Aslında tam olarak martı değil.
Aslında tam olarak martı değil. Balık yiyen pengueninden karabatağına kadar bilimum deniz kuşlarının gübresi. Guano adı verilir. Bu kuşlar balık yedikleri ve balıklar da fosfat ve potasyum açısından zengin olduğu için haliyle pislikleri de zengin olur. Bu kuşlar hep havada duracak değil ya. Açık okyanusta bir adaya konduklarında da pisliyorlar haliyle. Sonra bu pislikler bin yıllar boyunca birikiyor, birikiyor. Bir tür gübre madenine dönüşüyor. Bitkiler bu gübreye bayılıyor. Bol bol besleniyor.
Diyeceksiniz ki, “Bize niye gübre anlatıyorsun.” Çok basit. Nauru adası Birleşmiş Milletler’deki tarihi oylamada hayır oyu veren 9 ülkeden biri. Ve ekonomisi işte bu gübreye yani Guano’ya bağlı. İşte size martı pisliği ile tarihi bir oylama arasındaki ilişki.
Bu adacık, ufacık. Dünyanın en küçük ada ülkesi. En yakın komşusu açık okyanusta 300 kilometre uzakta. Yani bir hiçliğin ortasında. Nüfusu 10.000. Yazıyla on bin. Vatikan’dan sonra en küçük devlet. Tam adı Nauru Cumhuriyeti. Eski adı ise Pleasant Adası. İngilizcede (Hoşluk anlamına geliyor.)
Guano 19’uncu yüzyılda pek bir popüler olmuş. Ve bir anlamda uzak adaların kolonileştirilmesi için de Avrupalılara bahane teşkil etmiş. Bol bol çıkartmışlar bu gübreleri. Bir anlamda yağma etmişler. Derken aradan zaman geçmiş. Çevreci denenler çıkmış ortaya. Bu rezervlerin öneminden bahsetmişler de biraz olsun denetim altına alınabilmiş.
İşte tüm bu anlatım içinde en dramatik yön, kuşların gübrelerinin yağmalanması değil. Amerika gibi dev bir ülkenin kuş pisliği ile ekonomisini ayakta tutmaya çalışan 10 bin nüfuslu bir ülkenin oyuna ihtiyaç duyması. Anca bu sayede kendisi ve İsrail ile birlikte hayır oyunu 9’a çıkartabilmesi. Bu oyu alabilmek için tehditler savurması. İşte en dramatiği bu.