldukça zor iştir. Özellikle spor yorum programlarında konu sıkıntısı had safhadadır. (Elinizde spor müsabakasına dair görüntüler de olmadığında bu zorluk kat be kat artar.) Yapımcı ve yönetmenler bu soruna, ajitasyon dozu yüksek konuklar çağırarak ve tempoyu gerginlikle paralel yükselterek çare bulmaya çalışırlar.
Ortalama Türk TV izleyici profili ve özellikle 16-45 yaş aralığında bulunan C ve D (Sosyo Ekonomik Sınıf) SES’e mensup erkek izleyiciler bu türden programları ilgi ve merakla izlerler. Genelde kahvehane janrı ve kültür düzeyi ile “sanki yan masada mahallenin abileri kendi aralarında tartışıyormuş gibi” cereyan eden bu programlar oldukça izleyici bulmaktadır.
Sponsorlar da (genelde inşaat sektörü ve inşaat sektörüne ürün-hizmet üreten yan sektörler ile erkek kişisel bakım ürünleri üreticileri) izleyici profiline uygun hedef kitlelerine, en kolay ulaşmanın bir yolu olarak bu türden seviye kaygısı olmayan programları tercih edebilirler.
Zamanın en baba “anchorman”leri başta olmak üzere TV dünyasındaki reytingi yüksek, neşeli, canlı figürlerin programlarında, masa üstünde bulunan maşrapa büyüklüğündeki kahve fincanlarında alkollü-alkolsüz, sıcak-soğuk her türden içki bulunur. Hele yapımcı ve moderasyon da aynı yolun yolcusu ise stüdyonun en yakınındaki “tekel bayisi” size neler anlatır neler?
Entelektüel düzeyi düşük ve ifade kabiliyeti sınırlı (200-300 kelime ile konuşup/yazan) bazı kişilikler ise tıkandıkları yerde sağdan soldan (sosyal medya, internet ortamlı sözlükler ve seviyesiz bloglar) beslenmeye başlarlar. Alkolden dumanlanan zihinleri de (canlı yayın ortamında) okuduğunu doğru anlamasına izin vermediği için “saçmalamaya” müsait bir ortam doğar ve bol bol saçmalarlar.
Belden aşağı imâ ve sözcüklerin “gırla” gittiği bu programlardan kurtulmanın en iyi yolu; kamuoyu baskısı ile sosyal bir bilinç oluşturup izlenme oranlarını aşağıya çekmek ve gençleri daha seviyeli alternatif programlarla meşgul etmekten geçmektedir. RTÜK de üstüne düşeni yapacaktır elbette.
İnsanların kötü alışkanlıklar sonucu kötü şeyler yapması -kader-le açıklanamaz. “Canlı Yayın Kazası” ise daha masumane şeyler için söylenebilir.
Milletimizin en sağlam elementlerinden Evlâd-ı Fatihân Boşnak kardeşlerimiz için sarf edilen tanım ve tamlamayı, söyleyen “saygınlığını yitirmiş kişiye” misliyle iade ediyor, tedavisi için Balıklı Rum Hastanesi ve Bakırköy AMATEM’i ihtiyaç halinde tavsiye ediyoruz.
İyi bir hafta sonu dilerim.
(*) TDK Sözlüğü’nde Müptezel, saygınlığını yitirmiş kişi demektir.